Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

4 Ocak 2007 Perşembe

4 Ocak 2007 Perşembe
 

Bugünkü gazete başlıklarının ortak konusu, başbakanın Lübnan ziyareti sırasında, Amerika' nın PKK ile ilgili sözlerini yerine getirmemesine gösterdiği tepkiydi.

Vatan gazetesinin "Amerikaya PKK öfkesi" başlığıyla verdiği haberi, Milliyet gazetesi, "PKK sözleri tutulmadı" Türkiye gazetesi ise "PKK ile mücadelede hala sonuç yok" şeklinde vermiş. Yeni Şafak ise Amerika'ya hitaben "Oyalama, adım at" deme ihtiyacını duymuş.

İlk bakışta "Amerika'ya zaten güvenilir miydi ki" gibi bir görüş ortaya çıkabilir. Ancak uluslararası ilişkilerde, karşınızdakinin yalan söylediğini bilseniz bile, sözüne inanmış görüneceksiniz. Ama sizin buna karşı bir B planınız her zaman olacak ve neticeye göre atacağınız adımı önceden hesaplayacaksınız.

Hükümetin de umarım bir B planı vardır.

Diğer gazetelerde ise haber "Koordinatörlük boş çıktı" (Bugün), "ABD ile terör işbirliği yattı" (Gözcü) , "Amerika sözünü tutmadı" (Posta) biçiminde yer almış.

Bir diğer ortak haberse İran'ın Türkiye'ye verdiği doğal gazı kesmesi...

Bugün gazetesi "Doğalgazda Acem oyunu" manşetini atarken, Radikal "İran doğal gazı kesti" demiş, Hürriyet'le Milliyet "İran vanayı kapattı" demeyi tercih etmişler.

Bu konuyla ilgili dikkatimi çeken haber Yeni Şafakta'ydı. Bütün gazeteler İran'ın vanayı kapattığını yazarken, Yeni Şafak, "Bakan Güler aradı, İran vanayı açtı" diyordu.

Türkiye gibi soğuk iklimli bölgeleri bir hayli geniş olan ülkede, özellikle büyük şehirlerde ısınmanın birinci temel maddesi olan doğal gazın böyle bir kazaya uğraması, elbetteki önemli bir durum. Geçtiğimiz yıllarda Rusya'nın buna benzer bir tavır takındığı hatırlanacaktır.

Dışa bağımlılığın soğuk yüzüyle karşılaştıkça, kendi kendimize yeterli olmanın şartlarını daha çok zorlamalı değil miyiz? Gerçi bu konuda pek ders almış bir halimiz yok. Hâlâ zamanımızı kısır çekişmelerle heba etmenin önüne bir türlü geçemiyoruz.

4-5 ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için uzun bir süredir incir çekirdeğini doldurmayacak tartışmalar yaşadığımızı ve geldiğimiz noktada bir arpa boyu yol almadığımızı görünce, insan gerçekten boşa harcanan emeklere üzülmeden edemiyor.

Bu konuyla ilgili bugün internette gördüğüm bir habere de bir türlü anlam veremedim. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan cumhurbaşkanı olursa nasıl indireceğini anlatmış. Ne kadar ileri görüşlü bir davranış ve bir siyasi partinin ilerideki stratejisi bakımından ne kadar anlamlı bir demeç değil mi?

Bu kadarına pes demeden geçemiyor insan. Bahçeli'ye göre Erdoğan "Vatana ihanet"ten yüce divana gönderilip makamından inidirilecekmiş.

Eğer Erdoğan'ın şu anda böyle bir durumu varsa, niye hemen uygulamaya geçilmiyor da cumhurbaşkanı olması bekleniyor? Vatan hainleri başbakanlık yapabilir de cumhurbaşkanlığı mı yapamaz? Böyle bir siyaset anlayışı nasıl prim yapıyor, anlamak mümkün değil.

Bugünkü gazetelerde anlamadığım bir manşet haberi daha var. Akparti'nin başbakanın resmini kullanarak yaptırdığı bayram tebriği afişlerindeki "Kurban olam ayına yıldızına" sloganı, MHP ve Gençparti'nin oylarına yönelikmiş...

Akşam gazetesinde "Kurban olam milliyetçi oylara" başlığıyla manşetten verilen habere göre, Akparti bu şekilde milliyetçi oyları toplayacakmış. Zaman zaman millet artık uyandı, Türkiye eski Türkiye değil, insanlarımız bilinçlendi, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak filan diyoruz.

Peki böyle bir sloganla partisini terkedip başka partiye oy verecek insan var mı ülkemizde? Ben inanamadım doğrusu...

Sadece Posta gazetesinde manşet olan özel bir okuldaki uyuşturucu oyunu, bence üzerinde önemle durulması gereken bir konu. Hepimiz, geleceğimizin garantisi olan gençleri bu tür tuzaklardan korumakla yükümlüyüz. Uyuşturucu tacirleri de kendilerine yaygın bir pazar bulmak için özellikle gençlerimizi ve onların topluca bulundukları okulları kendilerine hedef seçiyorlar. Böylece hem gençlerimiz, hem eğitim sistemimiz yara alıyor.

Şimdilik bu okulun hangi ilde, hangi okul olduğu belirtilmezken, sorunun sadece o ile ve o okula ait olmadığının bilincinde olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Bu durum, elbetteki diğer şehirlerde bulunan okullarımızın tehlike altında olmadığına işaret etmiyor.

Ayrıca gözden uzak tutulmaması gereken bir nokta daha var ki, o da olayın bir cep telefonu kamerasıyla çekilerek kamuoyuna aktarılmış olmasıdır. Bu tür eylemlerin ille de kamerayla tesbit edilmesi gerekmiyor. Dolayısıyla bilgisi bize sızmamış olan kimbilir hangi şehirlerde ve hangi okullarda buna benzer neler var? Düşünmek bile ürkütücü...

Bu kadar olumsuz ve can sıkıcı olaydan sonra, Takvim gazetesinin köşesine sıkıştırılmış bir haberden söz etmek istiyorum sizlere...

"Şampiyon öğretmenler" başlığıyla verilen haberde, Hatay'da öğretmenlerin elele verek kurduğu bir dernekten bahsediliyor. Matematik öğretmeni Sedat Gündoğan, beş arkadaşıyla birlikte kurduğu bu dernekte, dersaneye gidemeyen öğrencilere ücretsiz eğitim veriyormuş.

Geçen yıl kurs verdikleri bütün öğrencileri üniversite sınavını kazanan öğretmen, kutsal bir görev olan eğitimin ticarete dökülmesini yanlış ve üzücü buluyormuş.

Bilgisini, becerisini ve gücünü ülke için, ülkenin gençleri için, ülkenin çıkarı, ilerlemesi, yükselmesi için kullanan böyle öğretmenlere ve mesaisini bu ideal doğrultusunda yoğunlaştırarak, zamanını boşa harcamadan, enerjisini elbirliğiyle kalkınmamıza ve yükselmemize harcayacak çalışkan, iyi niyetli, dürüst insanlara ihtiyacımız var.

Daha sonraki günlerde böyle iyi haberleri size ulaştırabilme ve yarın yeniden görüşebilme umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..