Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '11

 
Kategori
Kitap
 

26 Nisan, Ben Olmanın Sonsuzluğunda

26 Nisan, Ben Olmanın Sonsuzluğunda
 

"Sen hiç merak etme canım. O'nunla nasıl iletişim kuracağımı biliyorum ben. Öpüyorum ben de. Cem'e ve Jasmin'e de sevgilerimi ilet lütfen."

"Melisa'yla mı konuşuyordun anne?"

"Evet yavrum. Murat perşembe günü burada olacakmış. Sumburgh'a gidip karşılarız onu. Bu aralar iyice kendi dünyasına kapanmış. Arkadaşlarıyla dahi görüşmüyormuş; ama buraya gelmek istemiş. Mel de, sizin yanınıza gelmesi iyi olacak. Hem Eylül de konuşur onunla. Neler olduğunu anlamaya çalışır mısınız diyor. Babanın mumunu yak kızım. Bak bu ay için de bu resmini seçtim. Brice Frankfurt Maratonu'na katılmıştı, onu izlemeye gitmiştik. Hadi, koy mumun arkasına. Şu heykelciği de koy yanına."

"Murat'ı çok merak ediyorum anne. Demek terapiye geliyor. Ne yazık ki günümüzde psikososyal stres, kaygı ve kişilik bozuklukları çok sık görülüyor; ama yeni nesil antidepresanlarla çok başarılı sonuçlar alınıyor. Neyse, eminim ki adanın havası, doğası ve biz ona çok iyi geleceğiz."

"Gençken baban da kendini her mutsuz ve yalnız hissettiğinde buraya gelirmiş. O'na göre Lerwick küçücük bir kent değil, kocaman bir rehabilitasyon merkeziydi ve şehir meydanına Aşk acıları itinayla dindirilir diye bir tabela asmak isterdi hep."

"Canım babam benim. Aa, anne hatırlıyorum, aynı köprü üzerinde senin de resmin vardı. Ne kadar güzelsin, bayılıyorum sana anneciğim. Dün evlenme yıl dönümünüzdü, değil mi ve kendi anne-babasının evlilik tarihinde evlenmeyi düşünecek kadar zarif bir insanmış babacığım. Sahi anne, babamın doğum günü 26 Mart ve biz onu çok sevdiğimiz için her ayın 26'sını onun doğum günü olarak kutluyoruz. Her ay da farklı bir resminin önünde mum yakıyoruz. Bunların hepsini anlayabiliyorum; ama neden sadece 26 Nisan'da bu minik heykelciği babamın resminin yanına koyuyoruz?"

