Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '16

 
Kategori
Tarih
 

3 tip insan ve işbirlikçiler

3 tip insan ve işbirlikçiler
 

İşbirlikçi 150'liklerin af haberi


Kurtuluş Savaşında Türk Ulusu bir ölüm kalım savaşı verirken, can çekişen Osmanlı İmparatorluğunda tip tip insanlar söz konusudur. Bunlardan birinci tip, tutsak yaşamaktansa ölmeyi yeğleyenler, yani kahramanlardır. Kahramanların önde gelenlerinin, önder olanlarının adları hep bilinir. İlk ağızda, on, yirmi, elli yüz, hatta birkaç yüz tane sayılabilir. Mustafa Kemal Paşa’dan Ali Fuat, Kazım Karabekir Paşalara, Rauf Orbay'dan Bekir Sami (Kunduh) Beye, Müdafai Hukuk Cemiyetleri yöneticilerinden Heyeti Temsiliye üyelerine asker-sivil saymakla bitmeyecek nice vatan evladı bu kadroda yer almıştır.

Kurtuluş Savaşının kahramanları elbette ki bu kadar değildir. Yarbaylardan, Binbaşılardan, Yüzbaşılardan, Teğmenlerden, Yedek teğmenlerden ya da rütbesiz sivillerden nice komutan var ki, bu ulusun kurtuluş savaşının kahraman komutanları olarak adları hep anılmalıdır.

Ve hiç kuşkusuz ki, bunların hepsinin üstünde, şehit olmuş, gazilik rütbesine ermiş Mehmetçik vardır. Yediden yetmişine, Ayşesi, Fatması, Halide Onbaşısı, Haticesi, Zehrası, Alisi, Velisi, Hasanı Hüseyini, Ahmedi, Mehmedi ile Kuvayı Milliyeden yana Türk Halkı var. Valiler var, kaymakamlar var, İstanbul’da ya da yurdun başka işgal altındaki bölgelerinde İstanbul Hükümetinin emrinde gibi görev yapıp da Ulusal Direnişi destekleyen polisler var, memurlar var, bürokratlar var, hatta İstanbul’da Padişah Vahdettin’in hükümetlerinde Bakanlar var. Gencecik Öğrenciler var, öğretmenler var, analar var, bacılar var, çocuklar var, çobanlar var, beyzadeler var. Takacılar, hamallar, kaptanlar, tayfalar, kömür ya da liman ve de matbaa işçileri, terziler, nalbantlar, baytarlar, alıcılar, seyisler, hacılar, hocalar, imamlar, müftüler, tüccarlar, eşraftan kişiler, paşazadeler, padişah damatları ve hatta şehzadeler, şeyhler, şıhlar, ağalar, seyyitler, dedeler, vatanına bağlı Rumlar, Ermeniler, Museviler, Araplar, Hindistan’dan, Fas’tan, Tunus’tan Cezayir’den Madagaskar’dan gelen Türkler Azerbeycan’dan Türkistan’dan Tacikistan’dan gelenler var. Sayıları milyonları buluyor.

Kahramanların yanında elbette ki, başka tipler de var. İçten pazarlıklılar, teslimiyetçiler, umudunu yitirmiş olanlar, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenler, aman benim tuzum kuruya dokunulmasın, başkasına ne olursa olsun diyenler var.

Böyleleri hiç mi hiç az değildir. Binler, on binler, yüz binler, belki de daha çoklar. Sonra, ateş düştüğü yeri yakar, şimdilik bana değmedi ya ben niye bu sonu belirsiz işe bulaşayım diyenler. Olanakları varsa kapağı yurt dışına atanlar, İsviçre’lerde, Fransa’larda, İtalya’larda, Avusturya’da ya da Almanya’da kaplıcalarda, dağ otellerinde keyif çatıp kavganın sonunu bekleyenler var.

