Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '13

 
Kategori
Futbol
 

3 Temmuz, Fenerbahçe’ye karşı bir darbedir!..

3 Temmuz, Fenerbahçe’ye karşı bir darbedir!..
 

Pazar/lar, futbol dolu günlerdir.

“Derbi” adı verilen, Lig’in gidişini etkileyecek maçlar varsa, pazarlar daha bir coşkuludur. Coşku, stada gitme olanağı bulamayan futbolseverleri eve, kapalı mekanlara hapseder. Maç saati beklenirken televizyon ekranları, özel yayınlarla renklenir.

Lig/ler bitince, ekranlardaki coşku da biter. Ekranlar, futbolcu transferi haberleriyle dolar taşar. Görüntü eşliğinde verilen, “iddia” üzerine kurulu haberler, istenen coşkuyu yaratmaz. Zaten “derbi” yoksa, coşku da yoktur!

İşte, Spor Toto Süper Lig’in tatilde olduğu 03 Temmuz 2011 Pazar günü futbol tarihimize tarih düşüldü. O sabah, televizyonlarını açanlar, “futbolda deprem” diyeceğimiz, “futbolda şike soruşturması” haberiyle sarsıldılar:

Başkanlar, futbolcular, yöneticiler gözaltında....

Altyazılarda sürekli verilen adlar...

Başka illerde gözaltına alınanların İstanbul yolunu tutmaları...

Televizyon görüntülerine yansıyan, arandığı söylenen kulüp binaları...

Resmi bir açıklama yok; ama soruşturma için gizlilik kararı var. Buna karşın, avukutların ulaşamadıkları bilgilere, gazeteci kimliği taşıyan kimileri ulaşıyor, ekranlardan ağızlarını doldura doldura konuşuyorlardı.

*****

03 Temmuz 2011 Pazar, maçsız bir gün olarak tarihe geçti.

Neler oluyor/du?

4 Temmuz sabahı, gazete başlıkları neyin ne olduğunu, ne olacağını, hedefte Fenerbahçe’nin olduğunu gösteriyor/du:

Şampiyonluğa gölge düştü

Şike kamerada

Zirveden uçuruma

Paralar hesaba yattı

Savcı doksandan çaktı

Operasyon Fener’e

5 Temmuz tarihli gazete başlıkları ise, hedefte Fenerbahçe’nin olduğunu iyice açığa çıkarıyordu.  Gazeteler, başlık yaptıkları “iddia”ları sanki kura çekerek elde etmişler. Çok geniş kapsamlı olduğu anlaşılan soruşturma/ gözaltılar, gazete başlıklarına bakılırsa, “tek”e inmiş, Aziz Yıldırım’la, daha doğrusu Fenerbahçe’yle sınırlı tutulmuştu.

İddiaların “teknik takip” sonucu elde edilmişi olduğu belirtiliyor/du.

İşte, birkaç örnek:

Yıldırım plaka harekatı (Akşam)

(Macera filmi gibi takipte ilginç detay.. Aziz Yıldırım, izlendiğini fark edip yakın çevresine 'Otomobilin plakasını araştırın' dedi . Deşifre olduğunu anlayan polis, durumu merkeze bildirdi. Plaka kayıtları değiştirildi. Yıldırım şüphelenmedi.)

Auta çıkan şut delil dosyasında (Milliyet)

(Milliyet muhabirleri Tolga Şardan ve Erdal Kılınç ülke gündemini sarsan şike soruşturmasında çarpıcı iddialara ulaştı.)

Başkana 15 suçlama (Posta)

(Şike operasyonunda gözaltı sayısı 60 oldu. Fenerbahçe Asbaşkanı İlhan Ekşioğlu da gözaltında. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın şike emri verdiği telefon görüşmelerinin polisin elinde olduğu iddia ediliyor. 15 ayrı suçtan sorgulanan başkanı şikeyi organize eden suç örgütünün üst düzey yetkiye sahip olduğu öne sürülüyor.)

Cüneyt'i bana yolla (Radikal)

(Fenerbahçe Başkanı Yıldırım'ın Beşiktaş maçı öncesi federasyonu arayarak "Bizim maça Cüneyt Çakır'ı verin. Cüneyt'i de bana yollayın" talimatı verdiği ortaya çıktı. Buluşma kayıtları polisin elinde.)

'Belli etmeden yardım etsinler' (Sabah)

(Şampiyonluğun kaderini belirleyecek Sivasspor maçı öncesi Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın sözleri teknik takibe takıldı.)

O hakemi bana gönder (Star)

(Futbolda deprem yaratan şike soruşturmasında gözaltına alınan Fenerbahçe Başkanı Yıldırım’ın kritik maçlar öncesinde Futbol Federasyonu’na hakem siparişi verdiği görüşmeler teknik takibe takıldı.)

Polis böyle izledi (Vatan)

(Fener'in 5-3 aldığı Buca maçında da şike uzu süren İstanbul polisi, Aziz Yıldırım, Ali Kıratlı ve dört ismi İzmir'de adım adım takip etmiş... maça Cüneyt Çakır'ı verin. Cüneyt'i de bana yollayın" talimatı verdiği ortaya çıktı. Buluşma kayıtları polisin elinde.)

*****

Futbolda neler oluyor/du?

Kendine gazeteci, “spor yorumcusu” diyenlerden kimileri, meydanı boş buldukları için, Aziz Yıldırım’a yükleniyordu. Örnekler çok, saymaya da gerek yok; bir örnek yeter:

Meydanı boş bulanlardan biri, Aziz Yıldırım’dan söz ederken, televizyona yansıyan hastane görüntülerine gönderme yaparak, “Lider dik durur!” diyordu.

Gömüldüğü koltuğunda, “dik durma”nın nasıl olacağını da hareketle gösteriyordu.

(Anımsatalım: Birkaç rahatsızlığı olan, kalbine iki “stent” takılan, gözaltında iken anjiyo olmak zorunda kalan, kaç gündür fiziksel çöküntü içinde olan bir Aziz Yıldırım... Ders veren, Aziz Yıldırım’ın hasta olduğuna bile inanmadığını ima ediyor; sunucunun “Ama anjiyo...” demesine tahammül bile edemiyordu. Böylesi gözaltıları koltuğa gömülmek gibi sanan, kendisini “spor yorumcusu” sayan için, demek ki vicdansızlığın ve kindarlığın sınırı yoktu.)

“Dik durma” “düşünsel” olarak değil de, “fiziki” görüntü olarak gören “kafa”, “Darağacında bile olsak son sözümüz Fenerbahçe olacaktır.” demedeki “dik duruşu” nasıl kavrasın ki?

*****

3 Temmuz’la başlayan süreç daha bitmedi; içeride ve dışarıda sürüyor.

Yargı, son sözü daha söylemedi: ama futbol yargısı, parça parça söylüyor.

UEFA, yaratılan her fırsatta Fenerbahçe’ye ceza kesiyor.

Anımsanacak daha neler var neler...

Anımsanacak, yadsınamayacak tek şey, şu olabilir mi?

3 Temmuz, Fenerbahçe’ye karşı bir darbedir.

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..