Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '21

 
Kategori
İlişkiler
 

4 Sosyal Medya Bağımlılığı

4- Sosyal Medya Bağımlılığı:

           Dünyada açıkça görmesek de biraz incelersek -yaratılıştaki insanlar da dahil- her şeyin birbiriyle bağı olduğunu görürüz. Hatta farkında olmasak bile bu bağ olmadan var olmak mümkün değildir. Yani yaratılışta her şey birbirinden beslenir ve birbirini tamamlar.

 

           Biz insan olarak ise kendimizi -maalesef büyük bir yanılgı ile- doğanın dışında veya üstünde sanıyoruz. İşin açıkçası cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde olmayan egoizm bizde çok belirgin ve abartılı olduğu için kendimize gereğinden fazla bir değer verme problemimiz var. Doğamız bu şekilde geliştiği ve çalıştığı için de Sosyal Medya Bağımlılığı’nı da bununla ilişkilendirebiliriz.

 

           Giderek artan egoizm, bizleri başkalarından gittikçe uzaklaştırmıştır. Nesilden nesile artan bireysellik de gelişimimizin itiş gücü olan egoizmin artmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda da toplumlar artarak bireyselleşmiştir. Herkes evden ayrılmaya ve uzaklaşmaya, ülkesini ve ailesini bırakmaya, farklı şehirlere ve ülkelere giderek kendi hayatlarını yaşamaya yöneldiler. Bu durum, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra artan ve belirginleşen bir eğilim haline geldi.

 

           İşte bu artan bireysellik bizleri birbirimizden uzaklaştırıyor. Hepimizin cep telefonu olmasına rağmen birbirimizi aramıyoruz. Hatta konuşmak bile istemiyoruz. Bunun yerine diyoruz ki “Bana bir WhatsApp mesajı at!” Birbirimizden uzak kalmak ve kendi küçük hayatımızı cep telefonumuza sığdırmak artık hepimize yetiyor. “Başkalarıyla uğraşmaktansa, internette dolanırım ve gerekirse birkaç tanıdığımla da orada bir araya gelirim.” düşüncesi hakim oluyor.

 

           Giderek artan egomuzla ortaya çıkan şey gün geçtikçe daha az insanla anlaşabildiğimiz gerçeğidir. Dolayısıyla artan egomuzla büyüyen nefret, toplum içinde daha da belirginleşmiştir. Artmaya da devam edecektir.

 

           Sosyal medya ise insanı dünyadan kopartan ve kişinin kendi dünyasını inşa ettiği bir yer oldu. Kendi hayatını başkalarına göstererek herkesin kendi kendine bir şey yapmaya çalışmasına olanak verdi. Bu yüzden bu dönemde birçok sosyal medya etkileyicileri var. Herkesin ünlü olabileceği ve başkaları tarafından kıskanılabileceği bir yer sosyal medya... Gerçek “ben” değil, ama insanların “beni” söz konusu... Bizim hayalimize göre bilip tanıyıp “Vay be!” diyebileceğimiz bir yer sosyal medya...

 

           Doğamız haz almak ve mutlu olmak istediğinden, genellikle kendimizi başkalarıyla kıyaslayıp nasıl daha iyi olduğumuzu göstermekle tatmin ederiz. Örneğin, çok zengin birisi için aslında haz parada değildir. Haz başkalarından daha zengin olduğunu bilmekten alınan bir hazdır, üstünlük hazzıdır.

 

           İşte, sosyal medya kitlelere bu fırsatı verdi. Bir şey olabilme fırsatı... Elbette bunların hepsi sadece kendi kendini tatmin etmenin zihinsel bir yoludur. Bu hazların hepsi diğer hazlar gibi artık kayboluyor. Sosyal medya artık insanlarla bir iletişimden daha çok ticari bir araç oldu. Kimsenin kimseyi umursamadığı bu dönemde, sosyal medyanın bu şekilde daha da ilerlemesi artık mümkün olmayacaktır. Böylece giderek azalan bir taleple eriyecektir. İnsanoğlu aslında bundan alacağını aldı. Gelişimimize göre yeni bir sosyal bağ seviyesine geçmemiz gerekiyor. Bu dönemde kendisini tamamlayana kadar sosyal medyaya bağımlılık, azalan bir eğilime girecektir. Çünkü insanın esas doyum aldığı şeyi, yani arayışı bitmeyecektir. Oysaki bu doyum kesinlikle sosyal medya değildir.

 

           Gençler şimdilik “Kim beni like etti?”, “Kim bana mesaj attı?” diye ikide bir telefonlarına baksalar da zamanla bundan da aslında bir haz alınamayacağını anlayacaklardır.

 

           Sosyal medya veya cep telefonu bağımlılığı, insanoğlunun artan bireyselliği nedeniyle başkalarıyla olan ilişkilerinde herhangi bir tat aldırmaz. Ayrıca diğer insanlardan uzak tutmaya başlar. Diğer taraftan da sosyal varlıklar olduğumuz gerçeğini sürdürmede bir rol oynar. O kadar!

 

           Buradan aslında çıkarmamız gereken sonuç şudur: Bir taraftan birbirimize bağlı olduğumuz ve diğer taraftan da birbirimize tahammül edemediğimiz gerçeğidir. Bu ikilemi insanoğlu olarak mutabakata getirmek zorunda kalacağız. Bunu gönüllü yapmazsak hayatın bize getirdiği ızdıraplarla yapmak zorunda kalacağız. Birbirimize gerçekten ihtiyaç duyacağız. Birlikte doğru bağları kurmadan var olamayacağımızı anlayacağız.

 

           Ümit ederim ki hepimiz acı tecrübeler yerine doğru yaklaşımlarla kendimizde değişiklikler yapmaya bir an önce başlarız. Tıpkı doğanın diğer parçalarının birbirleriyle var olmak için gerekli bağı muhafaza ettikleri gibi bizler de bu bağı doğru inşa eder ve koruruz.

 

 
Kayıt tarihi
: 04.02.17
 
 

Ashburton High School (Londra), John Ruskin College (Londra), ODTÜ İşletme (Ankara), Macquarie Univ..