Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

24 Mart '21

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

24 Mart Raporu

Sabah gök gürültüleriyle açtık gözlerimizi. Çatılarda buza benzer bembeyaz beyazlıklar. Yarım saat sonra güneş kaybetti beyazlıkları. Hava hala soğuk ve yağmur başladı. Barajlar yüzde altmış beş dolmuş. Sevindirici bir haber.

 

Kuşumuz Fener'e daha fazla zaman ayırır oldum sıkılmasın diye. Kendi sıkıntılarımı eritiyorum onu uçururken hem artık hiç kaçmıyor benden. Bizde hapisiz aslında biliyor musun diyorum dört duvar içinde. Hayat artık evlere sığmaktan bıkkın. Ben konuşurken açıp kapatıyor ağzını o da benimle konuşmak istiyor.

 

Piyanoda Titanik ve Cesur Yürek filmlerinin müziğini çalıyor kızlar, ben yazıyorum. Hava soğuk, yine de çok güzel. Alış veriş yaptım sonrasında, yağmurda ıslandım, ıslanmak güzel. Kahvemi içiyorum, içimde anlamlandıramadığım bir daralma. Sürekli bir şeyler yapmam lazım da yetişemiyormuşum hissi sinsice dolaşıyor soluduğum mekanda. Şile'de balık yemek istediğimi söylüyorum telefonda canıma, tamam olur diyor.

 

Son ördüğüm örtüyü dikeceğim bu gün kısmetse. Kısmet, belki de kaytarırım kim bilir. Her şeyi yaparken bir yandan yapma ne acelen var diyorum. Acıkıyorlar, acıkıyorum, kalkıp iyi beslenmek adına pişiriyorum ama pişirmekten de fenalık geldi. Sanki sözleşmeli aşçı gibi hissediyorum. Bir halkanın içinde olduğu yerde dönüp duran fare gibiyim.

 

Kısır bir döngüde, kısır kelimelerle anlatmaya çalışıyorum kendimi-hayatı kendime. Bazen şükür dökülüyor dilimden bazen de eee yeter be... YAO isimli bir filmde, Senegal'li yaşlı bir kadın "Kader gizlice seyahat eden Tanrı'dır." diyor esas adama. Ben de "Bir cennet için bu kadar ceza fazla değil mi?" diye soruyorum yaratanıma. Elbette tövbe diyorum hemen peşinden.

 

Kendimizi korumaya çalıştığımız bu virüs, ekonominin tüm dünyada gidişatı, işsizlik, ruh daralmaları, cehalet, her türden savaşlar, cinayetler, yokluklar, ... Ama sahiden ruhları ikna etmeye çalışmak zor değil mi? Düzeltebileceklerimle uğraşırken daha fazla yorulduğumu düşünmem. Yetmediğim yerlerde dualara dönüyor dilim öyle güzel şekilleniyor ki kelimelerim yine de yetmiyor nefesim olanlara besbelli.

 

Kendimce hesaplarımı denkleştirmeye çalıştığım günlerdeyim. Sahipmiş gibi gördüklerim, bana nelerim, vazgeçtiklerim, düzeltmeye çalıştıklarım, düzeni düzenli tutma çabalarım, aman sendelere dönüşmeye başladı sanki. Herkese ve her şeye doyduğumu düşündüğüm halde yaşamdan vazgeçmemelerim. Yaşamama bağlı canlar var ve biliyorum ki herkesin yeri dolduruluyor ama... Dünyaya yine de boş verememeler. Sorunları takip etme hevesleri, kelimelerin etrafımda sırasızca dönmeleri, ellerimle savaşlarım,... Delilikle akıllılık, ermişlikle günahkarlık  arasında gidip gelmeye çalışan insanlar,...

 

Herkes gücünün yettiğince uğraşıyor, görüyorum, duyuyorum, bazen bağırmak, bazen de sallayarak bir şeyleri yerine oturtma çabası. Kalkıp kuşla, kediyle, çocuklarla şevkat alış verişi. Kalk kızım diyorum kendime, ölene kadar çaban neyse uğraş ama kendini fazla yorma diyor içimde kimin söylediğini bilmediğim bir ses. Zilzurna sarhoşlukla, ibadette kendini kaybetme noktalarında gidiş-dönüşler var. Biletlerin üzerinde manik-depresif güzergahı yazıyor. Herkesin, her anlamda ağzını burnunu kapatmış maskelerle korunma çabası.

 

Hayat, tombala torbasında hile yapıyor gibi. Ne çekersen çek çinko bile olmuyor kartımızda. Zaman diyorum, zamanla hesabım bitmemiş daha. Hadi bakalım ben mi geçeceğim senin içinden yoksa sen mi deleceksin aklımı? Geç de görelim. Oyunu değiştirip kırmızı kart çıkarıyorum cebimden, işine gelirse.  Hala kafa tutmalar varsa, yaşıyorum diyorum.

 

Kahvemi, sigaramı içtim, moladan çıkma zamanı. Zamanı dikkatli kullanıp akıllıca sıyrılmalı. Yazımı yollayıp, işlerime döneyim bari, bıraktığım her iş dönüp dolaşıp ayaklarıma dolanmasın diyerek.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..