Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Anılar
 

23 Nisan'dan bir gün sonra

23 Nisan'dan bir gün sonra
 

Bir “gün”, birden bir ağlama sesiyle özel bir anlam kazanır; önce o bebeğe sahip olan anne ve baba için, sonra, büyüyen ve doğduğu günün anlamını kavramaya başlayan bebek için…


Sanırım bugün de, birçok insan için böyledir; doğum tarihi bu gün olan birçok insan için özel bir gün. Farklı bir açıdan da özel. “Ne zaman doğdun?” diye soranlara, 23-Nisan-1921 yılından beri, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan" yani “23-Nisan’dan sonraki gün doğdum.” deme şansına sahip bir neslin devamıyız. Ve “24- Nisan”da doğanlar bunu söyleme şansına sahip olmaya devam ediyor. Bizim gibi “ulus olma” bilincine sahip anneler olduğu sürece de olmaya devam edecek.


Bu günde doğan ben değilim, oğlum da değil. Tanıdığım biri var elbet; kardeşim Ümit. Aileye üçüncü evlat olarak katıldığı zaman, rahmetli babamın “geleceğe ait bir ümidimiz olsun” diyerek adını koyduğu; Ümit… Gözlerinin rengi babamın gözlerinin rengine benzeyen; mavi, Ümit…


Ben de babamın kızıyım ya, mavi benim için de ümit.


Benden iki yıl sonra doğan kız kardeşim, okula bir yıl erken başlayınca, aramızdaki yaş farkı bire indi. O zamanlar ilkokul eğitimi, sadece sabahçı veya öğlenci diye iki kerede yapılıyordu. İkimiz de ya sabahçı olurduk ya da öğlenci. İkimiz kalkardık sabahları, ikimiz giderdik Gazi Paşa İlkokulu’na, ikimiz beraber eve dönerdik, annemin yaptığı yemekleri beğenmeyip, illa da patates kızartıp yerdik; ikimiz…


Beraber kalktığımız sabahlarki daha çok kış sabahlarını anımsıyorum, sobayı yakıp ısınmak hoşumuza gittiğinden belki, erkenden, hani iki minik ayağın üstüne oturtulmuş, kenarları kırmızı, yuvarlak beyaz yüzünde iri siyah rakamları olan saatin, o sevimsiz “zırrr” diyen sesiyle başlardık güne. Mutfakta küçük bir odun sobası vardı, yerde kilim, minderler… Birimiz odunları tutuşturur, birimiz çayı koyardık. Önce kahvaltımızı yapardık, sonra sözüm ona ders çalışmak için kitapları kucağımıza alır, uykulu uykulu okurduk biraz. Sonra? Vazgeçer, kağıt oynardık. Sabahın o erken vaktinde, uykudan zorla kalk ve kağıt oyna… Ama iki kız kardeş; “mutlu” olurduk…


O yüzden belki, sadece bir odası olan bir ev özlüyorum şimdi; eşyanın hemen hemen hiç olmadığı, küçük bir sobanın ısıtabildiği, sıcacık bir ev…


Ama artık doğum günleri “soba” sıcaklığında kutlanmıyor. Bazen, “soba” büyüklüğünde hediyelerle kutlanıyor da mutlu bile olunmuyor …


Kardeşimin olması güzel bir duygu, kardeşi olmayanlar derdine yansın.


Kardeşim ve kardeşim gibi bu günde gözlerini dünyaya açanlar, Milli Piyango’da en büyük ikramiyeyi kaçıranlara verilen teselli armağanı gibi olsa da; “Ben 23-Nisan’dan sonraki gün doğmuşum.” deme hakkınızı hiç unutmayın olur mu? Çünkü bu büyük armağan; 23-Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram’ı, bir zamanlar ve şimdi çocuk olan herkesin bayramı.


DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN !

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..