Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

3 Mayıs Perşembe

Her şey yolunda gidiyor zannedildiği bir dönemde, Türkiye umulmadık bir krizin eşiğine geldi. Krizi yaratan sebepler arka arkaya sıralandığında, elbirliğiyle maalesef sivil-asker, iktidar-muhalefet herkesin katkısı olduğunu görüyoruz.

Taraflar, “asıl sebep sensin veya ilk olarak sen başlattın” suçlamalarıyla kendilerini haklı çıkarmak veya suçu üstlerinden atmak istiyorlarsa da, bu atışmalar, krizin daha da büyümesine sebep olmaktan öteye bir işe yaramıyor.

367 tartışmasının nasıl başladığından, Anayasanın nasıl böyle yorumlanabildiğinden, bu görüşün nasıl savunulabildiğinden vazgeçtik, iş Anayasa Mahkemesine intikal etmişken yani karar aşamasındayken yayınlanan e-muhtıranın ve sayın Baykal’ın, “aksi bir karar Türkiye’yi çok tehlikeli bir çatışmaya sürükleyecektir” demesinin, karar aşamasındaki bir konuda yargıya müdahale anlamı taşıdığını bile anlayamadık.

Karşılaştığı sürpriz olaylarla şaşkına dönen hükümet, çarenin milletin hakemliğine baş vurmak olduğunu düşündü. Ama herkes aynı fikirde değildi. Ankara’da her şey birbirinin içine girmiş durumda. Piyasalar da şaşkın. Şimdilik ufak tefek dalgalanmalarla borçlarımız artmaya, cebimizdeki para yine bir yerlere akmaya başladı. Bunun sorumluluğunu alacak bir merci elbette yok.

Şimdi gazetelerin bu konuyla ilgili manşetlerine bir bakalım:

GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN (Akşam). Ankara toz duman. Hükümet çifte seçim kararı aldı ama kimse ne olacağını bilmiyor. Çok bilinmeyenli denklemle kör uçuş seçime gidiyoruz.

HAVA KURŞUN GİBİ (Akşam). Anayasa Mahkemesi’nin 367 vetosu sonrası Ankara’da hava birden ağırlaştı. Erdoğan hem mahkemeye hem Baykal’a yüklendi. Başbakana iki taraftan da yanıt geldi.

KİMSE HALKTAN KAÇAMAZ (Türkiye). Baykal felaket tellallığını seçti halk bunun hesabını soracak.

ERKEN SEÇİM TAMAM ÇİFTE SANDIK ZOR (Vatan). Türkiye 22 Temmuz Pazar sandık başına gidecek Ancak Erdoğan’ın cumhurbaşkanını halk seçsin önerisinin hayata geçmesi mümkün görünmüyor.

ÇİFTE SANDIK HEYECANI (Yeni Şafak). Başbakan Erdoğan 367 şartının meclisi bloke ettiğini belirterek mecliste çoğunluk bulunmazsa genel seçimle birlikte cumhurbaşkanı seçimini de halkın önüne getireceğiz dedi.

SİYASET ERKEN SEÇİMDE ANLAŞTI İŞ DÜNYASI KARARDAN MEMNUN (Zaman). Erdoğan’ın erken seçim teklifine muhalefet destek verdi. Baykal derhal seçim derken Ağar bütün tarihleri kabul ettiğini açıkladı.


*****

Anayasa Mahkemesi henüz karar aşamasındayken sayın Baykal, “aksi bir karar Türkiye’yi çok tehlikeli bir çatışmaya sürükleyecektir” diyerek, yargıyı etkilemeye yönelik hukuk dışı bir davranışta bulundu. Anayasa Mahkemesi veya yetkili başka bir kurumdan bu söyleme bir cevap gelmedi.

Karar açıklandıktan sonra Başbakan, yargı kararına saygılı olduklarının fakat bu sonucun demokrasiye sıkılan bir kurşun olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi, bunu kendisine yönelik bir saldırı olarak gördü ve başbakanı sorumsuzlukla suçladı. Bu arada gündemden çıkmış olan Baykal’ın beyanatına da cevap verildi. İşte gazetelerin bu konuya ilişkin manşetleri:

DEMOKRASİYE KURŞUN (Bugün). Başbakan sert konuştu. Baykal felaket tellallığı yapıyor. Türkiye’nin çatışma ortamına gireceğini söylemenin anlamını millet iyi biliyor ve hesabını sorar.

