- Kategori
- Güncel
30 Ağustos ve Nazım Hikmet
30 Ağustos 2013
Türk tarihinin bugüne dek yaşanmış en önemli mücadelesidir Kurtuluş Savaşı. Çünkü amacı, ne toprak kazanmak, ne güçlenmek ne inanç yaymaktır. Amacı, her ne pahasına olursa olsun bağımsızlıktır.
Ne bir hakanın, ne padişahın, ne de halifenin buyruğundadırlar. Sadece ve sadece kendi iradeleridir emri altına girdikleri. Rütbe ve mevkii kaygıları yoktur.
Bugün, aydınlanmış tüm toplumlarda "insanlık onuru" denen yıldıza ulaşmak için yükselişin adıdır, KURTULUŞ SAVAŞI.
Nazım Hikmet'i bu onurlu savaşın çocuklarından ve bu savaşı yazan tüm şairlerden ayıran bakışı ve gücü "Kuvayi Milliye Destanı" sayfalarında gizlidir. Bu destenın Büyük Taarruz'u anlatan bölümü, bir Türk çocuğu olarak beni en etkileyen bölümüdür.
Bir insanın bu kadar yalın ama bu kadar yüce bir bilgelikle yazabileceğine inanmakta hala zorlandığım bir kaç dizesini bugün paylaşmak istedim:
Saat beşe on var.
Kırk dakka sonra şafak sökecek
"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak."
Tınaztepe'ye karşı Kömürtepe güneyinde,
Onbeşinci Piyade Fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti
ve onların genci,uzunu,
Darülmuallimin mezunnu
Nureddin Eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynayarak konuşuyor;
- Bizim İstiklal Marşı'nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki nasıl anlatsam,
Âkif, inanmış adam.
Fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Mesela bakın:
"Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın."
Hayır!
Gelecek günler için gökten ayet inmedi bize.
Onu biz, kendimiz vadettik kendimize.
İşte bu bakış ile Kurtuluş Savaşı'mız tüm yüceliğini ortaya koyar. Bir sonraki günün batışını görmeyecek olanların kendilerine verdikleri sözdür, Kurtuluş Savaşı. Ne bir emperyalistin güdümü ne dini bir amaç.
Bölük imamlarının ardında namazlarını kıldılar, birbirlerine sarılıp helallik aldılar ve kanatlandılar.