Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

28 Şubat….

28 Şubat….
 

Dün 28 Şubattı. Büyük çoğunluğun post modern bir darbe dediği o Milli Güvenlik Kurulu kararlarının alındığı gün. Dün yaşanan bir olaya bu gün sahip olduğumuz gözlüklerle bakılınca daha değişik yargılara varmamız mümkün. O bakımdan bu yazıda 28 Şubat süreci yerinde idi, veya değildi diye ahkam kesmeyeceğim. Ancak bazı somut gerçekleri ortaya sermekte birilerinin gözüne sokmakta yarar var sanırım.

Balık hafızalı olmayan, ülkesinin olaylarına ilgi duyan, yaşadığı bu toprakları kendi ülkesi hisseden herkes o günlerde yaşanan olayları aşağı yukarı bilir. Ben iki çarpıcı paragrafı hatırlatmakla yetineceğim.

Kayseri'nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında,

“Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.” Demişti.

28 Şubat 1997'deki MGK. Kararında, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran Kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.

Bize darbe yapıldı diyenlerin ve darbe yaptığı iddia edilenlerin davranışlarına dayanak olması bakımından bu iki paragraf oldukça ilginçtir. Kimin haklı kimin haksız olduğu bu gün için çok da önemli değildir. Tarafsız bir gözle günümüzde yaşanan olayları incelediğimizde, 12 Eylülde tohumları ekilen, 28 Şubatta gübrelenen ve itina ile büyütülen, bu gün iktidarda olan zihniyetin orduya ve yargıya bitmek bilmeyen bir kin ve nefretle saldırması anlaşılabilir.

Ey! Sınırsız sorumsuz demokrasi havarileri, iktidar yalakaları, sözüm ona darbe karşıtı görünen iktidar savunucuları, blog yazarları, sizlere bir sorum var.

Madem 28 Şubat bir darbedir, neden darbeciler elini kolunu sallayarak gezerler de, TSK daki olağan harp oyunlarının senaryolarından üretilen düzmece, komik darbe planları ile ordu yıpratılır?

Lütfen kafanızı kuma gömmeyin. Hem poponuz açıkta kalıyor, hem de deve kuşuna hakaret ediyorsunuz. Makul ve mantıklı bir cevabınız varsa yazında bu makalenin beyinsiz yazarı öğrensin. Değilse rahat koltuklarınıza oturup, orduya küfür edip, iktidara selam yollamaktan vazgeçin. Komik bile olamıyorsunuz.

1/03/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..