Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

28 Şubat Çarşamba

28 Şubat Çarşamba
 

OĞLUM İÇİN (Akşam)

Ne olacak bu memleketin hali diye başlayan sohbetlerimiz bitmek bilmez. Sonunda bizden ne köy olur ne kasaba der, başladığımız yere geri dönerek bir arpa boyu yol gitmeden bir sonraki dedikoduda buluşmak üzere ayrılırız.

Zaman zaman bizi gerçekten bu ülkede hiçbir şey yapılmaz noktasına getiren olaylar yaşarız. Ancak, hepimiz, imkânlarımız ölçüsünde elimizden geleni sonuna kadar yapıyor muyuz, bu biraz şüpheli.

Memleketin kurtulması için zaten yapılması gereken şey, herkesin kendine düşeni yapması. Başka geriye ne kalıyor ki… Bugünkü Akşam gazetesinde eli öpülesi bir babanın ibretlik öyküsü var.

Çocuklarımızı her türlü tehlikeden korumak için gerekli çabayı göstermeye çalışırız. Ama nereye kadar? Mesela Allah korusun çocuğumuzun uyuşturucu kullandığını öğrensek ne yaparız? Doğrusu cevabı zor bir soru. Allah göstermesin deyip geçiştirmek en güzeli. Ama ya gösterirse?

İşte bir işadamı, tek evlâdının sahip olduğu saat, telefon gibi şahsi eşyalarını satarak karşılığında uyuşturucu aldığını farkeder. Beyninden vurulmuştur. Adının çıkmaması için polise gitmek istemez. Ama müthiş bir plan yapar.

Önce bir dedektif gibi çocuğunu izler ve satıcıya ulaşır. Başına silahı dayayıp "Oğluma bu zehiri satma, bundan kazandığın parayı her ay düzenli olarak ben sana ödeyeceğim" der ve kokain satıcısını 1500 lira maaşa bağlar.

Bu sırada oğlu krize girer. Onu karşısına alıp konuşur ve tedavi olmaya ikna eder. Yaptığı işten korkan satıcı, babanın oğlunu kurtardığını görünce, ben de bu işten kurtulmak istiyorum der ve o da tedavi olur. İki genç de artık zehirden kurtulmuştur…

Babaya tebrikler… Bu öykü hepimize ibret olsun..

*****

Bugün malum 28 Şubat… Postmodern darbenin 10. yılı… Onun için gazetelerde bol bol siyaset haberleri var.

28 ŞUBAT HEM KAYBETTİ HEM KAYBETTİRDİ (Yeni Asya)

İHANETİN 10. YILI (Vakit)

POSTMODERN PİŞMANLIK (Yeni Şafak)

28 Şubat kutlanması gereken bir gün değil aslında… Fakat unutulması gereken bir gün de değil. Yakın tarihimiz hakkında düzgün bilgi sahibi olamazsak, yüzyıllar önceki tarihten ne fayda umabiliriz ki… Mehmet Âkif “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi", derken ne kadar da güzel anlatıyor halimizi.

Yeni Asya 28 Şubat’ın hem ülkemize birçok şeyler kaybettirdiğini, hem de yapanların kayba uğradığını söylüyor.

Vakit gazetesi ise, Refah-Yol hükümetinin yıkılmasından sonra gelen hükümetlerin Türkiye’yi ekonomik anlamda dar boğazlara soktuğunu, milyarlarca doların hortumlandığı, milli gelirin azaldığı, eksi 9 küçülmelerin yaşandığı, nüfusun yarısının açlık sınırına dayandığı, işyerlerinin kapandığı, işsizliğin arttığı bir süreç başlattığını, bunun bir millete yapılan en büyük ihanet olduğunu söylüyor.

Aslında yapılmak istenen şey herhalde bunları amaçlamıyordu. Refah partisinin yaptığı bazı yanlışlıkların önüne geçmek için, demokratik olmayan yollara başvurmak yerine, daha farklı yöntemler uygulanabilirdi.

