Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '09

 
Kategori
İstanbul
 

3. Köprü cinayet midir?

3. Köprü cinayet midir?
 

Derelerimizden sonra boğazımızı da ıslah ediyoruz Allh'ın izniyle...


Halk yararıyla aldatma, 3. köprüden devamla...

1900'lerin başında, Londra'da nüfusun artışını durdurmak için işyerlerini başka şehirlere taşınması yasalaştırılıp, uygulandı. Buna tanığım. Konunun uzmanı bir dostum, ek olarak Londra çevresinde yeni bir orman kuşağı yetiştirilerek şehrin geliştirilmesinin durdurulduğunu belirtti.

Biz ise yüzyıllarda yetişen ormanı birkaç yılda yok ediyoruz. Sadece 800 hektar orman yok edilmeyecek 3. köprü ile. Yol gelince, yeni yerleşimler yapılıp bu otoyola bağlanacak. Kimse bunun önüne geçemez, geçmez. Siyasi ilişkiler ve rant baskısı yapılaşmayı, tıpkı 1. köprü ve FSM'deki yaşadığımız gibi, sürdürecektir.

Daha 1. köprü yapılırken uzmanlar uyarmıştı, ”Çözüm değildir, nüfusu arttıracak, ranta yol açacak, doğal dokuyu tüketecek, başka köprüleri gerektirecek” diye. O uzmanlar vatan haini olsalardı bu kadar yol gösteremezlerdi malum güçlere. İşte 3. köprü yolda, 10 yıla kalmaz 4. köprü gerek diye feryat edilmeye başlanır. Derken 5.köprüyü konuşuyor oluruz.

Bundan iki yıl önce Istanbul'un 2020'li yıllarda, Marmara'dan Karadeniz'e tamamen yerleşime açılacağı duyumunu almıştım.

Pek çok ipucu vardı zaten bunu kestirmek için. 10 yıl kadar öncesine gidin. Ormanların bağrına yapılan otoyollar, tüneller; Kuzey kıyılara yığılan, imarlı-kaçak villalarıyla zengin köyleri; İstanbul merkezindeki bölgelerde alışveriş merkezi, turizm yatırımları, iş kuleleri baskısıyla konutların mahallelerini terk ettirilip şehrin dışına kovulması; Yat, helikopter v.b. limanları; Yeni üniversite yerleşkeleri;Uluslararası gayrımenkul avcısı kurumların İstanbul'a gelmesi; Güya olası depreme hazırlık yapacak TOKİ'ye verilen sınırsız imara açma yetkileri ;….

Bu hareketleri biraz izleyen herkes, İstanbul'un kuzeyde tek bir ağaç bırakılmamacasına yeni yerleşimlere açılacağını kestirebilir. Ama bu planlar, sözüm ona rant yaratmamak adına çoook gizlidir. Diplomasi böyledir, resmen açıklanmadıkça yok oluyor, var ama yok. Bu arada önce yandaşlar, ardından yanaşmalar, peşi sıra açıkgözler arazi kapatmaya 10 yıllar öncesinden başlıyor.

Benim duyumum, planları gören kişilere dayanıyordu. Eee, bir benim mi kulağıma geldi bu gözün gördüğü? Gören gözler sadece o ikisi mi ya da? Son 10 yıldır bölgedeki arazi sahipliğindeki değişimlere bakılmalı ki iş ortaya çıksın.

Çıksa ne olacak? Ayıbı, suçu yok ki kolayca çok para kazanmanın. Olanlara iktisat gözlüğüyle bakarsak, arz talep, fiyat kazanç dörtlüsünden ötesi de yok.

Yıllardır soruyorum, yine soracağım.

Neden TC nüfusunun %20sini, hatta daha fazlasını, Istanbul'a yığmaya uğraşıyorlar?

Buna şehrin gelişmesi demek, çapsızlıktan öte vatan hainliğidir.

İstanbul 780.000km2 olan ülkemizin sadece binde yedisi kadar minik bir parçasıdır. Bunca insanı bu şehre yığmak akılla, planlamayla, insanlıkla bağdaşmaz. Çünkü bu nüfusun bu yoğunlukta insanca yaşaması mümkün değil, olmayacak!

Ama planlanan ne?

İstanbulu finans, turizm, iş, eğitim, sağlık merkezi yaparak yalnız şehrin kendi nüfusunun artması değil, özellikle sürekli göç alarak kilometrekaresinde en az 4000 (dörtbin) insan yaşatmak. Bunun altındaki yatanın siyasi güç sahibi olmak olduğunu yazmıştım daha önce.

