Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '18

 
Kategori
Sinema
 

27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 13. Günü “Abla”nın Gördüğü Üç Film; Ara, Son Yolculuk...

27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 13. Günü “Abla”nın Gördüğü Üç Film; Ara, Son Yolculuk...
 

Ara, film afiş


Olağan sabah yürüyüş rotası üzerinde “abla”, bir apartman girişinde görüp güldüğü duvara yazılı Erdi, sana kim verdi yazısı dışında olağandışı bir şey görmeksizin giderken, Osmanbey’de Gazi Sinemaları panosuna göz attığında şaşırır; az sonra Emek Sineması’nda göreceği Ara, 4. salonda çatır çatır oynamakta!

Filmden sonra söyleşi için döneceğini belirten, “abla”nın çok beğendiği 9’un da yönetmeni Ümit Ünal sahneden iner, tek mekânda, 13 günde, sınırlı bütçeyle çekilmiş film, Ara başlar; ikisi ikişer rolde olmak üzere dört tiyatro kökenli oyuncu Erdem Akakçe, Betül Çobanoğlu, Serhat Tutumluer, Selen Uçer, iki üç kişilik yardımcı oyuncu ile iç içe geçmiş birkaç aşk hikayesi anlatır. İzleyiciden gelen "9’da da, eşcinsellik, asker baba vardı, neden?" sorusunu yönetmen "otobiyografik öğeler var tabii, karakterler benim ağzımdan konuşuyorlar" diyerek yanıtlar. Polonyalı bir izleyici dar alandaki çekim başarısını över ve "filmde sürekli içki içiliyordu, bir İslâm Ülkesi için bu normal mi?" diye sorar, "biz de sohbetle çok içeriz ama bu bizim tipik Müslüman refleksimiz değil!" yanıtı alır. "Dar alanda kamera sürekli oyuncuların üzerinde, zor olmadı mı, doğaçlama yapıldı mı?" sorusunu "oyuncular hikâyeye inandık, o yönde oluşturduk, oyunculuk açısından kaçacak yer yoktu" diye yanıtlarken, yönetmen "sıkı senaryonun devamlılık içerdiğini dolayısıyla doğaçlama olanağı olmadığını ama üzerinde 3-4 ay birlikte çalışıp prova yapınca çekim için 13 gün yettiğini" söyler. "Çocukluğumdan bu yana toplumumuz, özellikle 80 sonrası çok değişti, yırtma gayesi içinde arsız bir toplum olduk. Arkadaşlarımın birçoğu 40’lı yaşlarında içine düştükleri manevi boşlukla mücadele etmek zorunda kaldılar, filmlerimde insanların içlerinde yaşadıkları karşıtlıkları anlatmaya çalışıyorum" diye ekler. Arada, havaya atılıp tutulan bebekli sigorta, gömlek beyazlıklarının karşılaştırıldığı deterjan reklâm filmlerinin, kliplerin; Arkadaşlık nedir? Benim için arkadaşlık pazara kadar değil mezara kadardır! türü diyalogların yankılandığı dizilerin çekimine kiralanan eski bir apartman dairesinde geçen konuyu, aşkın birçok yönden anlatıldığı bu çok dürüst çok güzel filmi “abla” hayranlıkla izler. Çıkışta yönetmeni kıstırır, "elinize sağlık" der, "filmin en güzel cümlesi bence baş erkek oyuncunun ortağına söylediği İstanbul’un ortasında biz Hummer’larla ne yapıyoruz ağbi?"

Müziklerini Clint Eastwood’un bestelediği Son Yolculuk’ta yönetmen James C. Strouse, çavuş karısını Irak’ta kaybeden John Cusack’ın biri 12.5, diğeri 8 yaşındaki iki kızına, bunu nasıl anlatacağını bilemeyip onları bir eğlence parkına götürmek üzere yaptıkları iki-üç günlük yolculuğu anlatır. Kızların amcaları "orada -Irak- ne işimiz var?" derken, babaları orduya girmek için göz bozukluğunu hileyle saklamış… “Abla”, kız kardeşinin Cine Majestik’te görüp, Amerikalıların, Amerikan toplumunun yaşam tarzını korumayı sorgulamaya başlamalarını bundan daha etkileyici işlediğini bildirdiği Tanrı’nın Vadisi’nde filmini listesine alır.

16:00 seansına kadar bir saate yakın zaman var, kız kardeşinin arkadaşı “abla”yı önüne katar, Asmalımescit, Minare Sokak No 1’de İlhan Usta Canım Ciğerim’de, yanında ezme, roka, maydanoz, közlenmiş domates biber soğan, sumaklı soğanla servis edilen nefis ciğer ısmarlar… Tek başına bilmediği lokantalara/mekânlara girme konusunda çekingen “abla” yemekten çok burayı kendisine tanıştırdığı için arkadaşına teşekkür eder.

Sinemada İnsan Hakları Bölümü’nden Talih Yolları, Michael James Rowland’ın yönettiği Avustralya filmi, 1990’da bir grup Iraklı ve Kamboçyalı kaçağın Endonezyalı bir balıkçı teknesiyle gitmeye çalıştıkları kentlere yüzlerce kilometre uzakta çöl kıyısına bırakıldıkları, devriye tarafından toparlandıkları, 12 kişiden birinin iltica talep ettiği, diğerinin Perth’e ulaşıp babasını bulduğu gerçeklere dayalı bir hikâye anlatır.

Damadın photoshop’taki yoğun işleri yüzünden uğrayıp, kısıtlı zamanda ancak yazısını yazdığı Mis Sokak’taki İnternet Cafe dolu, kapının dibindeki yere ilişmeye çalışırken sevdiği 9 numara boşalan “abla” cam kenarına geçer, kulaklığı takar, yazısına başlar.

 

 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..