Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '14

 
Kategori
Güncel
 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun
 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını daha bir anlamlı kılmak amacıyla çocuklara armağan edilmiş olan ulusal bir bayramdır. Dünya devletleri genelinde tek olma ayrıcalığına sahip bir bayram olması, çocuklarımız ve de ulusumuz açısından onur vericidir.

"Benim nâciz vücûdum elbet bir gün toprak olacaktır;
Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk bu söylemi ile Cumhuriyet nesillerine olan güvenini tanımlamaktadır.

Koşullar ne olursa olsun aslolan Atamızın, atalarımızın bizlere bırakmış olduğu bu eşsiz vatana sahip çıkmaktır. Ebeveynlere düşen öncelikli görev çocuklarımıza, ülkemizin işgallerden kurtarılıp bugünlere geliş sürecini anlatmak suretiyle bilinçli, duyarlı ve sahiplenici nesiller yetiştirilmesi olmalıdır. Belleklerin tekrar tekrar yenilenmesi ve taze tutulması kaçınılmazdır. Tarih bilincinin körpecik zihinlerde filizlenmesi ile birlikte Egemenlik ve Cumhuriyet ağacı yeşerecektir. Çalışkanlıklar ve çabaların ötesinde özverili bireyler olarak rol model birer kimlik olmak aile büyüklerinin misyonudur. Ebeveynler, geçmiş ile gelecek arasında birer köprüdürler.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyet devrimlerine ve özellikle Laiklik ilkesinin korunaklı bir biçimde yaşam bulmasına yönelik öngörü, bilgi, öğreti ve çalışmalar aralıksız sürdürülmelidir.

Kalplerde ve belleklerde yer edinmemiş inançlar devlet erkleri kanalıyla yaşatılma gerekliliğine tabi tutulur ise söylemden ve uydurmaca bir din anlayışından öteye gidilemez. Özgür tercih olmayan, kanunlarla dayatılan bir yaşam içerisinde içsellikten bahsedilemez. Adı inanç olur ancak rol yapmaktan başka bir gerçeklik taşıyamaz. Bu sebepledir ki laiklik ilkesinin içeriğinin bireyler tarafından iyi anlaşılması ve reel anlamı ile kavranması olmazsa olmaz öğretiler arasında yer almalıdır. Ancak bu şekilde gerçek anlamda içsel bir inanıştan ve özgür bir yaşamdan bahsedilebilir. İşgal ve tutsaklık öncelikle zihinlerde başlar. Duygu dünyası ve belleği esir olan bireylerden oluşan toplumlarda boyunduruklar kaçınılmazdır. Bu anlayışın doğru bir şekilde aktarılamaması neticesinde nesillerin egemen olmayan bir gelecekle karşılaşılmalarının hiç de uzak bir tarih olmadığı gerçeği ciddiyetle değerlendirilmelidir.

Hz. Ali (k.v.)’ye, “Cenabı Allah (c.c.)’ı gördünüz mü?”, diye sorulur. “Ben görmediğim Allah’a inanmam”, cevabını verir. Bu söylem, ‘Kuşkusuz ben Allah’ı her an görüyorum ve de O’n unla birlikteyim’, anlamına gelmektedir. Her an yaratıcısı ile birlikte olan bir birey değil şeriat düzeninde ateizmin en dorukta yaşandığı rejimler içerisinde bile inandığı değerleri yaşamaktan kendini alıkoyamaz. Hatta ve hatta adı şeriat olan yönetimlerde çok daha büyük sıkıntılar çekerler. Hz. Ali (k.v.), Hasan (r.a.) ve Hüseyin (r.a.), İslami yönetimlerde ve din adına şehit edilmişlerdir.

“Biri Allah (c.c) korkusundan ağlayan diğeri Allah (c.c.) rızası için gece nöbet bekleyen iki gözü cehennem ateşi yakmaz. ” (Riyaz-üs Salihin C-2 S-544 - H-1310)

“(Ey Muhammed, onlara:) Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin (bakalım), de”. “Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.” (Bakara Suresi – 94. 95. Ayetler)

Mustafa Kemal ATATÜRK bu içselliği yaşayan ve hayatının merkezine koymuş olan üstün bir kişilikti.

Türkiye Cumhuriyeti bu inanç ile gerçek iman sahiplerinin canları ile kanları ile kurulmuş olan kutsal bir devlettir. Bu kutsallığı sonsuz kılabilecek olan kuşaklar inançları doğrultusunda kendilerine düşen görevleri yapmanın övüncünü yaşayacaklardır. Ülkesine ve ilkelerine ancak, “ben inandım” diyebilenler sahip çıkabilirler.

“Bazı arkadaşların yoksulluk içinde bu büyük dâvanın başarılamayacağını zannederek, memleketlerine dönmek arzusunda olduklarını duydum. Arkadaşlar! Ben sizleri bu millî dâvaya silâh zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silâhım yoktur. Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz. Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis–i Âli’de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim. Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara’ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silâhımı, bir elime de Türk bayrağını alıp Elma Dağı’na çıkacağım. Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Sonra da bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayata veda edeceğim. Huzurunuzda buna and içiyorum” (1920–Birinci Büyük Millet Meclisi’nin gizli celsesinde, Gazi Mustafa Kemal).

Bu anlayış üzere başta ulusumuz olmak üzere tüm dünya çocuklarının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, nice mutlu bayramlar temenni ediyorum.

 
Toplam blog
: 635
: 614
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Şiiri, yazmayı seviyorum..hepsi bu kadar.. ..