Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

40 yıl önce bugün

40 yıl önce bugün
 

Yaşlı kadın o sabah yorgun uyandı. Bir gece öncesinden iyi uyuyamamıştı. Karma karışık rüyalar görmüştü. Hayırlara vesile olsun diye düşündü.

Salondaki koltuğa oturdu biraz toparlanmak için. O esnada sehbanın üzerindeki takvim gözüne çarptı. Masa takviminin burada işi ne, bilgisayar masasında duruyordu bu kim getirmiş diye düşündü br an. Takvimi eline aldı ve içeri götürmek üzere koltuktan doğrulurken bacaklarının ne kadar ağrıdığını düşündü. Gene havada nem oranı fazla, gene ağrılarım azdı diye acıklı acıklı söylendi.

Doğrulurken gözü bir an elindeki takvime ilişti. Günlerden 20 Temmuzu gösteriyordu takvim. Kalkmaktan vazgeçti, elinde takvimle tekrar koltuğa oturdu, gözlerini kapattı.

Genç kadın 20 li yaşların sonuna yaklaşmıştı. Kendisi ile aynı yaştaki eşi ve 2 yaşındaki küçük kızı ile Orta Anadolu'da bir fabrikanın lojmanlarında oturuyorlardı. Eşi ve kendisi bir kaç yıl önce bu fabrikada görev almışlar, minik kızını burada dünyaya getrmişti.

O gün,  20 Temmuzdu. Sıcak bir sabaha uyanmışlardı.Havalar iyice ısındı, kara iklimi böyle oluyor diye yattığı yerde düşündü.Deniz şehrinden gelen insanlar için kara iklimine alışmak zordu. Ama bu tesiste çalışmaktan, Torosların eteğindeki bu kasabada yaşamaktan memnundu. Fabrikadaki bütün arkadaşları Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelmiş mühendislerdi. Yabancıların kurduğu bu fabrikada çok sayıda yabancı eleman da çalışıyordu. Bu kadar genç ve değerli elemanın çalıştığı bu yerde sosyal tesisler çok yeterli idi. Otel, gazino, yüzme havusu, yazlık kafeler kurulmuştu hep gelen kişilerin kendilerini yalnız hissetmemeleri için.

Bunları düşünürken içerden küçük kızının sesini duydu. Erkenden uyanan minik kız her sabahki konferansına başlamıştı gene. Oysa bugün günlerden cumartesiydı ve iş, kreş yoktu. Biraz daha uyayabilrdi çocuk. Tam bu sırada eşi odanın kapısında göründü.Kıbrıs Barış Harekati başladı diye anlatıyordu heyecanla

Aylardır, günlerdir Kıbrıs'ta problemlerin olduğunu basından takip ediyorlardı. Yataktan bir çırpıda kalkan genç kadın hemen radyonun başına koştu. Büyük şehirlerde televizyon yayınları başlamasına rağmen onların kasabasında henüz yayın başlamamıştı. Gerçi onlar hemen bir televizyon almış ve salondaki kütüphanenin üzerine yerleştirmişlerdi Arada küçük kız geçip karşısına bakıyordu bir şey çıkacak mı diye.

Radyoda Ülkenin Şair Başbakanı Bülent Ecevit konuşuyordu. Genç kadının gözlerinin önüne geldi şair Bülent Ecevit'in hayali. Mavi gömleği, keskin bakışları, genç ve dinamik hali ile Bülent Ecevit.

Eşi de küçük kızı kucağına almış radyonun başına oturmuştu. Bu arada gözü minik kızın elindeki ekmek parçasına takıldı. Demekki eşi çocuğa ekmek vermişti açlığını bastırsın diye.

Genç karı koca gözlerinden akan yaşla, içlerinden kabaran milli duygularla Şair Başbakanlarını dinlediler bir süre. Ardından telefonlar çalmaya başladı. Herkes çok heyecanlı, memnun ve ümitlli idi. Bütün gençler o anda silahlanıp orduya katılacak kadar istekli, genç kadınlar sahra hastanesinde görev almaya hazır birer hemşire idiler sanki.

Yaşlı kadın gözlerini açtı. 'Kamildir o insan ki yaşar hatıralarla, bir başka kerem beklemez artık  gelecekten, Heran doludur gözleri canan ve baharla, Kam aldı sanır kendini ömüründe felekten.'diye çok sevdiği bir şiiri mırıldanır buldu.

Yıllar geçmişti, yaşlanmıştı. Neler değişmişti ülkesinde, dünyasında. O artık sadece geçmişi düşünerek ağlıyordu.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..