Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '14

 
Kategori
Eğitim
 

25 yıl önce aday sınıf öğretmenleri

Ülkemiz dağınık bir yerleşim özelliğine sahip olduğu için o yıllarda tek öğretmenli okul sayısı 17 bin civarındaydı. Bu okullarda görevlendirilen öğretmenlerin büyük çoğunluğu aday (stajyer) öğretmendi ve köye, köy koşullarına göre yetiştirilmemişti. Kendi deyimleri ile “köy görmemiş, köyde hiç yaşamamış, hatta sobalı evde hiç oturmamış ve Türkiye’de böyle köylerin olduğuna, böyle köylerin bulunabileceğine ihtimal dahi vermemiş” aday öğretmenlerdi ve köylerde görev yapıyorlardı.  

Adaylar, Fakülte/yüksekokullarının bulunduğu illerde ve en yakın, en gelişmiş, her öğretmenin bir sınıf okuttuğu kent okullarında öğretmenlik uygulaması/staj yapıkları için, hep böyle okullarda görev yapacaklarını sandılar. Adayların birçokları köyleri gezi amacıyla dahi görmediklerinden köye gittiklerinde, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Kızılırmak Kıyıları şiirindeki “çamı bitmiş, kavağı azalmış, gamla örtülü bayırlar” ı ile karşılaşınca, ne yapacaklarını şaşırdılar ve bir-iki ay içinde tüm heyecanlarını kaybedip, atamalarının yapılacağı günü saymaya başladılar.

Yine aday öğretmenler, tek öğretmenli bir okulda, tek başına yaşayabilecek bir şekilde yetiştirilmemişti. Çoğunluğun içerisinde, çoğunluğa göre yetiştirilmiş ve tek olarak görevlendirilmişlerdi. Köy Sosyolojisi, Eğitim Sosyolojisi konularında yeterli bilgiye sahip olmayan, tek başına yaşayan öğretmenler, köyde ilk günlerin verdiği heyecanın dışında, köylü ile bütünleşemediler. Bir başlarına kaldılar ve yalnızlıklarını içine kapanma, kendilerini toplumdan soyutlama, içki veya sigaraya başlama ve zamanla ilerletme gibi davranışlar gösterdiler. Hafta sonlarını, arkadaşları ile bir araya gelip, ilçe ya da il merkezinde geçirme gibi çarelere başvuranlar olduysa da kışın bu çareler sürekli olamadı. Hafta içi günleri ders yaparak kolay geçirdilerse de, elektriğin olmadığı, olanlarda da televizyonun çekmediği yağışlı hafta sonları gün geçirmek tam bir sorun oldu. Akülü radyolar sorunu hafifletmede kısmen yardımcı olduysa da yeterli olamadı. Dolaysıyla aday öğretmenlerin Ferit Edgü’nün Hakkari’de Bir Mevsim romanında anlatılan birer öğretmen oldular.

Aday öğretmenler, öğrenciliklerinde “birleştirilmiş sınıf öğretimi” konusunda yeterli tecrübeye sahip veya “birleştirilmiş sınıflarda öğretim” yapmış öğretim elemanlarından, “birleştirilmiş sınıflarda öğretim” dersini almadıklarından, birleştirilmiş sınıflarda öğretim konusunda uygulamalı bilgiye sahip olamadılar. Bu konudaki bilgileri kuramsal düzeyden ileri gidemedi. Sonuçta, iki, üç, dört, beş sınıfın birleştirildiği sınıflarda, “birleştirilmiş sınıflarda öğretim”  bilgi ve becerisine sahip olmadıkları ve birleştirilmiş sınıf uygulaması/stajı da yapmadıkları için birleştirilmiş sınıflarda yeterli bir öğretim yapamadılar ve başarılı olamadılar. Bu durum onların, öğretmenlik mesleğine başarılı bir şekilde uyum yapamamasına ve meslekten soğumalarına yol açtı.    

Öğretmenler, “dil öğretimi” konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları için Türkçe’nin dışında başka dillerin konuşulduğu köylerde, ilk zamanlarda öğrencilerle iletişim kurmakta güçlük yaşadılar. Bu sorun zamanla büyük ölçüde giderildiyse de öğretmenler, başarısızlıklarında bu nedenin çok önemli bir payı olduğuna inandılar.

Yine aday öğretmenler, öğrenciliklerinde mevzuat ile ilgili konularda, yeterli düzeyde ders görmedi ve yeterli uygulama da yapılmadı. Bu nedenle, memurlarla ilgili genel ve eğitim mevzuatı konularında çok yetersiz kaldılar. Birçok cezayı yasa, yönetmelik bilmedikleri için aldılar.