Sonra, ulusal bir kurtuluşa inanmamışlar var. Yenildik, bittik, kaderimize razı olmaktan başka elden bir şey gelmez diyenler var. Bezginler, yılgınlar, korkaklar var. Sonra yanlış hesaplar yapmış olanlar vardır. Ulusuna, onun direnme gürüne inanmayanlar. Amerikan Mandası, İngiliz Mandası, Fransız himayesi düşleyenler var. Biz adam olmayız, biz ancak bir başkası idare ederse belki biraz belimizi doğrulturuz diye düşünenler var. Böylelerinin de sayısı sanılandan çoktur. Bunların içinden birçoğu, zaman içinde doğruyu görmüşlerdir. Anadolu’daki Ulusal Direniş kadroları içinde yerlerini almışlar, kahramanlar arasında saf tutmuşlar, gerektiğinde kanlarını döküp canlarını vermişlerdir. Aymaz olan bir kısmıysa sonuna kadar ilk görüşlerinde direnmişler ama hiç değilse, ihanete, işbirlikçi ligine düşmemişlerdir. Olayları kötümserlikleri içinde uzaktan seyretmekle yetinmişlerdir. Bunlar da böyle tiplerdir. Belki böyleleri de bir belirli ölçüde anlayışla karşılanabilir. Yüzyıllar boyu, vatandaş olma bilincine ulaştırılmamış, tebaa olmuş, biat eğitiminden geçirilmiş, uşaklık kültürü ile yaşamış, ümmetten, cemaatten ulusa geçme sürecini tamamlayamamış bir ülkenin halkı içinde, “en doğrusunu baştakiler düşünür, Padişahımız efendimiz ne yaparsa doğru yapar, o Tanrının yeryüzündeki gölgesidir, Halifedir, Osmanoğludur, altı yüz yıldır bu ülkeyi yönetenlerin evladıdır, herhalde biz kullarından daha iyisini bilir ve yapar? diye düşünenleri de kınamak kolaycılık olur. Pavlov’un köpeği gibi koşullandırılmış olanların, koşullanma çizgisini kırmalarını, aşmalarını tüm bireylerden bekleyemeyiz.

Bunların hepsi belki bağışlanabilir, ulusal vicdanın bağışlayıcılığı içinde unutulabilir ama unutulmaması gereken tipler, adlar vardır. Bunlar, ulusuna ihanet edenlerdir, hainlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Nutuk’u dikkatle okunduğunda, görülür ki Gazi, böylelerine karşı acımasızdır. Haklı olarak, Nutuk’ta iş birlikçilerden söz ederken çileden çıkar. Onlara; “Hayvan”, “Alçak”, “Hain”, Ebleh” der.

Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde düşmanla işbirliği yapanların, hain olanların eksiksiz tam bir listesini çıkarmak, günümüzde hemen hemen olanaksızdır. Bu olanaksızlığın da türlü nedenleri vardır: Arşivleme ve veri tabanı oluşturma kültürümüz yoktur,  diğer yandan aradan geçen zaman çok şeyin üstünü örtmüştür. Sonra, ihanetlerin her zaman belgelere dayalı olduğunu sanmak da yanlıştır. Kaldı ki, alfabenin değişmiş olması, Osmanlı toplum yapısında soyadı kullanımının bulunmaması, çok ön planda ve ünlü olmayan kişilerin adlarının, belgelerde yazılı bile olsa; Ali, Veli, Hasan, Hüseyin gibi pek fazla kişilik ve kimlik belirtmeyen adlarla belgelenmiş olması bu belirsizlikleri artırmaktadır.

Lozan Barış Antlaşması gereğince, Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye’de Devlet, adları sonradan saptanacak 150 kişi dışında tüm savaş suçlularını, işbirlikçileri ve hainleri de içine alan bir genel af çıkarmak durumunda kaldığı içindir ki İs birlikçilik ve ihanetleri 150’likler listesine konularak belgelenmiş olanların dışındaki pek çok işbirlikçi ve hain, affa uğramış, o karanlık ve kirli yüzlerini zaman içinde unutturmuş ve toplumun içindeki yerlerini almışlardır.

Bu adları unutulmuş işbirlikçiler kimlerdir? Bugün de bunlardan aramızda yaşayanlar 150’likler var mıdır? Ülkemizde devlet içinde etkin görevlerde bulunuyorlar mıdır?

İşbirlikçiler varsa, çoluk çocukları; nerededir?, Genetik olarak işbirlikçiliklerini devam ettiriyorlar mıdır?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..