Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '12

 
Kategori
Özel Günler
 

25 Mayıs Dünya Etik Günü

25 Mayıs Dünya Etik Günü
 

Bilinen etik değerlere/kurallara çağrı..


Bugün 25 Mayıs Dünya Etik günü. Kutlu olsun. Etik kavramının türkçe anlamı "törebilim" şeklindedir. Osmanlıca "İlm-i ahlâk" demektir. Fransızca Ethigue, Almanca Ethik, İngilizce Ethics, İtalyanca Etica denir.

İyiyle kötünün ayrılabilmesi için ölçüler koyan bilim... Yunan kökünden gelen ethigue sözcüğüyle Latin kökünden gelen morale sözcüğü Osmanlıcada "ahlâk" ve türkçede "törebilim" sözcükleriyle karşılanmıştır.

Gerçekte birincisi kuramsal töre (Os. Nazari ahlak), ikincisi pratik töre (Os. Tatbiki ahlak) anlamındadır. Morale sözcüğü Latince kökünde moeurs sözcüğüyle aynı anlamdadır ve huy, seciye, mizaç kavramlarını kapsar. Sonraları moeurs sözcüğü ötf ve adet anlamını almıştır. Fransızca les sciences des moeurs deyiminden törebilim değil örf ve âdetler bilimi anlaşılmaktadır ki, bu bilimin kurucusu Levy Bruhl'dür.

Örf ve âdetler bilimi, törebilimi de içeren bütün sosyal değerleri kapsar... Gerçekte töre (ahlâk) bireysel değil sosyal değer taşımaktadır, bu yüzden de çeşitli ekonomik koşullarla belirlenmiş olan çeşitli toplumların ekonomik koşullarındaki her değişiklik o toplumun töresini de değiştirir; bu yüzdendir ki töreye tutucu, her türlü ilerlemeyi engelleyici, durgun bir karakter verilmiştir. Metafizik ve bireyci temele dayanan burjuva töresi, her türlü gelişmeyi suçlar. Buna karşı diyalektik özdekçiliğin töresi, devrimsel evrim yasasına uygun olarak kişinin kendini aşmasını öğütler. Kendini aşmak, her alandaki oluşum imkânlarına gittikçe daha geniş ölçüde katılmak demektir.

İdealist öğretiler töreyi ya tanrının buyrukları, ya da usun ve ruhun yaratısı sayarlar; her zaman her yerde geçerli olduğunu ileri sürerler. Oysa töre, altyapıyla belirlenen bir üstyapı kurumudur:

ALTYAPI: (Fr. Infrastructure). Diyalektik-eytişim- (Doğa, toplum ve bilinç bütünlüğünün oluşma yasası) dünya görüşüne göre bütün insanlık tarihinin ilk hareketi olan ekonomik temel...Tarihsel maddeciliğe göre insanlık tarihinin ilk hareketi, insanın yaşamak için yaptığı üretim hareketidir. İnsanın bütün öteki hareketleri bu ilk hareketin üstünde yükselir. Düşünce, kültür, din, sanat, politika ve benzerleri gibi sosyal ÜSTYAPIyı meydana getiren bütün değerler bu ilk ve alt ekonomik temele dayanır. 

Ancak ALTYAPI, ÜSTYAPInın salt ve tek belirleyicisi değildir. Altyapı üstyapıyı belirlerken üstyapı da altyapıyı belirler. Diyalektik maddecilik bir ilişkiler (münasebetler) felsefesidir, oluşma diyalektiği karşılıklı etkileri kapsar. Her etkileyen etkilediğinden etkilenir. Ekonomik altyapı sosyal üstyapıyı etkiler ve oluştururken sosyal üstyapı da ekonomik altyapıyı etkiler ve oluşturur.

Ekonomik yapıya altyapı adı verilmesinin nedeni ekonomik hareketin insanlığın ilk hareketi oluşudur ve şu önermeye dayanır:

"İNSANLAR ÖNCE YAŞAYACAK DURUMDA OLMALILARDIR Kİ TARİH YAPABİLSİNLER."