Aday öğretmenler, her bir dersin öğretimini (Özel Öğretim), o ders konusunda öğretmenlik ve eğitim bilgisine sahip alan uzmanları veya İlköğretim Müfettişliği tecrübesine sahip öğretim elemanlarından almadıklarından, özel öğretim/derslerin öğretimi konularında yeterli olamadılar. “Matematik Öğretimi dersini veren hoca, deste Matematik; Türkçe Öğretimi dersini veren hoca derste Türkçe anlattı ve dersin öğretimine dair hiçbir şey öğrenemediğimizi öğretmen olunca anladık. Bize tek yararı dokunan öğretmenlerimiz, İlköğretim Müfettişliğinden gelen öğretmenlerimizdi,” dediler.

Yine aday öğretmenler, ilkokullarda çok, çok önemli olan Resim, Müzik ve Beden Eğitimi dersini, derslerin yaşlara göre öğretimi konusunda yeterli bilgi ve uygulamaya sahip olmayan öğretmenlerden, diğer bir deyimle, Resim, Müzik ve Beden Eğitimi mezunu öğretim elemanlarından aldılar. Sonuçta, Resim dersinde serbest resim; Müzik dersinde arabesk, Beden Eğitimi dersinde serbest oyun oynattılar.  Ya da bu derslerde Matematik, Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler yaptılar veya öğrencilere çoktan seçmeli test soruları çözdürdüler.

Aday öğretmenlerin birçoğu, ilkokul öğrenciliği dışında müfettiş görmedi ya da müfettişlerle mesleki konularda iletişim kuramadı. Öğrenciliklerinde de müfettişlik geçmişi bulunan öğretim elemanları ve müfettişlerle karşılaşmadı. Dolaysıyla, meslekte verilen müfettiş korkusunu aldı. Ayrıca ilk sene stajyer oldukları ve stajyerliği kaldırma konusunda müfettişin yetkili olduğunu bildikleri için büyük bir müfettiş korkusu yaşadılar.  Teftiş sırasında da her ne kadar kendilerini frenlemeye çalıştılarsa da -birçokları- ellerinin titremesini önleyemediler. 

Sonuç:

25 yıl önce aday öğretmenler, genellikle tek öğretmenli köylerde görev yaptılar ve büyük bir yalnızlık çektiler. Bazılarının ruh sağlığı bozuldu, birçokları istenmedik davranışlar kazandı. Bugünün öğretmen adaylarına, yalnızlıkla baş edebilecek bilgi, beceri/hobi kazandırılmalıdır.

25 yıl önce öğretmenler, köyle ilgi dersler okutularak ve köyde staj/uygulama yaptırılarak, köyde görev yapacak şekilde ve köye göre yetiştirilmedi. Bugünün öğretmen adaylarına, köyle ilgili dersler okutulmalı ve mutlaka köyde staj yaptırılmalıdır.

25 yıl önce aday öğretmenler, birleştirilmiş sınıf görmeden mezun oldular. Bugünün öğretmen adaylarına mutlaka birleştirilmiş sınıf stajı yaptırılmalıdır.

25 yıl önce aday öğretmenler, dil öğretimi/eğitimi konularında bilgi kazanmadan mezun oldular. Bugünün öğretmen adaylarına, mutlaka dil eğitimi verilmelidir.

25 yıl önce aday öğretmenler, mevzuat konusunda yetersiz, hatta hiç bilgi almadan mezun oldular. Bugünün öğretmen adaylarına, hukuk okumuş bir öğretmen, olmazsa müfettişlik geçmişi bulunan kişiler tarafından mevzuat dersleri mutlaka verilmelidir.

25 yıl önce aday öğretmenler, derslerin öğretimi (Özel Öğretim) konusunda çok yetersiz bilgiye sahip mezun, dolaysıyla “yetersiz” öğretmen oldular. Özel Öğretim dersleri, mutlaka, o alandaki Özel Öğretim konusunda en az yüksek lisans yapmış veya müfettişlik geçmişi bulunan elemanlar tarafından verilmelidir.  

25 yıl önce aday öğretmenler, Resim, Beden Eğitimi ve Müzik derslerinin öğretimi konusunda çok yetersiz bilgi ve beceri ile mezun oldular. Dolaysıyla, bu dersleri diğer derslerin öğretiminde bir araç olarak kullanamadılar. Bu nedenle, bu dersler, bu derslerin öğretimi konusunda en az yüksek lisans yapmış ilkokul/sınıf öğretmeni, alan öğretmeni ya da müfettişlik geçmişi bulan elemanlar tarafından verilmelidir.

25 yıl önce aday öğretmenler müfettiş korkusu ile yetiştirildiler. Oysa müfettişler, daha önce öğretmendiler. Öğretmen adaylarının öğrenciyken, müfettişlerle yer yer bir araya gelmeleri sağlanmalı ve hatta uygulama sırasında bir hafta da olsa, müfettişlerle beraber gezerek, teftiş, soruşturma/inceleme, rehberlik stajı yapmaları sağlanmalıdır.

Ve, Özel Öğretim derslerini okutacak öğretim elemanları en az üç yıllık ilkokul öğretmenliği tecrübesine sahip olmalıdır.

Son Söz:

25 yıl önceki sorunlar, inşallah bugün yaşanmamaktadır.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..