ERDOĞAN CİDDİYETSİZ (Cumhuriyet). Demokrasiye sıkılan kurşun sözüne Anayasa Mahkemesi sert yanıt verdi.

EN SERT POLEMİK (Milliyet). 367 iptali hükümet ile Anayasa Mahkemesi arasında gerginlik yarattı. Başbakan köşk seçiminin ilk turunun iptali için demokrasiye sıkılmış kurşun deyince mahkemeden sert yanıt geldi. Sorumsuzluk, hedef gösteriliyoruz…

DEMOKRASİMİZ AĞIR YARA ALDI (Star). Anayasa mahkemesi’nin kararıyla parlamenter sistemin kilitlendiğini söyleyen Başbakan Erdoğan Demokrasimiz zaafa uğratılmıştır dedi.

*****

Türkiye krizden az zararla nasıl kurtulurum hesabını yapacağı yerde, yeni krizleri tetiklemek için de elbirliğiyle gayret ediyor. Kanunlarımız hiçbir konuya nedense kesin bir açıklık getirmiyor. Hepsi yorumlara açık. İsteyen istediği gibi yorumlayabiliyor.

16 Mayıs sonrası cumhurbaşkanlığının durumu da bir kriz nedeni oldu. Kimileri Sezer devam eder, kimileri meclis başkanı vekalet eder, derken, en yaşlı üyeye görev verileceğini söyleyenler de çıktı.

Bütün bu değerlendirmelere Sayın Arınç’ın acul tavrı da eklenince ortaya bir krizin daha çıkması kaçınılmaz oldu. İşte gazetelerimizin manşetleri:

VEKALETEN KRİZ (Birgün). Mahkemenin 367 tartışmasına noktayı koymasının ardından yeni bir kriz daha doğdu. Yeni krizin adı ise köşke kimin vekalet edeceği.

ERKEN SEÇİM TUZAK (Güneş). 367’yi ilk defa gündeme getirerek Türkiye’nin kaderini etkileyen Sabih kanadoğlu erken seçim kararı alınırsa Çankaya’ya Arınç vekalet eder, dedi.

KÖŞKTE ARINÇ GÖLGESİ (Hürriyet). TBMM Başkanı Bülent Arınç, ne yazık ki Sezer’in görev süresi 16 Mayıs’ta bitiyor, sözleriyle cumhurbaşkanlığına kendisinin vekalet edeceği görüşünü ortaya attı. Ancak buna AKP’liler bile katılmadı.

ARINÇ ERKEN SEVİNDİ (Radikal). 16 Mayıs sonrası Sezer kalamaz diye ortaya çıkan Arınç AKP’lileri bile ikna edemedi. Tartışma krize doğru giderken Arınç yıldı. Ama Sezer isterse kalabilir.

GÖZÜ HALA ÇANKAYADA (Vatan). AKP’li bakanlar da hukukçular da yenisi seçilene kadar Sezer devam eder görüşünde ama Arınç 16 Mayıs’ta görev bana geçer diyor.

*****

367 iddiasının mucidi Sabih Kanadoğlu, hukukçulardan farklı yeni söylemlerde de bulundu. Sanki ileriye dönük kriz büyüdükçe, Kanadoğlu'nun bakış açısı yönetimde daha egemen olacakmış gibi.

KANADOĞLU KRİTERLERİ (Sabah). 387 iddiası kabul edilince Ankara’da Kopenhag kriterlerinden sonra, Kanadoğlu kriterleri önem kazandı. Kanadoğlu yeni duruma göre yol haritasinı tek tek çizdi.

*****

Gece yarısı e-muhtırasında hükümeti suçlayan konulardan biri de, 23 Nisan bayramıyla aynı günlere gelen Kutlu Doğum Haftası kutlamalarında bazı kız öğrencilerin kıyafetleri ve ilahi okumalarıydı.


Öğrenildiğine göre Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik bakanlığın suçlandığı bu konularla ilgili bilgi vermek için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ı ziyarete gitmiş.


Gazetelerin biraz garip bulduğu ve biraz şaşkın karşıladığı bu hareketi bem çok olumlu buldum. Üst seviyedeki devlet yetkililerinin birbiriyle Basın aracılığıyla görüşmesi ve kendi aralarında diyalog kurmaması kadar yanlış bir şey olamaz.

