Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Blog
 

29.01.2008' de MB okulunda ikinci sınıfa geçebilecek miyim?

29.01.2008' de MB okulunda ikinci sınıfa geçebilecek miyim?
 

MB’yle bir çok blog yazarı gibi bende tesadüfen tanıştım, doğru hatırlıyorsam, o tarihte kayıtlı 1500 civarında yazar vardı sitede. Beni tanıyanlar bilir. İnternette chat yapmak, sanal dostluklar kurmak benim için o güne kadar çok aptalca bir meşkaleydi. İnsanı sosyal yaşantıdan koparan, dört duvarın içerisine açtığı sanal pencerenin dışında başka hiçbir kültürel faaliyetlere müsade etmeyen, asosyal bir davranış olarak kabul ediyordum. Nitekim defalarca çeşit çeşit sitelerde bu insanların görüpte benim göremediklerimi aradım ve hemen hemen her sitede benim düşüncelerimi tastikleyen yaklaşımlar, sahtecilikler ve terbiyesizliklerle karşılaştım. Sahte nicklerle sahte kimliklere bürünmüş, oldukları gibi görünemeyipte, göründükleri gibi olmaya çalışan sanal dünyalardaki hayâlci kimlikler. Çeşitli sözde çok kaliteli oyun sitelerinde ağıza alınmayacak küfürler ve iğrenç sarkıntılıklar ve tekliflerle karşılaştık. Bu tecrübelerimden sonra benim için İnternet sadece çok büyük bir kütüphane olmaktan öteye gidemedi.

Taa ki Milliyetin anasayfasında bir gün blog linkini görünceye kadar. Neymiş, neyin nesiymiş diye tıkladım o linke.

Tarih 29. 01. 2007. O gün Milliyet blog okuluna kayıdımı yaptırdım ve aynı gün bu okulun en yeni talebesi olarak okumaya başladım. Kelimenin tam anlamıyla okumaya başladım, zira birgün bu sitede yazacağıma, hatta yazdıklarımı birilerinin okuyupta yorumlayacağına ihtimal bile vermiyordum. 1 Şubatta ilk yazı deneyimi yaptım MB’de ve yazımın yayına çıkması haftalar sürdü. Bu kadar bekletilmem benim bu sitede hiçbir zaman yazamayacağımı tastikliyordu. Aslında yazmayı becerebiliyordum, 13 yaşımdan bu yana şiir ve kısa kısa öyküler yazıyordum ama bunları kimsenin eline veripte alda oku diyemiyordum, çünkü ben türkçe yazmayı bilmiyordum. Yani doğru türkçe yazmayı bilmiyordum. Mesela "mi" ekinin ayrı yazılması gerektiğini 29. ocaktan sonra öğrendim. Kendimi bildim bileli türkçemin çok düzgün olduğu söylenirdi, çünkü ben yazarak ifade etmiyordum kendimi. Evet diksiyonum ve kelime hazinem düzgündü ama, yazı tam bir felaketti. Nasılsa yazdıklarımı sadece ben okuyordum ve bana sürekli türkçemin çok güzel olduğu söyleniyordu. Almanya da doğup, okumuş biri olarak bu kadarı yeterliydi. Nasılsa bu yaştan sonra yazar olacak halim yoktu ya. Yazmasıda kusur kalabilirdi. Almanca da hem yazı hemde diksiyon düzgündü nasılsa, illede yazar olacaktıysam almanca yazardım bende. Türkçe düşünüp almanca yazma işini tam olarak çözememiştim ama gün ola harman ola deyipte es geçmek kolayıma geliyordu. Dedim ya ta ki 29. 01. 2007 tarihine kadar.

İlk okuduğum blog yanlış hatırlamıyorsam sevgili Aynur ablamın ( Ayrıntıda gezinmek ) Türkiye’m yazısıydı http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=21999. Tam da memleket hasretiyle cayır cayır yanarken, hiç de okunacak yazı değildi bu. Ama ilk bakışta hayran olmuştum bu yazara ve yazı stiline. Hatta anneme telefon açıp yazılarını muhakkak okumalısın diye ısrarla okuttum yazılarını. Sonra sırasıyla bende iz bırakan diğer yazarlar oldu. En başta şimdi bana küs olan, ama benim yazılarını severek takip ettiğim sevgili Mustafa Mumcu Abim. Türkçe yazma konusunda bana aktif yardımları oldu. Hem yazılarımı düzeltti hemde TDK başta olmak üzere çeşit çeşit siteler önerdi ve bunları oku sana çok faydası olacak diye öğütlerde bulundu. Ayrıca düzgün türkçe yazmakla ilgili yazılarının çok faydası oldu bana. Mesela: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=38295 . Birde bir beyaz kâğıttır ömür isimli bir bloğu var ki tek kelimeyle hayran kalmıştım bu yazıya: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=39189 .

