Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

26/12/12-Yarım saatlik blog

Bugün harika bir gün ve ben kendimi harika hissediyorum. Şu anda Starbucks Korupark/Bursa’da oturmuş, bir yandan Capicino’mu yudumlerken, diğer bir yandan yazı yazıyorum… 

Hayatımda yapmadığım şeyi yaptım; izin alıp, günümü ben ve yalnızlığıma adadım… 2 kez eşimle konuşmak dışında alışık hayatımdan kimse dünyama giremedi. Ve inanılmaz bir şey daha yaptım, o da sinemaya gitmek! Hem de son derece uyduruk bir filme: John Reacher. O kadar zayıf bir aksiyon filmi ki ne Tom Cruise, ne de Robert Duvall, filmi kurtaramıyor. Ve beynim tamamıyla aksiyonla kayboldu… 

Benliğim yokmuşçasına bir gün yaşıyorum. Yanımdan geçen güzel bacaklı kadının yüzünü görmüyorum bile…  Algılarım maksimum olmuş, hayatı hücrelerime çekecek kadar çok, açılmış. Hayat bazen böyle güzel işte! Sadece seni yaşayacak kadar zaman yaratabilmek, neredeyse imkansız ama bugün ben bunu becerebildim. İngilizce’de “leisure” diye bir kelime var; Türkçesi, boş zamanın keyfini sürmek! Ben de öyle yaptım bugün. Sonlanacak olması pek tabi ki üzücü amma velakin yaşamış olmak bile, şu an, bir ömre bedel! 

John Reacher’dan aklımda kalan yalnızca avukatın dekoltesinin güzel olduğu! Film anlayacağınız üzere gerçekten berbat! Skyfall’u seyretmek için gidip, film yayımdan kaldırıldığı için,  yerine böyle bir film seyretmek, tam bir hayal kırıklığı! Bu arada bu filmde sevişme sahnesi bile yoktu! Ne güzel! 

Bütün bugünkü eyleme sebep ise, kesinlikle sırt ağrılarım! 40 gün yatmış olmanın etkileri sırtımda kireçlenme olarak görüldü… Ve ben bugün sabah erkenden hamama gittim: Kocamustafapaşa’ya! Masörüm HACI, üzerimde tepinse bile, açamadı çürümüş kaslarımı. “Abi” dedi, durumun fena!”. “Hele” dedim, “biraz daha sık!”. Bir saat hiç durmadan sıktı ve nafile gerçekten, açılmadılar. “Sen 15 gün sonra yine gel” dedi bana. Beni bağırta, bağırta sıktı zaten. Dedim ki “Ne şansızsın, eline şöyle güzel, kaslı bir erkek gelmiyor”. “He ya” dedi, “gelmiyor!”. 

Bu arada motosikletimi Kymco Bursa’ya verdim gitti. Üzerimdeki bu yükten de nihayetinde kurtuldum. Filme dönecek olursam, hikaye ve kurgu fena değil, ancak anafikir kesinlikle uyduruk. “Doğruluk” önemlidir! Keh-kehkeh! Başerkek ve başkadın tüm çekime rağmen öpüşmediler bile! Bu da yeni bir tür yaklaşım olsa gerek! 

Kesinlikle keyfime diyecek yok! Tek sorun Yetkin’in hastalığı, gribi, 3 haftadır geçmiyor. Anaokuldaki hocasına soruyorum “Salgın mı?”. Cevap “evet, salgın!”. 

Evet, ben bugün kendimi gerçek hayattan hayattan sıyırdım ama yarın yine de orada olacağım! Yetkin de zamanla bünyesel olarak güçlenecek; beklemek gerekiyor! 

Yazıtımı sonsuza kadar uzatacak keyfim var fakat eşim benimle aynı fikirde değil! 

Neyse, bir sonraki bloğumda görüşmek üzere…  

Saygılar,

ANIL…

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..