Bir kilometrekarede 4000 insan çok kalabalık gelmeyebilir size. 4000 insana okul, hastane, lokanta, alışveriş merkezi, konut, işyeri, kültür merkezi, ibadethane, depo, araç parkı, insan parkı, mezarlık falan ve bütün bunların arasında ulaşımı sağlayacak yol da vereceksiniz.

Bir insan hep evinde oturmayacağı ve aynı anda da hem evde, hem de işte, okulda, hastanede, parkta, yolda, sokakta, mezarda veya, olamayacağından, kabaca ikiyle çarpalım insan sayısını. Yani aslında kilometrekarede 8000 insan var gibi düşünmeliyiz. İkiyle çarpmam çok mu? Tamam biraz daha az olabilir ama bu kadar insanin seveni, geleni, müşterisi, beldenin ziyaretçisi falan olmaz mi hiç? Eksiği onlarla tamamlayıverin. Tamam fetva alır ölülerimizi yakarız, mezarlığı çıkaralım.

Bu hesabı uzatabilirim. 4000 insana kaç m2 konut, işyeri, okul, hastane, kültür merkezi, ibadethane, yeşil alan, hava, su v.b. gerek, bunlar arasında kaç metre yol gerek (genişliği en az 7m yolun), ... Uzar gider bu hesap ya bütün bu hesaplar yapılmalıdır. Çok kaba bir şehir planlama dersi verdim anlayacağınız.

Bir kilometrekare bin dönüm yer, ne yaparsan yap 4000 kişiye yetmez. Yetmediği için seksi söylemiyle “dikine büyütülerek” yettirilir. Gerçekte balık tuzlama gibi üst üste yığılıyoruz. Devasa kuleler de konserve kutularımız. Haydi, üst üste istiflenmiş olarak o kulelerde dursak doğumdan ölüme, sorun çıkmayacak da, aşağıya inmek zorundayız, üstelik arabalarımızla. Bir araba demek en az 6 m yol işgali demek.

İşte orada şaşıyor hesaplar, trafik sıkışıveriyor. Yol yetmiyor, yeni yollar, iki katlı yollar, alttan kavşaklar, üstten geçitler, dağdan tüneller.... Bunca insana yol yetmez, hava yetmez, su yetmez, ekmek, aş yetmez, ağaç yetmez, altyapı ve hizmet yetmez. Ve kalabalıktan doğan maliyetler katlanır gider.

İstanbul’un kuzeyindeki ormanları, su havzalarını feda etmeyi çooktaaan planlamışlar.

Projeler, paydaşlar, gelsin paracıklar... Söylem yine çok seksi. "Marmara Otoyolu, halk yararına..."

Daha şimdiden, işyerimin penceresinden ikinci köprünün nasıl yeşili yok ettiğini, etrafının taş yapı olduğunu görüyorum. İkinci ile üçüncü arasındaki ormanlar şimdiden yok edilmeye başlandı, konut, iş kuleleri, aslantepeler falan. 5 yıla kalmaz orada ağacın izi kalmayacak. Ben o kulede 5 yıl daha kalırsam çekerim size resimlerini. Bakar bakar ağlarız! Ağlarız suskunluğumuza...

Koskoca ülkede başka şehir mi yok? Peki bu kadar ayan beyan iken ne diye, illa ki İstanbul, büyümeli?

İstanbul'da bir felaket olsa, deprem, salgın hastalık, başkaldırı, yasa dışı örgütlenme, terör saldırısı, boğaz geçişinde bir patlama, … Ne olur ülkenin hali? Bütün kaynaklar buraya yığılmış. İş, ticaret, sağlık, eğitim, yerleşim, finans, ekipman, yetkin insan kaynağı, nüfus, çocuklarımız, ...

Koskoca T.C.'ni dize getirmek ne kadar kolay. Dilim varmıyor ötesini söylemeye...

Bu kadar mı aptal olunur? Bütün yumurtalar aynı sepete konmuş, pamuk ipliği ile de bağlanıyor. Üç pamuk ipliği boğazımızda...

Hayır, bence bu kadarına cahillik, aptallık, ileriyi görememek, rant hırsı demek hafif kalır. Bu düpedüz cinayettir !

T.C. devletinin gelecek nesillerine karşı işlenmiş, planlı ve kasıtlı bir cinayet!

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..