Demokrasinin asli unsuru millet iradesidir. Milli iradenin aksine bir iş yapmakla, milli iradeye uygun bir işi başkasının yapması arasında pek bir fark yoktur. Zaten yapılan yanlışlığın düğüm noktası budur.

Demokrasiyi istiyorsak, damokratik olmayan her şeye karşı çıkmamız lazım. Bizi destekler mahiyette olunca antidemokratik müdahaleleri kabullenmek, ses çıkarmamak, el oğuşturup bıyık altından gülmek, en azından iki yüzlülüktür. Dahası farklı durumda bir müdahaleye de ses çıkaramamaktır. O zaman demokrasi bundan çift yönlü zarar görür ve kökleşip yerleşmesi için de daha çok uzun zaman ister.

Yeni Şafak gazetesinde ise 28 Şubat’ın destekçisi beş büyük kurumdan dördünün lideri, o günün şartlarında iyi bir şey yaptığımızı düşünüyorduk, olmasaydı daha iyiydi, diyorlar. Zaten bugünün bakış açısıyla 10 yıl öncesini tahlil etmek o kadar kolay değil.

Öte yandan dönemin başbakanı Necmettin Erbakan, 28 Şubat’ın dış güçlerin etkisiyle rantiye kesiminin işbirliği yapması sonucu oluştuğunu söyledi.

ADAM ÖYLE DEĞİL BÖYLE DÖVÜLÜR (BirGün)

Ankara’da kavga eden 13 kişinin karakola sığındıktan sonra, polisler tarafından dövüldüğü iddia edildi. Polisler hakkında suç duyurusunda bulunan mağdurlar, polislerden yarım saat dayak yedikten sonra gelen Emniyet Amiri’nin memurlara, elinize sağlık dediğini söylediler.

ERDOĞAN'IN ÜÇ SİLAHI (Bugün)

Akparti seçim meydanlarında vatandaşa şöyle seslenecekmiş. Dört yılda, Çin denizine uzanacak kadar duble yollar yaptık. Her yıl Sivas kadar bir şehir kurduk. Köye destek projeleri ile susuz yolsuz köy kalmadı.

Bilmiyorum burada silah kelimesi "koz" anlamına mı kullanıldı, ayrıca bunlar gerçekten seçim kazandıracak koz olur mu? Fakat böyle bir haber verebilmek için silah kelimesinin kullanılmasını doğru bulmuyorum.

ASKER KAYITSIZ KALAMAZ (Gözcü)

Başkent’te yayınlanan yerel Anayurt gazetesine bir demeç veren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi için ordunun bir taraf olması gerektiğini belirterek, çünkü cumhurbaşkanı başkomutandır, dedi. Gözcü gazetesi bunu alıntı yaparak manşetine taşıdı.

28 Şubat’ın yıldönümünde biraz talihsiz bir demeç gibi görünüyor sayın Baykal’ın yaklaşımı. Türk ordusu cumhuriyeti koruma ve kollama görevini her zaman ön planda tutmuştur. Bu ülkede zaman zaman demokrasiyi askıya alacak ihtilaller bile yapılmıştır. Durumdan görev çıkartan paşalar da olmuştur. Şimdi buna bir de muhalefet liderinin hatırlatması ve teşviğinin eklenmesi, doğrusu demokrasi ilkeleriyle bağdaşır gibi değil. Altı oklu amblemi olan bir partinin, seçimlere doğru gittiğimiz bir sırada, rakibini halka şikâyet etmesi ve sandıktan medet umması gerekirken, orduya böyle bir görev yüklemesi ve görev hatırlatmasında bulunması, uzun yıllar hafızalardan silinmeyecektir.

