Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '07

 
Kategori
Psikoloji
 

40 yaşın getirdikleri

40 yaşın getirdikleri
 

Şair, “yaş otuz beş yolun yarısıdır” demiş ama hem erkekte, hem kadında asıl ziller kırk yaşına basınca çalıyor. Otuzlu yaşlarda evlenmemiş her kadın ve her erkek evde kalmış sayılıyor ya ! Bir de “erken evlenen döl alır” özdeyişini duyumsayınca, kırkını bulmuşsa bir erkek ve kadın, bırakın evde kalıp, kalmamayı “çocuk sahibi olamayacağım korkusuna da kapılabiliyor. Bu bizim topulumuzda daha çok görülebilir ve rastlanabilir bir durum. Çünkü, geleneklerimiz, göreneklerimiz böyle davranmayı gerektiriyor. Bu sebepten dolayıdır da, şartlanan kırk yaşlarındaki erkek ve kadınların psikolojik bozukluklar geçirebiliyor. Merak ediyorum içlerinde hiç “ hayatımın en güzel ve verimli dönemine başlıyorum” diye düşünenler var mı acaba… Başka toplumlarda böyle düşünen hatta
“başkalarına kendimi ispat ihtiyacım azalıyor. Artık parolam şu; daha az kontrol, daha çok zevk” diyen diyebilen kırklı yaşlardaki insanlara rastlamak mümkün. Bu kategoriye bende dahil olmak istiyorum. Kırk yaşına girince; “ kırk yaşıma girdim. Başkalarına ihtiyacım olmadan da yaşayabilirim ve kendimi ispatlamak zorunda da değilim” diyebilme özgürlüğüne kavuşmak istiyorum. Nede olsa bu benim hayatım.

Bu yaşıma kadar hayatımda istediklerimi elde etmeye çalışırken kendimden de ne kadar verdiğimin farkında değilmişim. Aynanın karşısına geçip saçlarınızın kül rengi olmaya başladığını görünce, düşünmeye başlıyorsunuz. Bunca çalışma, didinme ve elde avuçta neyin olduğu, neyin olmadığı sorularını sormaya başlıyorsunuz. İşlerinizi, kariyerinizi, sevdiklerinizi, sevgililerinizi, evliyseniz karınızı, çocuklarınızı , evli değilseniz, hayalini kurduğunuz evliliği, evli olacağınız karınızı yada kocanızı ve olmasını hayal ettiğiniz çocuklarınızı gözünüzün önüne getiriyorsunuz. Yalnız başınıza kaldığınızda, yılların muhasebesini yapmaya başlıyorsunuz ve hayatınızın mizanında alacaklarla, borçlar birbirini tutmuyor. Açık var !. Ne yapacaksınız ? Geçmişe dönük açıkları kapatabilme şansınız da yok !.. Alacaklarınızı tahsil etme imkanınız da hiç olmadı ? Ne olacak ?

En kısasından, ilk virajdan dönüp, yaşama devam etmeliyim, Vakit oldukça geç olmadan. Geçmişi günüme getiremem, geçmişte yapamadıklarımı da yapamam. Artık ne geçmişteki ben benim, ne de önümde ne kadar kaldığını bilmediğim yaşamımdaki ben ben olacağım. Ama geleceği yaşamak benim elimde. Korkmadan, kimseden çekinmeden ve kimseye bir şeyler ispatlamaya çalışmadan ! Artık gerçek hayatın yirmili yaşlarımda düşlediğim masal, 30'larımdaki kabus olmadığını, ancak paylaşarak gelişebilecek bir hayat macerası olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu bilinçle, hayatımın en güzel ve verimli döneminin de başladığına inanıyorum.

Dün gece sokakta yürürken, hiç üşenmeden, “ bana olgunlaşmaya adım attığımı hissettiren değişimlerimi, yani 40 yaş gerçeklerini “ düşünmeye başladım. Ne kadar da çok varmış. Hayatımı bir şeyler başarabilmek ve kendimi birilerine ispatlamak çin harcamışım. Elime geçenleri ve geçmeyenleri düşündüğümde üzülebilirim. Ama üzülmeyeceğim tarafından baktığımda, kazançlarımın oldukça fazla olduğunu görüyorum.

Zaman geçtikçe kendimi başkalarına kendimi ispat ihtiyacım azalıyor. Kendimi daha az kontrol ediyor, hayattan daha çok zevk alıyorum. Her şeye ilgim daha da artıyor, daha iyi anlıyorum ve daha çabuk kavrıyorum. Daha pratik zekalı mı oldum ne ? Düşünüyorum da, şimdiki öğrenme isteğim okul yıllarımda olsaydı herhalde her seneyi birincilikle bitirirdim, hem de düşlediğim ve çok istediğim bölümü. Zaman, başkalarının hatalarını daha kolay affetmemi ve görmemi öğretti bana. Daha az hata yaptığımı fark ettim. Küçük yanlışlarda ve hatalarda da önce kendimi yargılamamı ve daha da önemlisi suçlu olduğumda, kendimi de affetmeyi de öğrendim.

Yaşamım boyunca, hep insanları seçtim. İlk zamanlar bunu hep yadırgardım, yadırgandı da çevremde çoğu zaman. Ama yıllar geçince anladım ki, bu seçimim bana fazla da bir şey kaybettirmedi. Çünkü diyalektik kurabileceğim ve çok şey öğrenebileceğim, sohbetinden, birlikteliğinden keyif alabileceğim, insanlarla birlikte olmayı düstur haline getirmişliğim bana çok şey kazandırdı. Mesela, insanların içlerini daha iyi anlıyorum şimdi. İnsanların sıkıntılarını dinleyebiliyorum ve çözüm önerebiliyorum. Olumsuzluklarını şahsi almak yerine savunma sistemlerinin ardında izole olmuş korkularını görebiliyorum. Şefkat hissim daha bir fazla artıyor. Başkalarının beni daha derin tanımalarını, anlamalarını artık risk olarak görmüyorum. Şimdi "o" savunma sistemimi korumak için ne kadar enerji harcamış olduğumun farkındayım. Doğru insan olmadığı sürece bir beraberlik yaşamam gerekmediğini artık anladım ve kabul ettim.

Genelde bu dönemde bir beraberlik içindeyseniz bekar arkadaşlarınız hem ilişkinizi sürdürebilmenizi, hem de özgürlüğünüzü sağlayabilmenizi kıskanırlar. Eğer yalnızsanız, evli arkadaşlarınız tüm enerjinizi arkadaşlarınıza ve dış dünyayı tanımaya adayabilmenizi kıskanabilirler. Bu hayatımdaki hayatımdaki tüm seçimlerimin sorumlusu benim. Hayatımdaki olumsuzluklar için hep başkalarına suçu atmayıp, suçu önce kendimde aramayı ve çözümünü aramayı öğrendim. Kesinlikle sigarasız ama stresle daha az yaşamayı ve mümkün olduğunca aktif ve spor yapmanın ne kadar faydalı olduğunu öğrendim.

En önemlisi, daha çok sevmeyi, daha az üzülmeyi ve düşüncelerin kafada kalmamasını öğrendim. Düşüncelerin yazıya dökülünce, başkalarının da yararlanabileceğini ve ders alınabileceğini öğrendim..

Ne çok şey öğrenmişim değil mi ?

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..