Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '08

 
Kategori
Güncel
 

2B vurgunu

2B vurgunu
 

Vatan Gazetesinde, “Tarikat Üssünde 2B vurgunu: Çavuşbaşındaki tarikat gerçeğinden sonra vurguncuları da belirledik” başlığı ile olan haberin devamı şöyle:

“Rizeli işadamı İsmail Yılmaz, Çavuşbaşı’nda 1998 yılında bir orman köylüsünden 250 bin YTL’ye 10 bin metrekarelik arsa aldı. Üzerine 3 kaçak villa yaptı. Şimdi tek sıkıntısı tapusu! “Elektrik, su hemen bağlandı. 2 yıl önce de doğalgaz geldi. 2B çıkınca tapuyu da alacağım. O zaman tek bir villanın değeri 700 bin YTL olacak” diyor

İstanbul’da tam 18 bin hektarlık alan 2B arazi sınırları içinde kalıyor. Ormanla içiçe olan Çavuşbaşı ise tam bir kaçak villa cenneti. Çavuşbaşı’nda irili ufaklı 3.700 villa var. Bir çoğunun ise etrafı yüksek duvarlarla çevrili, içinde tenis kortları, havuzlar bulunuyor. Villa sahipleri içinde ise siyasilerden iş adamlarına hatta sanatçılara kadar geniş bir kesim yer alıyor.

Çavuşbaşı’nda oturan diğer ünlü isimler ise Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Tayyar Altıkulaç, AKP eski milletvekili Ali İbiş, CHP eski milletvekili Mustafa Özyurt, eski Anap milletvekilleri Ekrem Pakdemirli, Şadan Tuzcu...”

Gazete haberinde belirtilen olay bir “2B vurgunu” değildir. Neden?

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Kişilerin hukuk kurallarına göre yaptıkları iş ve işlemler yargı kararı olmadıktan sonra angarya, saldırı, vurgun olarak asla nitelenemez. Geçerli kanunlara göre yapılan iş ve işlemleri hiçbir kimse ve basın, kendi kıt bilgisi ile yargılayıp hükmünü de “vurgun” olarak koyamaz.

2B konusundaki kanunlara bakalım:

Anayasa:

Madde 169(son parağrafı) - Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.

6831 sayılı orman kanunu

Madde 2 - (Değişik madde: 05/06/1986 - 3302/1 md.) Orman sayılan yerlerden:

B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim va fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, orman sınırları dışına çıkartılır.

Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz.

Türk Medeni kanunu:

Madde 973 - Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır.

Madde 977 - Zilyetlik, şeyin veya şey üzerinde hakimiyeti sağlayacak araçların, edinene teslimi veya edinenin önceki zilyedin rızasıyla şey üzerinde hakimiyeti kullanacak duruma gelmesi halinde devredilmiş olur.

Madde 981 - Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.

Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Başta Anayasa ve orman kanunu ile “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen” yerlerin orman sınırları dışına çıkartılabileceği hüküm altına alınmış, Türk Medeni kanununda zilyetlik konusunu hükümler olarak yer bulmuş ve her hangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, zilyetliği yani tasarrufu, egemenliği altında bulundurduğu arazisini “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen” olarak devlet memurları eli ile orman sınırları dışına çıkartmış, devlet tarafından orman sınırları dışına çıkartılan bu taşınmaz sahibinin sonradan paraya ihtiyacı olmuş ve Türk Medeni Kanunu esasları dairesinde zilyetliğini devretmiş ise, yine Türk Medeni Kanunu esasları dairesinde bu zilyetliği parası ile devralan bir kişi nasıl “vurguncu” oluyor? Haberin bir diğer başlığı “kaçak villaları dikti şimdi 2B yi bekliyor” şeklinde. 2B yi beklediği falan yok. Arazi 2B ile çok önceleri orman sınırları dışına çıkartılmış zaten, adam, 2B satış yasasını bekliyor. Bu yerleri devlet satsa da tapumuzu alsak ve gayrimenkul hukukuna tam adapte olsak diyor.

Ha, gayrimenkulünün değeri şimdi 1 iken bu tapu işi ile değeri 1000 olacakmış. Kime ne? Sana ne, bana ne! Adam gelecek mühendisliği yapmış ve 250 bin lirasını tapusuz yere yatırmış, bu değerden kat kat fazla para harcayarak da üzerine bina, villa yapmış. Buraya kadar var mı bir yasal engeli? Yok! Var diyorsan devlet olarak önce buraları orman sahası olarak bıraksaydın, bırakmadın diyelim zilyetlik devrini yaptırmasaydın, yaptırdın diyelim villaları diktirmeseydin, diktirdin diyelim, elektrik-su bağlamasaydın, bağladın diyelim yolunu asfaltlamasaydın, asfaltladın diyelim, telefon bağlamasaydın. Devlet olarak her türlü kolaylığı yapacaksın, yapılırken eyyy basın sessiz kalacaksın, iş son aşamaya yani tapu almaya gelince, mızıkçı bebeler gibi feveranı basacaksın. Dur bi dakika: Atı alan üsküdarı çoktaaaaaaaaan geçmiş kardeşim! Üsküdarı geçenler kimler? Yine gazete haberine göre 3700 villa sahibi. Sayın Deniz Baykal’ın üslubu ile: bu 3700 villa sahibini bir Excel tablosu halinde döküver, kimler kimler, hangi devletlular ve kodamanlar var bir görüverelim bakalım! 3700 de bir kişinin ensesinde boza pişirmekle olmaz ki canım!

Rizeli işadamı İsmail Yılmaz, zilyet altında bulundurduğu arazisinin ve villalarının kendi izni olmadan resmini çeken, art niyetli haber(kaçak villaları dikti şimdi 2B yi bekliyor) yapmaya çalışan muhabirin bu davranışını egemenliği altında bulundurduğu ve fiilen tasarruf ettiği taşınmazına bir “saldırı” olarak kabul etse ve Türk medeni Kanununun 981. maddesine göre bu muhabiri “kuvvet kullanarak” defetse acaba suçlu olur mu idi?

Hukuk kurallarına uyarak iş ve işlem yapan kişileri rencide etmek uğruna haber yapan bir gazetenin tarikat haberi ne kadar inandırıcı olur?

 
Toplam blog
: 38
: 485
Kayıt tarihi
: 01.05.07
 
 

Orman mühendisiyim. 1992 yılından beri orman kadastro işinde çalışmaktayım. Amacım insanları orman k..