Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '10

 
Kategori
Blog
 

360 Derece İnsan ve Blogger

360 Derece İnsan ve Blogger
 

Sanal sosyal okul MİLLİYET BLOG


İnsanların ön algılarının (yaklaşık) % 50 sinin görsel, % 40 nın işitsel % 10 nunda beyinsel olduğunu öğrendiğimden beridir; yaşama ve insanlara bakışım, yaşamı ve insanları algılayışım değişim sürecine gidi. 

İnsanlarının iç dünyalarında kendilerini tanımayı tanımlayabilmelerini becerebilmeleri ve en objektif haliyle kendilerini sunabilmeyi; Mevlana'nın deyimiyle "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" ilkesini uygulamalarının insanlığın en üst durumu olacağını ama yaşamın akışının insanları bundan uzaklaştırdığını algıladıkça garipleşmekteyim. 

Bu doğrultuda imaj, sunum ve içerik kavramlarını da sorgulamaya toplumsal değerleri ayrıştırmaya çalıştığımdan beridir, biraz sıradışı olmaya başladım. Çünkü ister yaşamı okuyarak ister yazılı dökümanlardan okuyarak, imajı sunumu öğrenen insanın (yaşamın dahası için) sosyal profilini kendinden uzaklaştırmaya, olduğu gibi değilde algılanmak istediği gibi sunmaya çabaladığını izlemekteyim. Bu da günlük yaşama yerleşen "YENİ İMAJINIZ ÇOK GÜZEL" ifadesiyle somutlaşmaktadır. 

Bende bu yazdıklarımı özümsediğimden beridir; algıladığım özüyle dışa yansıması farklı olan insanları önce kendilerine sonra gerekiyorsa ortama deşifre etmek gibi ağır bir tavır oluştu, bu tavır yansıyan haliyle beni yorarken hatta ortamlarda bir miktar yıpratırken özümde paradigmalarımı kırmaya teşebbüs, diyaloğum olan insanları azaltarak sağlıklı temele oturtma, özlerle muhatap olan paylaşımlar gibi kazançlar sağlamaktadır. Özetle insani paylaşımlarımı (azaltırken) berrak keyifli ve daha yaşanır hale getirmektedir. 

Kendi adıma paradigmalarım müsade ettiği hatta paradigmalarımı kırmaya teşebbüs kadar, doğal, mütevazi, ortalama olmak istiyorum ama tabii ki yaşamın kabul edeceği ve becerebildiğim kadar. 

Yaşamımın şimdiye kadar ki döneminde muhabbet paylaştığım insanların çoğu; giderek netleşen, insana kendini anlatma tavrımdan rahatsız olanların çoğu yok oldu (henüz bana beni anlatanda olmadı) ama azalan insan paylaşımlarım da giderek sağlam temele oturdu, dinleyeceğim veya anlatacağım en absürt durumlar süpriz olmamaya başladı. Çünkü insan özünde çok renklidir farklıdır, bunu paylaşmayı yakalamanın keyfini yaşayanlar bilir. Bu noktaya gelmek insani paylaşımların en yoğun en keyifli halidir ki; bu da empati kavramını bir bütün sindirmiş olmaya bağlıdır. 

Empati; o olma değil, onu kökten algılayarak paylaşımın mantığını oluşturmaya dönüştüğü zaman yalın diyaloğun ve karşılıklı katkıların keyfini yaşamak, insanı (arkadaş, dost, paydaş vb tanımlarla ifade edebileceği) muhataplarına daha da yakınlaştırmakta ve görüşmelere giren aralıklar insani özlem denen ifadenin de özünü hissettirmektedir. 

İnsani yapının en temel özü yanıltmamaktır aldatmamaktır. Bu durumu; dinde 'kul hakkı', düşünce dünyasında da 'berraklık' olarak ifade edildiğini algılamaktayım. İşte çok zor oluşan özlerin diyaloğunun ve paylaşımının yanıltmamak temeline oturması gerektiğini düşünüyorum. En iyi ihtimalle % 90 becerebiliyorum diyebilirim, belki de % 80, geri kalan % 10 luk % 20 lik pay artık yapayanlız kalmamak için sosyal psikoloji toleransıdır. Eğer bir insan % 100 özüm gibiyim (içim dışım bir) diyebiliyorsa o ya yanlızdır veya en fazla bir tek kişisi vardır. Çünkü insanlığın sosyal seyri; gelenek, görenek, ayıp, günah kavramları ile insanın kendine ait bazı şeyleri gizleme sansürü oluşturmuştur. Bunun da çözülmesinin çok çok zor olduğunu gözlemekteyim. 

İnsanın fiziki duruşunun (sağını, solunu, önünü, arkasını, bastığı yeri) 360 derecesini tanımlamak mümkündür, ama insanın beyninin psikolojisinin 360 derecesinin çoğu zaman kendisi bile farkında olamayabilmektedir. 

Bu başlık yazdıkça yazılacak içerik oluşturacak kapsamdadır. Bütün bunları aslında MB ortamında üstü örtülü olarak ifade edebileceğim (kendime okuyacağım) bir tek konu için yazdım ama okuyanlarla da paylaşıyorum; yapılan bir işin gerçekleştirilen bir üretimin aslında yansıdığı algılandığı gibi olmadığı halde durumun özünü bilmeyenlerin yansımaya sunuma saygı duyabildiğini izlediğimdendir. Belki özünü bilseler garipsemekten öteye hadi canım diyebilirler, hatta derler. 

Rivayet şair sevgilsiyle Gülhane'de randevulaşmış, polis haber alınca Gülhaneyi basmış bunu fark eden şair ceviz ağacına çıkarak yok olmuş, tam o sırada sevgilisi de Gülhaneye geliyor ama hiçbir şeyin farkında değil ve şair de ortalıkta görünmediği için çekip giderken hemen oracıkta tarihe geçen "ben bir ceviz ağacıyım ne sen bunun farkındasın ne de polis bunu farkında" cümlesini ifade eden şairimiz vurgusu gibi, biri bütün çabam sanal aşkımın fark edilmesi içindi "aslında sanal aşkım için yaptığımı siz kendiniz için sanıyorsunuz" , ben sizleri bir kere daha yanıltıyorum derse kim bilir ortama nasıl yansır, tabii ki diyebilirse! 

Milliyet Blog benim için 'sanal insan profllerini izleme' laboratuarına dönüşürken 'sanal psikoloji' okulum olmaya başladı. Unutmamak gerekir ki; burada hepimiz sanalız ve gerçeklerimiz "özüyle" yüzleşebilse sanaldan hatta yansıyandan çok daha farklı olma ihtimali yüksektir. 

Becerebildiğimiz kadar "ya göründüğümüz gibi olmak, ya da olduğumuz gibi görünebileceğimiz" yalın bir yaşam dileğiyle... 

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..