Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '12

 
Kategori
Üniversiteler
 

30 tane Fizik bölümü kapatılmış

30 tane Fizik bölümü kapatılmış
 

Geçenlerde Hürriyet'te İsmet Berkan, Türkiye'de otuz tane Fizik Bölümünün kapatıldığını yazdı.

Açıkcası şaşırmadım. Bence halkın demokratik tepkisi yerindedir. Aynı şekilde, YÖK'ün kararı da yerindedir.

Halk, binbir zahmetle çocuğunu okutacak ama çocuğu hem çok çok zor olan bu bölümü bitirip hem iş bulmakta zorlanacak hem de toplumda statü bulamamanın sıkıntısını ömür boyu yaşayacak. Bu yaşanan gelişmeden ülke gerekli dersleri mutlaka çıkartmalıdır. Türk Fizik Vakfı, TÜBİTAK, Üniversiteler nerelerde yanlış yaptık, neden bilimi teknoloji ile buluşturamadık ve insanlara güzel bir gelecek inşa edemedik diye sorgulamalıdırlar. Siyasilerin de mutlaka sorgulaması gerekir. Ya fasoncu bir ülke olacağız ya da kendi teknolojisini üreten bir ülke olacağız. Eğer kendi teknolojisini üreten bir ülke olmak istiyorsak bilime gerçek değerini vereceğiz. Bilimi ve sanatı gözeteceğiz, el üstünde tutacağız.

Bu Fizik bölümü mezunlarına devlet ne acıdır ki "Fizikçi" ünvanı veriyor, hatta yüksek lisans yaparlarsa "Yüksek Fizikçi" ünvanını veriyor ama Milli Eğitim Bakanlığına öğretmen olarak bile almıyor. Bunu gören halk, kendi çocuklarının geleceği için elbette temel bilimleri çocuğuna tercih ettirmez. Neden çocuğunu kendi elleri ile harcasın ki?

Dün akşam televizyondan haberleri izliyorum. Milli Eğitim Bakanı açıklama yapıyor. 120 bin öğretmene ihtiyacımız var (açığımız var yani diyor), inşallah 3 yıl içinde bunu tamamlarız diyor. Oysa atanamayan öğretmen sayısı en az 360 bin kişiymiş. Hizmet vermek isteyen bir kapasite var ama bu kapasiteyi soğuracak/emecek imkanlar maalesef yok. Kimse de kafayı çalıştırmıyor. Oysa bunu sorun yapsalar kimbilir ne çözümler bulurlar.

İşte benden bir çözüm.

Bilimi, Sanayi ile buluşturmak istemiyor musunuz? İstiyorsunuz. Sanayide neden peki öğretmenleri istihdam etmiyorsunuz? Sanayide çalışanlara eğitim verilmesi kaçınılmaz bir gerçek. Sanayiyi teşvik edersiniz, hatta bu eğitimcilerin sigortasını da siz öderseniz çok kolayca bu geriye kalan 240 bin kişiyi istihdam edebilirsiniz. Devletin sanayiye destek olması kadar, katma değerli bir şey de olamaz. Nasıl İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Doktorunu, gerektiğinde İşyeri Hemşiresini şart koşuyorsunuz, İşyeri Eğitimcisini de o zaman şart koşun, insanlar biraz daha imkanlara kavuşsalar fena mı olur?

2011 yılı bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığının payı 34 Milyar 112 milyon 163 bin liraydı.

Bakan Nimet Çubukçu, bütçe görüşmelerinde "Cumhuriyet tarihinde ilk kez Milli Eğitim Bakanlığı, merkezi yönetim bütçesinden en büyük payı aldı." diye konuşuyordu.

Dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da bununla övünüyordu: "Eskiden bütçeden en büyük payı askeriye alırken bugün eğitim alıyor. Bununla iftihar ediyoruz. Bu bize nasip oldu." diye.

AKP iktidarının bu ülkeye büyük iyiliklerinden biri de her ile üniversite açması oldu. Kimi kalite diyerek buna karşı çıktı ama alttan gelen büyük akımı göremiyordu kimse. Şimdi bu yeni üniversiteler milyonlarca istihdam yaratıyor, iş yaratıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ı bu nedenle hep takdir ettim. Türkiye'nin bir gerçeğini yine yaşama geçirdi. Türkiye göç hep yolda düzelir der. Eminim zamanında Erzurum Atatürk Üniversitesine, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine, Kayseri Erciyes, Diyarbakır Dicle, Sivas Cumhuriyet üniversitelerine de karşı çıkılmıştır. Oysa buralardan mezun olan binlerce öğrenci ülkenin kalkınmasına öyle ya da böyle büyük katkıda bulunmuştur ve hala daha bulunmaya devam ediyorlar.