"Babanın hayatında 26'lar her zaman önemli olmuştur kızım. Anne-babasının evlenme tarihine uymak istemeseydi, eminim biz de 26 Nisan'da evlenirdik. Hayatının önemli olaylarını hep 26'sına getirmeye çalışırdı ya da o olaylar onu 26'sında bulurdu. 26 Nisan'ın ve bu heykelciğin onun için anlamı neydi, ben de bilmiyorum kızım! Ne yazık ki babanla çok uzun yıllar yaşayamadım. Yaşasaydım da onu tam olarak anlayabileceğimden emin değilim. Evlendiğimiz gece sanki aramızda bir başkası vardı. Yüzü gülüyordu babanın; ama ruhu eminim başka bir yerdeydi. Sabaha karşı sayıklama sesiyle uyandım. "Yanlış. Yanlış yaptım." diyordu. Ter içinde kalmıştı! Nasıl üzüldüğümü anlatamam. Benimle evlenmesi mi yanlıştı! Ve çok çirkin bir şey yaparak, o uyurken telefonunu karıştırdım. Mel'den tebrik mesajı gelmişti: Ya­nın­da ol­ma­yı, mut­lu göz­le­ri­ni iz­le­me­yi öy­le is­ter­dim ki... diyordu. Mel'le birbirlerini çok sevdiklerini biliyordum; ama arkadaşçaydı. Bilmediğim bir boyutu mu vardı acaba! O nedenle mi benimle evlenmesinin bir hata olduğunu düşünüyordu! Sabahı onu izleyerek ettim. Güler yüzle uyandı. Pam'i havaalanına götürürken de sonrasında Fia ve Shuard'ı ziyaret ettiğimizde de aslında, gülen yüzünün arkasındaki acı çeken Murat'ı görüyordum. O'nu benden iyi kim tanıyabilirdi. Mel'e çok sinirlenmiştim. Gecenin bir yarısı, amacını aşan bir kutlama mesajıydı gönderdiği. Siz Yorgo Dayı'yı tanımadınız. Dünyalar tatlısı bir ihtiyardı ve babanızın da gerçek dostuydu. Babanızdan 2 sene sonra o da veda etti hayata. Nathy'i görmeye Meis'e gittiğimde siz 4 yaşınızdaydınız. Babanız da ne çok severdi o adayı. Bunaldığı anda dostlarının yanına koşardı hemen. O yaz adada çok eğlendiniz; ama sen bir şey hatırlamıyorsun, değil mi? April otelin önünden denize düşüşünü hatırlıyor; ama. Nasıl da korkmuştu! Ondan unutamadı herhalde. Neyse, o ziyaretimizde Nathy Teyze'niz beş yıl boyunca içimde duran yumağı az da olsa çözmüştü. Boşu boşuna yıllarca Mel'in günahını almıştım. Her şey Londra Leicester Square'deki bir cafe'de babanızın bir falcıyla konuşmasıyla başlamıştı. Babanız kaderinin içinde bir başka sırrına ulaşmış, yeni bir zincirin daha ucundan tutmuştu. Tek yaşam, aynı bedende iki ayrı kaderi yaşamak onunki gibi güçlü bir ruh için dahi çok zordu. Nathy başka hiçbir şey anlatmadı; ama bu küçük heykelciği verirken, 26 Nisan tarihinin ve bu heykelciğin anlamının babanız için çok önemli olduğunu söyledi. Sonraki yıllarda ne kadar zorladıysam da ne o tarih hakkında ne de heykelcik hakkında tek kelime dahi etmedi. Yıllarca bu heykele baktım durdum ve babanız için önemini anlamaya çalıştım. Sonra bir gün aklıma neden üniversiteden yardım istemediğim geldi ve Edinburgh Üniversitesi'ni aradım. Mitoloji Profesörü Galloway bana yardım edebileceğini; ama heykelciği ona göndermem gerektiğini söyledi. Tabii ki öyle bir şey yapamazdım. Hatırlıyor musun, sen ve April 11 yaşlarınızdayken, sizi iki günlüğüne Saundra'ya bırakmıştım. İşte, Edinburgh'a gidip Galloway ile buluştum. Yüzündeki gülümseme, heykelciği masaya koyduğumda kayboldu. Titreyen parmaklarıyla aldı eline, bir süre inceledi. İnanamamazlık ya da emin olma kaygıları içindeydi sanki. Başını kaldırdı, gözlerime baktı: "Bu Tanrıça Ate. Kral Zeus'un Günah ve Hata Tanrıçası." dedi. Sonra da derse yetişmek bahanesiyle yanımdan uzaklaştı. Olanları anlayamıyordum. Babanla ilgisi neydi bu tanrıçanın ve de lanet adının! Sonraki yıllarımı da bunu düşünmekle geçirdim. Biliyorsun, sizin üniversiteye başlayacağınız sene hep beraber Selanik'e, Machi Teyze'nizi ziyarete gitmiştik. Olimpos Dağı'na götürmüştü bizi, hatırladın mı? Tanrıça Ate'yi orada da gördüm. Her yerim titriyordu. Heykele gözümü ayırmadan baktığımı ve yüzümdeki şaşkınlığı gören Machi'nin beti benzi attı. O da mı bir şeyler biliyordu! Herkesin bildiği, benim bilmediğim neydi! Machi Teyze'niz babanızı çok iyi tanır. Aynı üniversitede okumuşlar, aynı evi paylaşmışlar. Kendi tarihini ve mitolojiyi de çok iyi bilir. Tanrıça Ate'yi bana şöyle anlatmıştı. Eris ve Zeus'un büyük kızı Ate, tanrılarla insanları yönetmeye çalışmış, düşüncesiz hareketleriyle büyük acılara neden olmuş bir tanrıçaymış. Zeus, Perseus’un ilk torununun krallık sahibi olacağını söyleyip ölümlü Alcmene'yi Heracles'e hamile bırakınca, Ate bu bilgiyi Zeus'un gerçek karısı Hera'ya yetiştirmiş ve Zeus'tan hamile olan Hera da Eurystheus'u 7 aylık doğurarak, Heracles'ten önce krallığın sahibi olmasını garantilemiş. Bu oyunu öğrenen Zeus da Ate'yi Olympos'un tepesinden aşağı atarak cezalandırmış. Ate'nin düştüğü yere de Hata Tepesi adı verilmiş. Mitolojide, hatanın insanların kötü bir kaderi olduğuna inanılırmış. Nathy Teyze'nizle yaptığım konuşmayı Machi'ye de anlattım. Babanızın en son 2007 Nisan'ında Selanik'e geldiğini ve Olimpos'a çıktığını söyledi. Döndüğünde çok düşünceliymiş; ama bir şey anlatmamış. Bence Machi doğruyu söylemiyordu. Nathy gibi onun da her şeyi bildiğine eminim. Yunanlı arkadaşlarının babanızın sırlarına böylesine sahip çıkmalarını, aralarındaki derin dostluğu hiçbir zaman tam olarak anlayamamışımdır.

"Anne, babamın Zeus soyundan geldiğini söyle de, şurada düşüp bayılayım!"