CUMHURİYETİ CUMHUR KORUR HERHANGİ BİR KURUM DEĞİL (Radikal)

HEDEF CUMHURİYET (Cumhuriyet)

SİYASİ KORKULUKLAR DİKİP TAHRİKE BAŞLAYACAKLAR (Zaman)

Akparti grubunda konuşan genel başkan Recep Tayyip Erdoğan, Baykal’ın demecinden yola çıkarak, Türkiye'de hâlâ öcü edebiyatından medet uman bir muhalefet anlayışı var. Milletin karşısına, hani bostanlara dikerlerdi ya korkuluklar, siyasi korkuluklar dikiyorlar, milleti korkutmak, ürkütmek, sindirmek istiyorlar, dedi.

Cumhuriyet'i cumhur korur, herhangi bir kurum değil. İşiniz, hassasiyetiniz varsa Cumhuriyet'i daha ileriye taşımaya katkınız olmalı. Yoksa herhangi bir kurum, bu benim sorumluluğum' diyemez . Millete öcüler çıkarıp Cumhuriyet'i nasıl koruyacaksınız? Bunlar Cumhuriyet'i değil, kendi çıkarlarını koruma derdinde. Kapı kapı dolaşıp tehdit savuranlar, reklam talebiyle kaynak üretmeye çalışanlar var.

Ne diyorlar bunlar millete? "Size bu iktidardan daha iyisini vaat edemiyoruz, ama biz sizi öcülerden koruruz" diyorlar. Siyaset yerine korku üretiyorlar. Türkiye bir korku krallığı olmayacak. Siz iktidar olamıyorsunuz diye Türkiye sizin korku siyasetinize esir düşmeyecek, dedi.

YASSIADALI CEVAP (Vatan)

Erdoğan grupta yaptığı konuşmada, bunların Menderes döneminde neler yaptıklarını bilmiyor muyuz, Yassıada’da "Bizi buraya gönderen irade böyle emrediyor" demediler mi, diye sordu ve 47 yıl sonra aynı zihniyet maalesef bugün de var dedi.

KORKULARIN DEĞİL ÜMİDİN ÜLKESİYİZ (Türkiye)

Bu ülkede dikili bir ağacı olmayanlar, öcü edebiyatı yaparak milleti korkutmaya çalışıyorlar diyen başbakan Erdoğan, başlarına gelen musibetlerden ders alacaklarına, millet iradesine direnerek yeniden varlık kazanmayı umuyorlar, dedi.

Türkiye’nin skatükoculuktan ve koalisyonlardan çok çektiğini belirten Erdoğan, şunu bilsinler ki, sarıldıkları şey, Türkiye’nin yıllar yılı süren çaresizliğidir, krizleridir. Bildikleri tek şey bu. Biz milletimize bunu göstermedik, göstermiyoruz. Şunu unutmayın; bizim ülkemiz korku krallığı değil, umudun ülkesi olacak. Allah’a şükürler olsun; alnımız ak, başımız dik, dedi.

ÖĞRETMENİN ÇIĞLIĞI (Bugün)

Okullardaki şiddetin giderek tırmandığı konusunda maalesef, her gün yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Bugün gazetesinin manşetinde bir öğretmenin feryadı var. İzmir’in göbeğinde bir ilköğretim okulunda, evet ilköğretim okulunda, öğrencilerin derse ellerinde bıçaklarla girdiklerini, öğretmenlerin de korktukları için bunlara ses çıkaramadığını söyleyen öğretmen, bu koşullarda sağlıklı ders nasıl yapılır? diye soruyor.

Cevap vermek isteyenler lütfen cevap versin…

KORKU FİLMİ GİBİ (Posta)

BATSIN BU DÜNYA (Takvim)

Manisa’dan tüyler ürperten, insanın içini burkan bir haber var Posta ve Takvim gazetelerinin manşetinde… Üç yaşındaki oğluyla birlikte yaşayan bir baba, kalp krizi geçirip hayatını kaybeder. Olaydan kimsenin haberi olmaz. Evde tek başına kalan çocuk hayatta kalabilmek için bulabildiği şeyleri yer içer.