Amerika'da üniversite sayısı 5700 iken Türkiye'de daha yeni 150'leri geçtik.  Tüm islam dünyasında ise 500 küsur üniversite var. Önce miktar olarak gelişmek lazım sonra kalite mutlaka zaman içinde arkadan gelecektir.

Önemli olan kaliteli ve işe yarar çalışmalar yapabilmek tabii. Ancak sayılar arasındaki muazzam fark açıkça bazı şeyleri de söylüyor sanırım. Amerika'da 5700 üniversitedeki devinim ile Türkiye'deki 150 üniversitedeki devinim bir olabilir mi? Ama Türkiye'de sayının artmasını da önemli buluyorum. Akademik anlamda çeşitlilik az da olsa rekabet de getirebilir, daha çok işbirliklerini de sağlayabilir. Bir potansiyel olarak bunu söylüyorum tabii. Yoksa bölüm açmak için göstermelik yapılan işler katma değer sağlamaz. Amaç her zaman katma değer yaratan işler yapabilmek olmalı. Türkiye'de üretilen, bulunan bilginin Türkiye için kullanılması çok önemli.  Bu anlamda 30 Fizik bölümünün kapanması, açılanlara kıyasla bir gerileme değil, ilerleme bile sayılabilir.

Tabii birden bir şeylerin olması da çok zor.

Inovasyon, ARGE, Bilim ve Teknoloji konularında Üniversitelere ve Bilim ve Teknoloji  Bakanlığına kanımca büyük işler düşüyor. Üniversiteler, özellikle bilim alanında mezun ettiği öğrencileri takip etmeli, onlarla iletişimi kaybetmemelidir. Üniversite-hayat ilişkisi sürekli kılınmalıdır. Maalesef üniversitelerimizde, bilim alanlarında teorik ağırlıklı eğitimler var. Pratik ağırlıklı eğitimlere daha çok yer açmak, hayatla bilimi buluşturmak, insanımızı düşündürtmek, sorgulatmak, atağa geçmesi için yardımcı olmak lazım. Tabii bu işleri belirleyen ana politikalardır. Yeterli destek verilmezse, üniversitelerde hocalara sadece ders verin arada bir makale yayınlayın denilirse pek bir ilerleme de olmaz.  Oysa pratik konular üzerinden çeşitli bilim dallarından insanların katıldığı kaliteli tartışma platformları, forumlar olsa, buradaki konular projelere dönüştürülse kazanan hep ülkemiz olur. Arada bir de sanayiden insanları üniversitelere davet edip, birikimlerini aktarmaları istenebilir.

Bugün dünyanın gelişmesindeki yakıt; kaliteli eğitimdir.

Kanımca "bilgide hareketlilik" de bariz farklar yaratıyor. Bugün Amerika, Çin, AB, Rusya, Hindistan hatta Israil bile yüksek teknolojide başarılı olurken biz neden olamıyoruz? Bizde eksik olan ne? Aklıma devletin bilim ve teknolojiyi yeterince sahiplenmemesi ve kurumsallaşamamaktan başka bir şeyler gelmiyor. Ya da bilinçli bir çaba ile Türkiye'ye bazı şeyleri yaptırtmıyorlar. Mesela Türkiye, bundan 70-80 yıl önce kendi uçak fabrikasını yapabiliyormuş, kendi otomobilini yapmış ama devamı gelmemiş. Türkler, ortak hedef etrafında maalesef organize olamıyorlar. Bence organize olabilme yeteneği bir ülke için çok ama çok önemli. Çok şey söylenebilir tabii ama işin özü tepede asli bir politika olmadan aşağılardan bir şeylerin düzelmesini beklemek imkansıza yakın. Bu nedenle, üst politikaları sağlıklı oluşturmak lazım. Ben ülkede uygulanan, takip edilen, gerektiğinde revize edilen bir bilim-teknoloji politikası olduğunu ise hiç sanmıyorum.

 
Toplam blog
: 648
: 2341
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

1995 ODTU Fizik Lisans, 1998 ODTU Fizik Yüksek Lisans (Biyofizik)  mezunuyum. Özel sektörde kalit..