ÜSTYAPI: (Fr. Superstructure). Altyapıyla belirlenen düşünceler, kurumlar ve her türlü bilinçsel ürünler... Tarihsel özdekçilik dilinde altyapı ya da 'temel'  (Fr. Base) deyimleriyle birlikte kullanılır. Altyapı deyimi üretim ilişkilerini dile getirir. Bu temelce belirlenen üstyapı din, siyasa, hukuk, sanat, ahlâk, felsefe, ideoloji vb. gibi her türlü düşünce biçimlerini ve bunların doğurduğu kurum ve örgenlikleri kapsar. Kültürel üstyapı, ekonomik altyapı tarafından belirlenir. Çünkü insanların ilk ve vazgeçilmez eylemleri ekonomik eylemleridir. İnsanlar ne türlü bir ekonomik yapı içindeyseler o türlü bir düşünüş ve yaşama biçimi içindedirler. "Bir kulübede bir saraydakinden başka türlü düşünülür".

Her zaman verilen bir örnektir: Bir çiftçi, çiftçi gibi düşündüğü için çiftçi olmuş değil, çiftçi olduğu için çiftçi gibi düşünmüştür. Ancak çiftçi olmak çiftçi gibi düşünmeyi gerektirir ama çiftçi gibi düşünmek de çiftçiliği oluşturur, eşdeyişle altyapı üstyapıyı belirlerken üstyapı da altyapıyı belirler. Gelişme süreci, karşılıklı etkilerle oluşur.

Tarihsel süreçte her sosyo-ekonomik yapının üretimsel temeliyle belirlenen kendine özgü bir üstyapısı olmuştur.  Örneğin, köleci düzenin hukuku köle sahiplerinin, anamalcı düzenin hukuku anamal sahiplerinin haklarını korumuştur.

Bununla beraber üstyapı kurumlarının altyapıya bağımlılıkları yanında özerklikleri de vardır. Bu özerklikleri altyapıyı değiştirme çabasında belirir. (Felsefe Sözlüğü- Orhan Hançerlioğlu)

***

Ülkemizde altyapı (ekonomik yapı) yerine üstyapıya (her türlü düşünce yapıları, din, milliyetçilik, siyasa, hukuk, sanat vb. gibi) ağırlık verilmesi, birçok kavram kargaşasını da beraberinde getirmektedir. İnsanların yaşayabilecek durumda olmaları için en azından ekonomilerini karşılayabilecek kazanca sahip olmaları gerekirken, bu kazanç onlardan her zaman esirgenmiştir.

Daha dün iktidarın memurlara hak gördüğü "aylık 39 lira artış", bunun güzel bir örneğidir. Altyapıya (ekonomik yapı) önem vermeyen iktidarın, bunun yanında üstyapıya, (dine, eğitime, siyasete, kültüre, sanata vb.) aşırı derecede önem vermesi, etik bir davranış olarak görülmemektedir...

Yanlışı doğrudan ayırt edebilmek amacıyla ahlâk kavramının doğasını anlamaya çalışmanın adı olan "etik" kavramının bütün dünyada kabul gören ortak bir kavram olmasına rağmen, dilimize daha yeni yeni girmeye başlaması büyük şansızlığımızdır.

Uzun yıllar ahlak kavramına "töre"- toplumsallık- yerine "bireysel" bir anlam yüklememizdendir ki, birçok etik değerlerimiz (kültür etiği, siyaset etiği, iş etiği, çevresel etik, tıbbı etik, teknolojik etik, biyoetik vb.gibi) yerli yerine oturtulamamıştır. Pozitif bilimin gösterdiği ışığı "nakli bilgiler"e yüklememiz toplumu da olumsuz yönde etkilemiş, yaratıcılığımızı zedelemiştir.

Zamanımızı yaratıcı düşüncelere ayıracağımıza yaratılmış, geçmişe dayalı düşüncelere ayırmakla vaktimizi öldürüyoruz. Zihinsel gelişimini tamamlayamamış "yetişkin çocuklar" gibiyiz.

Sürekli eleştirme, yargılama ve de tekrarlama üzerinde kurulu zehirli bir ahlak-terbiye- anlayışımız vardır.

Davranışlarımızı, başkalarının istek, gereksinim, algılama ve yorumlamalarına göre değil, kendi istek, gereksinim, aigılama ve yorumlamalarımıza uyarak düzenleyen içten denetimli bir kuşak oluşturduk.

Yanlışı ve doğruyu bilinen etik değerler üzerinden değil, kendi iç dünyamızın psikolojik gelişimini tamamlamadan belirli bir yerinde takılı kalmış "kişilik" üzerinden  ayırt etmeye çalışıyoruz. Böylece de çağdaş dünyanın ortaklaşa kabul ettiği "etik" duygulardan uzaklaşıp, kendi kendimize yabancılaşıyoruz...

Alaettin Morgül / 25.05.2012  23:20  

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..