Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '07

 
Kategori
Eğitim
 

3-A sınıfı..

3-A sınıfı..
 

Türkiye'de bor var, toryum var, çalışkan insanlar da var ama ekonomik akılla yolalışlar yok! Ne acı!


Mesleğimi çok seviyorum. Bu öğretim yılında atandığım yeni okulumda üçüncü sınıfları okutuyorum. Bir öğretmen olarak sınıfımdaki çocuklarıma baktığımda, ekonomik gelir dağılımının adaletsizliğinin yansımalarını görüyorum. Bu durum beni en çok üzen gerçekliktir.

Çocukların okula para getirmelerini yasakladım. Çünkü herkes evden para getiremiyor. Çocukların, başkalarından gördükleri şeylerin kendilerinde olmamasına çok içerlediklerini biliyorum. Hafta içinde ebeveynlerinden para alanların, o paraları kumbaraya atmalarını istiyorum. Haftasonunda da başta gazete ve kitap olmak üzere meyve ve çikolata almalarını öneriyorum. Bu bir öneri, isteyen istediği şeyi alabiliyor.

Beslenme saatlerinde de en pratik ve yararlı olarak evlerinden ekmek arası yiyecekler, süt veya ayran getirmelerini istiyorum. Su içmelerini de sürekli olarak hatırlatıyorum. Sınıfa getirilen meyveleri de küçük bir çakı ile dilimlere ayırarak herkese paylaştırarak dağıtıyorum. Obezite denen problemi yaşamamak için pratik olarak yaptıklarım bunlar.

Öğrencilerimin haftasonları birbirlerini sırayla evlerine davet ederek aynı masada yemek yemelerini, ders çalışmalaını, bilgisayar ve televizyonla haşırneşir olmalarını da salık veriyorum. Tiyatro ve sinemaya da arada bir topluca gidiyoruz. Yitirdiğimiz komşuluk ve misafirperverlik geleneğimizin yeniden hayata geçmesini önemsiyorum.

Sınıfımdaki dört çocuk bir yuvadan geliyor. Sınıfa gelir gelmez diğer çocuklar gibi sıralarına oturmazlar. Bazen bir kuş gibi bencere önüne tüner gibi oturuyorlar, bazen sınıfta geziniyorlar. Rahatlayınca sıralarına geçip oturuyorlar. Yatılı öğrencilere de öğretmenlik yaptığım için huylarını biliyorum, arada bir de olsa haksızlık yaparlar, ama kendilerine haksızlık yapılmasını kabullenmezler. Ayrılık çocukları, yoksulluk çocukları çoğaldıkça yurt çocukları da çoğalıyor. Toprağı olan ama suyu olmayan; suyu ve toprağı olduğu halde güneşi olmayan çiçekler gibidir, bu çocuklar... Devlet ve yardımseverler ile yardım kuruluşları bu çocukların herşeyini karşılıyor; ama ne kadar alınsa da asla doyulamıyacak olan aile sevgisi; anne baba sevgisi bu çocuklara verilemiyor.

"Koruyucu Aile"ler vasıtasıyla bu sorunun çözüleceği yönünde söylemler ve projeler geliştiriliyor. Ancak bir gerçek var ki bana göre; artık aileler de korunmaya muhtaç!.. Yoksulluk, işsizlik, boşanma gibi dramatik hayat gerçeği hemen her ailenin korkulu rüyası olmuş durumdadır. Bu gereçeği basınımızda en iyi olarak Hekimoğlu İsmail yazılarında işlemektedir.

Sınıfımda bir de şaka yapmadan duramayan, ama yaptığı şakaların tuzağına kendisi de düşen bir öğrencim var. Adı da Cem olsun!..

19.12.2007 Çarşamba günü üç ders yaptık. Bayramlaştık, şekerlerimizi yedik. Bayramda neler yapacağımızı, nerelere gideceğimizi yazdık; anlattık, bu arada problem de çözdük.

Çocuklara şöyle bir problem sordum: "Bir kümeste tavuk, kaz ve ördek vardır. Tavukların sayısı 105, kazların sayısı 14'tür. Ördekler ise kazlardan 15 fazladır.(..)" Tam burada Cem, atladı: "Öğretmenim 16 olsa olmaz mıı?!.." Hiç kırar mıyım Cem'i?.. "Tamam" dedim, "Cem sen 16 fazladır, yaz". Cem, 16 olarak yazdı. Kümeste toplam kaç hayvan olduğunu bulacaklar. Problemi çözen, defterini alıp yanıma geldi. Sonucu yazdık. Yüzü kızarmış ve oldukça üzgün halde olan Cem, hiç izin almadan tahtaya bir fırladı ve: "Ama öğretmenim benimki bir fazla çıktı!.." Sınıftaki gülüşümüzle birlikte o günün son ders zili de çaldı. Evlerimize, bayrama uğurladık birbirimizi...

Sizler de 3-A sınıfında mıydınız? Unutamadığınız anılarınızı yazarsınız...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..