Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '12

 
Kategori
Güncel
 

3 kızıl gülün solduğu gece

3 kızıl gülün solduğu gece
 

6 Mayıs’ta, tam 40 yıl önce 3 kızıl gül soldurulmuştu gecenin bir yarısında. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan.

6 Mayıs 1972’de 3 genç fidan için kurulmuştu darağaçları. İntikam uğruna zamansız soldurulan 3 gülün yitip gitmesidir 6 Mayıs.

Geçen kırk yıllık süre unutturamadı o geceyi ve yaşanan haksız acıyı. Faşizm galip gelmişti, onursuzluk öne çıkmıştı işbirlikçiler kazanmıştı.

6 Mayıs, 3 fidanın solup gitmesinin, bedenleri toprağa karışırken isimlerinin ölümsüzlüğe uğurlanmasının yıldönümüdür ve yine 6 Mayıs 3 fidanın solmaması için direnen ağabeylerinin, bir çınarın Halit Çelenk’in de ölümünün yıldönümüdür. 3 fidan ve 1 çınar artık mahkeme koridorlarında değil, darağacının önünde değil sonsuzlukta buluştular.

Tam bağımsız Türkiye özlemlerine hukukun katledilmesi damga vurmuştu 40 yıl evvel. Asmak için gençleri eller havaya kaldırılmıştı tüm intikam duygularıyla. Ölüm hükmünün altına imzalarını atmışlardı.

Önce birincisi alınmıştı hücresinden, ayakkabılarının bağlarını bile bağlayamadan. Son hazırlıklar bahanesiyle başgardiyan odasından seyrettirilmişti kendi idam sehpası kurulurken. Vakur adımlarla gelmişti sehpanın önüne. Ayaklarından düşmemesi için ayakkabılarının bağlarının bağlanmasını istemişti. Uzun boyu sığmamıştı sehpalara. Yağlı ilmik geçirilirken boynuna haykırmıştı gecenin karanlığına.

“Yaşasın tam bağımsız Türkiye!.. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!.. Yaşasın işçiler köylüler!.. Kahrolsun emperyalizm!..”

Sonra son tekmeyi kendi vurmuştu tabureye ama ayakları masaya değer vaziyette kalmıştı. Masayı altından çekmeyi buyurdular izleyenler. Tam 25 dakika sürmüştü bu işkence. Ve izlediler vücudu üzerinde söz sahibi olanlar.

Sonra ikincisi getirilmişti başgardiyan odasına. Son hazırlıklar bahanesiyle arkadaşının idamı seyrettirilmişti kendisine. O da vakur ve kararlı adımlarla gelip çıkmıştı sehpasına. Ve geçirilirken boynuna yağlı ilmik o da gecenin karanlığına doğru haykırmıştı.

“Ben ülkemin bağımsızlığı ve ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum!.. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz!..Biz halkımızın hizmetindeyiz!.. Sizler Amerikanın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm!..”

Daha fazla konuşturmadılar izleyiciler, tahammülleri yoktu gençlere ve söylediklerine. O da kendi vurdu tekmeyi tabureye arkadaşı gibi. Onun ölümü arkadaşı gibi uzun sürmedi. Hemen gitti diğer dünyaya.

Sonra üçüncüsü getirilmişti son hazırlıklar için başgardiyan odasına. Ona da tıpkı diğerleri gibi arkadaşının ölümünü saniye saniye izlettirilmişti ibreti alem için.  O da diğerleri gibi vakur adımlarla geldi ve çıktı sehpaya. Ve diğerleri gibi o da haykırdı, gecenin karanlığında yankılandı sesi.

“Ben ben hiçbir çıkar gözetmedim!.. Halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım!.. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım!.. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum!.. Yaşasın işçiler, köylüler, yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm!..”

Sabaha karşı üçünü de bu dünyadan temizlemişlerdi sanki hiç yaşamamışçasına. Deniz, Yusuf, Hüseyin artık yoktu, bağıramayacaklardı.  İzleyenlerin işleri bitmişti, işlerini başarıyla sonuçlandırmanın keyfiyle evlerine gittiler.

Hayatlarının baharında, ülkelerinin tam bağımsızlığı için baş kaldırdıkları ve Amerikan emperyalizmine karşı çıktıkları için katledilen bu gençler hiç kimseyi öldürmemişlerdi. Onlar sadece üçe üç diye haykıran faşizmin kurbanı oldular.

 

Şükran Demirtaş

 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..