Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '11

 
Kategori
Özel Günler
 

23 Nisan sadece bir tatil günü değildir

23 Nisan sadece bir tatil günü değildir
 

Çocukların Dünyası


Ulusal bayramlarda insanlar neden coşkulu olur, çocuklar neden bayram yapar? Ya da böyle günlerde neden bayram yapmalıyız? Çocuk Bayramında elinde bayrak tutan çocuk, yaşadığı coşkunun nedenini biliyor mu; niçin bayrak salladığının farkında mı? 

Eğer ulusça ortaklaşa sevinip eğleneceğiniz, övünüp gururlanacağınız ortak günleriniz yoksa zaten ulus olamazsınız. Ama eğer böyle ulusal günleriniz var da bu günleri milletin bütün bireyleri ortaklaşa kutlayamıyorsa o zaten bir bayram da sayılmaz. Böyle günlerin anlamlarını, taşıdığı manevi değerleri algılayamıyorsanız bayram dediğiniz şey sadece bir tatil gününden ibaret kalır. “Bugün 23 Nisan, Neşe doluyor insan” 

Çocuk aklım erdiğinden beri fark ettiğim en güzel bayram 23 Nisandır. Sadece çocuklara armağan edildiğinden midir bu sevgi yoksa bu günün aslında 29 Ekimdeki Cumhuriyeti müjdelediğinden midir bilmiyorum. Nasıl bir tesadüfse doğanın yeşillenip her yerin çiçeklendiği 23 Nisanlarda nedense “hep neşe doluyor insan.” 

Bahara rastlayan 23 Nisanları kutlarken her tarafta açan çiçeklerin, sanki çocukların bayramı için özellikle açtığına inanırım. O nedenle çocukluğumdan kalan bu heyecanı her 23 Nisanda yaşarım. 

Zaman, sahip olduğumuz ulusal heyecanları törpülüyor; hatta milli bayram günleri eski coşkulardan biraz uzaklaşıyor. Bu yüzden bugünlerin öneminin çocuklara daha iyi öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer 23 Nisan günü elinde bayrak sallayan çocuk, bugünün kendisi için ne anlam taşıdığını öğrenmemişse bu bizim eksiğimizdir. İnanıyorum ki bu günler herkes için; çocuklar için de yetişkinler için de sadece birer tatil günü değildir. 

23 Nisan 1920, ulusal egemenliğin perçinlendiği bir gün olarak; üç sene sonra 29 Ekimin kurulacak olan cumhuriyetin de habercisi olmasıyla son yüzyılımızın en önemli dönüm noktasıdır. Ama özel olarak 23 Nisan, Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla çağdaşlaşma yolunda atılan ilk adım olarak kişi egemenliğinden halk egemenliğine geçişi simgelediği için de demokrasinin kurulması için bir aşamadır. Bunun anlamı, halk artık kendini yönetecekleri kendisi seçecektir. 

Gerçekte demokrasi sadece halkın kendi yöneticilerini seçmesi midir, bu tartışılabilir. Çünkü halk egemenliğine dayanmadığı söylenen Osmanlı Devletinde de Mebusan Meclisi seçimleri yapılıyordu. Sadece erkekler oy kullanıyordu ve o zaman da bazı seçme ve seçilme kuralları vardı. Demek ki sadece seçim yapılıyor olması halkın egemenliğini kullanması açısından yeterli değil. Bu seçimlerin nasıl yapıldığı ve gerçekten halk iradesinin (milli iradenin) meclise yansıyıp yansımadığı daha çok önemlidir. 

Elbette halkın kendi yöneticilerini gerçekten kendisinin seçmeye başlaması, demokrasi ve çağdaşlaşma yolunda atılmış büyük bir adımdır. Ancak acaba seçenler, gerçekte kendi seçtiklerine mi oy vermektedir yoksa yeni “padişahların” seçtiklerini mi oylamaktadır? 

Şimdilerde ağızlarını açanlar, “seçilmişlerin” erdemlerinden konuşmayı çok seviyor. Sanırsınız ki bugüne kadar ülkeyi “seçilmişler” değil de “atanmışlar” yönetmiş. Sanki “atanmışlar”, ülkeyi satmışlar da seçilmişler onların elinden vatanı kurtaracak sanırsınız. 

Kendimizi kandırmayacaksak, bir ülkenin kalkınması ya da kurtulması için sadece “seçilmiş” olmanın yeterli olmadığını söylememiz gerekiyor. Bu ülkenin iyi yetişmiş evlatlarını bir seçim oyununa katılmadı diye aşağılamanın da anlaşılır yanı yok. Sadece bir meclis olması ve ülkenin görünürde bu meclis tarafından yönetilmesi, halk iradesinin yansıması için yeterli midir? Osmanlının da 1877 yılından sonra bir meclisi vardı ve devlet bu meclisle yönetiliyordu. Demek ki demokrasi ve cumhuriyet, sadece biçimsel bir değer değil. Önemli olan o meclisin nasıl oluştuğu ve “seçilmişlerin” nasıl seçildiğidir. Oynadığımız seçim oyunuyla, eski padişahlardan kurtulup başımıza yeni padişahlar seçiyorsak demokrasiden ve “milli egemenlikten” söz edebilir miyiz? Bizler artık Osmanlı Padişahının tebaası olmadığımıza göre seçtiklerimizin seçenleri nasıl temsil ettiklerini de sorgulamak zorundayız. Belki de “tebaa” yerine “yurttaş” olmanın gereği budur. 

İşte 23 Nisan günü elinde bayrak sallayan çocuklarımızın önce bir yurttaş olduğunu öğrenmesi ve büyüdüğü zaman bu hakları kullanabilmesi gerekiyor. Eğer çocuklar, ellerinde tuttuğu bayrakla bayram yaparken “ulusal egemenliğin” kendi hayatında yaratacağı değişikliğin ve kendisine kazandıracağı hakların bilincinde değilse onlara hamasi nutuklar atmak ya da onları bir bayramla avutmak yerine, bir lunaparka götürmek daha iyi olabilir. 

Demem o ki çocuklara bugün niçin bayram yaptıkları da iyi öğretilmelidir. Çünkü 23 Nisan, sadece bir Çocuk Bayramı olarak kutlanamaz. Çünkü 23 Nisan bir tatil günü değil, ulusal değerlerin, demokrasinin ve cumhuriyetin hayatımıza kazandırıldığı kutlu günlerin yıldönümüdür. 23 Nisan, bütün çocuklara kutlu olsun! 

Not: Bu yazı, 23 Nisan 2011 tarihinde Posta ve Vatan gazetelerinde yayınlanmıştır. 

Mustafa Koç 

 

 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...