"Bu çok hoşuna giderdi, değil mi Tanrıça Eylül? Babanla ilgili hiçbir şey şaşırtmaz beni kızım. Uzun yıllardır düşünüyorum da belki gerçeği öğrenseydim kendimi daha kötü hissederdim; ama hep de merak ettim: O zincir babanızın vedasıyla kırılmasaydı acaba nereye uzanacaktı? Neyse, eminim ki babanız da kendi işaretlerini dünyaya serpiştirmiştir. Görmeye benim ömrüm yeter mi bilmem; ama bakalım kimler o işaretleri takip edip buraya, bizlere koşacak?"

"Anneciğim, bunca yıl sonra neler anlattın bana! Keşke April da olsaydı burada. Lütfen bundan sonra daha çok konuşalım babamı. Mesleğim gereği, senin atladığın birçok detayı ben yakalayabilirim, daha iyi değerlendirebilirim ve bu yaz mutlaka Meis'e gideceğim, Nathy Teyze'mle uzun uzun konuşacağım. Benim sır dolu babacığım, iyi ki doğdun, iyi ki annemle evlendin ve iyi ki sizin evladınızım. Anne, Murat'ın da babamla aynı ismi taşıması ne hoş değil mi? Acaba resmindeki kadar yakışıklı mıdır?"

"Eminim öyledir kızım. O genç adamı da buraya çeken bir şey vardır mutlaka. Babanın, dünyasına girdiği kim uzaklaşabilir ki ondan! Melisa ve baban arasındaki ruhani sevgiyi fark ettiğimde de kıskanmam değil, saygı göstermem gerektiğini anlamıştım."

"Sence babamla Melisa arasında bir ilişki yaşanmış mıdır anne?"

"Gerçi bir süre şüphelenmedim değil; ama hayır Eylül, onlar birbirlerini çok sevdiler; ama asla bir ilişki yaşamadılar. Bambaşka bir sevgiydi onların arasındaki. Cem de bunu kabul ederek evlendi Mel'le ve hatta oğluna Murat isminin konmasına dahi ses çıkarmadı. Hukuki işlemler için İstanbul'a gittiğimde görmüştüm ilk kez Murat'ı. Ablasından çok farklıydı. Gözlerindeki mahzun ifadeyi tanıyordum. Murat Cem'in oğluydu belki; ama Mel sanki ona babana olan sevgisini katmıştı."

"Yıllardır soruyorum ve hep kaçamak cevaplar veriyorsun. April Londra'ya yerleşti, kurtuldu; tüm gizemi de bana bıraktı. Öyle çok soru işareti var ki zihnimde. Mesela, neden duvarda Suat Dede'min resmi yok da Ronnie ve Murray'in var? Babaannemin de hiç resmi yok; ama Aaron ve Gemma'nın var. Neden adaya gelmiş babam? Ronnie nasıl onun babası oluyor? O martı neden sadece babamın mezarına konuyor?"

"Bana bakın küçük hanım, annenizi sorgulamanız için mi Cambridge'te psikoloji okudunuz? Babanızı ben dahi tam olarak çözememişken size ne anlatmamı bekliyorsunuz! O'nu en iyi Ronnie anlardı. Burada ruhuyla bedenini birleştirdiğine inanırdı ve sadece kendilerinin bildiği bir gerçekleri vardı. O gerçekleri de sadece zincirin parçaları bilebilirdi ve babanız gibi uzun bir yol izlemesi gerekirdi. Hualien'de, ona aşık olduğumu söylemiştim; ama baban sanki bu dünyada yaşamıyor gibiydi, unut beni, değer mi benim acımı çekmeye demişti. Çünkü onu kendini bulmaya giden yoldan kimse çeviremezdi. Ama demek kaderimizde yazılıymış ki birbirimizi yine bulduk."

"Ne büyük bir aşk yaşamışsınız anneciğim. Babamı tanımayı öyle çok isterdim ki. Neyse, Murat geliyor, bol bol gezeriz. Hem onu iyi etmeden göndermeyeceğiz, değil mi? Bakalım Melisa Murat'a babamdan neler katmış!"

"Deli çocuk!! Saundra ve kızlarla da tanıştırırsın Murat'ı. Bressay'e de götür mutlaka, Els ve Christy kayalarını görsün. Ayrıca küçük hanım, baban her zaman bizim yanımızda. Sen belki hissetmiyorsun; ama ben hissediyorum. Bu arada unutmadan, April'a Murat'ın geleceğini haber verdin mi?"

"A, evet. Hafta sonu onlar da gelecekler."

"Onlar mı, onlar da kim?"

"Çalıştığı yerde Honduraslı bir arkadaşı varmış ve çocuk Shetland'ı çok görmek istiyormuş. Beraber geliyorlar."

Eli, boynundaki siyah opal kolyeye gitti yaşlı kadının!



http://blog.milliyet.com.tr/Ask_kaderden_dogar__/Blog/?BlogNo=201454

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..