İçtiği şeylerden biri de sigaradır! 5 gün kadar ortalıkta görünmeyince köylüler muhtara haber verip kapısına dayanırlar. Karşılaştıkları manzara korkunçtur: Babanın kokmuş cesedinin yanında akli dengesini kaybeden çocuk üç yaşındaki çocuk sigara içmektedir.

Konuşamayan çocuk hastanede tedavi altına alınır ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na götürülür. Evini özlediğini söyleyen ve burasını evi olarak görmediği için uyuyamayan küçük çocuk, yiyecekleri de ceplerine doldurup saklamak istemektedir. Kısacası psikolojik tedaviye muhtaçtır.

EVRENİN SÖZLERİ ÇOK TARTIŞILACAK (Sabah)

Yedinci cumhurbaşkanı Kenan Evren, tartışılabilecek sözler söyledi. "Kerkük’te haklarımız var ama, gidip işgal edemeyiz, Türkiye’ye Kerkük’e girerse bütün dünyayı karşısına alır diyen Evren, Kürtlere de kardeş muamelesi yapmalıyız." dedi.

Meclise komünisti de İslamcısı da giriyor. Bırakalım Kürtler de girsin diyen Evren, Seçim barajı, bu partiler meclise girmesin diye yapılmamıştı dedi.

Biz istediğimiz kadar hayır diyelim, orada zaten bir Kürt devleti var diyen Evren, zamanında gerekeni yapmadığımızı söyledi.

Bu ülkede Kürtler Genelkurmay başkanı bile oldu diyen Evren, Türkiye’nin ileride eyalet sistemine geçebileceğinden de bahsetti.

CİNSEL FİŞLEME (Star)

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, Üreme Sağlığı Projesi adı altında öğrencilerden kimlik bilgisi istenerek yapılan bir ankette, öğrencilere çok mahrem sorular soruldu. Bunların içinde en ilginci, annenin kızlık soyadıydı.

Bir kısım öğrenciler fişleniyor muyuz, diyerek ankete tepki gösterdiler. Kız arkadaşınızı hamile bıraktınız mı, tek gecelik ilişki yaşadınız mı gibi tuhaf soruları olan anketin, gerçek amacı acaba ne?

MALİ POLİSTEN CNR'A BASKIN (Milliyet)

Devletten teşvik almak için usulsüzlük yaptığı iddia edilen firmaya baskın düzenleyen polis, bulduğu belgelere el koydu.

AMPULLÜ BEŞ OKLU DOLANDIRICI (Hürriyet)

Bulgaristan’da devleti dolandıran Türk politikacı İstanbul’da yakalandı. Akparti ve CHP’nin amblemlerinden esinlenerek ampullü beş oklu bir logo yapan Bedri Şefik, bunu kurduğu partiye amblem yapmıştı.

ALLAH MİLLETİMİZİ YÖK BELASINDAN KURTARSIN (Milli Gazete)

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç başkanlığında oluşturulan strateji komisyonunda hazırlanan ve cumhurbaşkanına sunulan raporda, türban, katsayı, İmam hatip liseleriyle ilgili konularda yasakların devamından yana bir görüş ortaya konduğunu anlatan Milli Gazete’nin manşeti böyle.

Her şeyden önce bir bedduadan oluşan gazete manşeti, hiç de hoş durmuyor.

HOCALARIN İHMALİ DANIŞTAYI AŞAMADI (Yeni Şafak)

Cerrahpaşa hastanesinde ölen minik bebek için babasının açtığı ihmal davasında, soruşturma kurulu yargıya izin vermeyince zaman aşımı gündeme geldi. Ancak Danıştay, kurul üyelerine ceza keserek bu oyunu bozdu.

Yarın yeniden birlikte olabilmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..