Artık Mayıs 2007 gelmiş ve ben ilk yazılarımı yazmaya başlamıştım. İlk yorumları almaya başladığımda o kadar mutlu olmuştum ki. Neredeyse Pc’den kopyalayıp yastığımın altına koyacaktım onları.

Zaten korkarak yazıyordum ve editörler iki yazımdan birini reddediyorlardı. Ya ”Şiir yazma buraya uymaz!” diyorlardı yada “ Git önce türkçe yazmayı öğren öyle gel!” diyorlardı. ( yani onlar bunu çok daha nazikçe yazıyordu ama, bana böyle kaba ve tokat gibi geliyordu gerekçeleri.)

Çok kez yazmayacağım zaten beceremiyorum diye iç geçirdiğim oldu. İşte o günlerde, sanki biliyormuş gibi sevgili Serap İnce’nin moral dolu ve cesaret veren yorumları yetişiyordu imdadıma. Sevgili öğretmenim Erdoğan Şahin’in haberi yok ama, ben hala onun bloglarını lugat olarak istismar ediyorum. Acaba şu kelimeyi yada bu bağlacı o nasıl kullanmış diye sayfasını tarıyorum. Sonra sevgili Duru Dal ile başladık türkçe çalışmalarına. Halâ msn de yazışırken yanlış yazdığım ( mesela yalnış değil yanlış gibi ) kelimeleri ve yersiz virgüllerimi düzeltir. Sağ olsun. Benim açımdan hakkı zor ödenir sevgili Duru’nun. Ümit Culduz’da türkçe konusunda gizli öğretmenlerimden. Onun yazılarını da lugat olarak kullanıyorum. Hangi kelimeyi nasıl yazdığına de ve da ları hangi hallerde ayırdığına dikkat ediyorum. Türkçe klavye almam konusunda çok ısrar etti. Celal Çelik hem stil olarak hemde türkçe yazılım olarak MB’deki önderlerimdendir Yazılarından türkçe konusunda kopya çektiğim diğer hocalarım: Murat Ertaş, Özlem, Ayda, Gülname, Sedat Abi, İlyas Abi, Ahmet Abilerim ( Balcı Yılmaz ve Üstündağ ) ve Mesut Selek! Son bloğuna yazdığım yorumdan esenlendim de yazıyorum bu yazıyı. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=85830

Az evvel Aynur ablamdan bu kadar uzun yazma ne olur diye bir yorum geldiği için uzun lafın kısası diyorum ve toparlıyorum:

MB benim için türkçe konusundaki yetersizliğimi ciddi ciddi giderebildiğim, birbirinden değerli öğretmenler bulabildiğim değer biçilmez bir site halini aldı. Benim gibi yurtdışında doğup büyümüş, yazmak isteyipte kendine güveni olmayan arkadaşlara sesleniyorum: “Öğrenmek isteyin yeter. Burası çok kıymetli öğretmenlerle dolu. Editörlerin reddetmelerine dayanabilecek sabrınız varsa ve eleştirilerin menfaatinize yapıldığını anlayabiliyorsanız, çekinmeyin; gelin burası doğru adres. Son olarak blog arkadaşlarıma ve sevgili türkçe öğretmenlerime sesleniyorum. Tespit ettiğiniz hatalarımı vakit ayırabilirseniz mesaj veya yorum yoluyla bilidirin lütfen. Çünkü benim daha 3-5 fırın ekmek yemem gerekiyor bu işi kıvırabilmem için.

Nasıl ikinci sınıfa geçebilecek miyim? :)))

Bu yazıda ismi geçen ve isimlerini yazmayı unuttuğum tüm blog arkadaşlarıma teşekkür ederim.

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..