Sayın bakan da çok doğru bir kararla birinci elden doğru bilgi vermek üzere genelkurmay başkanıyla görüşmüş. Bundan daha doğal ne olabilir ki…

Kutlu Doğum Haftası etkinlikleriyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir bağı yok. Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği Kutlu Doğum haftasında dini bir taraf olması da çok doğal. Öte yandan 23 Nisan’da Kur’an yarışması yapmaya kalkışanların ve buna benzer faaliyetlerde bulunanların da tamamen daha başka kaynaklı kuruluşlar olduğu belirlendi.

Bu doğru bilgiyi aktarmak ve birbirine yakıştırılarak, birbiriyle irtibatlandırılarak oluşan kaosun çözümüne katkıda bulunmak yapılması gereken en akıllıca yoldur. Geçmişte pek kullanılmayan bu tür diyaloglara şaşırmak yerine, kurumlar arasında hem yakınlaşmayı, hem doğru bilgi alışverişini temin eden bu tür ziyaretleri teşvik etmek gerekir.

Konuyla ilgili gazete manşetlerimiz şöyle:

BÜYÜKANIT’A GİZLİ ZİYARET (Hürriyet). Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik önceki gün Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı ziyaret ederek Genelkurmay açıklamasında, yer alan olaylar hakkında bilgi verdi.

PAŞAYA GİTTİ (Posta). Genelkurmay’ın muhtıra gibi bildirisinde Kutlu Doğum Haftası adı altında okullarda yapılan irticai faaliyetlerden örnekler verilmiş ve Milli Eğitim Bakanı suçlanmıştı. Bakan Hüseyin Çelik önceki gün randevu alıp 2 saat kendini savundu.

*****

Cumhuriyet gazetesi “16 Mayıs’ta Türkiye 100 yıl geriye gidecek, Tehlikenin farkında mısınız” anonsuyla bir kampanya başlattı. Özellikle Başbakan Erdoğan’a karşı bir tavır sergileyen bu kıvılcım, giderek büyüdü ve değişik boyutlara ulaştı.

Akparti’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül adını açıklamasından sonra da gazete sürmanşetten her gün Gül’le ilgili başka bir kampanyayı gündeme getirdi.

Abdullah Gül’ün “laik cumhuriyetin sonu gelmiştir” şeklinde bir söylemi olduğunu iddia eden Cumhuriyet gazetesini Gül yalanlamışsa da, sürmanşette her gün ısrarla bu yayın sürdürülmüştür.

Herkesin gözü önünde cereyan eden bu konuyla ilgili Erdoğan’ın değerlendirmesi, Cumhuriyet gazetesi tarafından “hedef gösterilme” olarak nitelendirilmiştir.

GAZETEMİZİ HEDEF GÖSTERDİ (Cumhuriyet). Gül’den sonra Erdoğan da malum bir gazete olarak nitelendirdiği Cumhuriyet’e bunlar belli bir ideolojinin kalıntılarıdır. Bu ideoloji gayri millidir, sözleriyle saldırdı.

*****

Anayasa Mahkemesi cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 şart kararını açıklayınca, siyasetçiler sadece bu dönem için değil bundan böyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hep problem yaratacağını söylediler.

Çünkü bu seçim sistemiyle bile bir partinin bu çoğunluğu sağlaması mümkün değilken, barajın düşürülmesi ve temsil yetkisinin daha yaygın şekilde meclise yansımasını sağlayacak değişikliklerden sonra bunun iyice imkansız hale geleceğini iddia ettiler.

Geriye tek bir ihtimal kalıyordu ki, bazı kurumlar bir adayı işaret edecek, meclisteki partiler de onu seçecek. CHP lideri deniz Baykal’ın grupta milletvekillerine karşı söyledikleri gerçekten de böyle bir şey düşünüldüğünü kanıtlar gibiydi.

KURUMLAR SEÇECEK, SEZER GİBİ OLACAK (Yeni Şafak). CHP lideri Baykal beklendiği gibi cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karşı çıktı. Parti grubunda yaptığı konuşmada milletvekillerine, “Kurumlarla birlikte karar verilecek Siz Sezer gibi birini seçeceksiniz” dedi.

*****

Günün siyaset dışı tek manşeti Takvim gazetesindeydi. Sanki bunalan insanları azıcık siyaset steresinden uzaklaştırmak ister gibiydi :

PAPAZ OLDULAR (Takvim). Sosyetik çiftin boşanma davasında tuhaf suçlamalar. Ari kuyumcuyan karım papaz büyüsü yaptı, derken, Linda Kuyumcuyan eşim tarot baktırdı falcıdan etkilendi, diyordu…

Yarın yeniden birlikte olmak umuduyla…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..