Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '11

 
Kategori
Özel Günler
 

5 Aralık Kadın Hakları Günü

5 Aralık Kadın Hakları Günü
 

Kadın olmak, dünya üzerinde en zor şeydir belki de evinde anne, ev kadını, iş kadını, eşinin arkasında duran destek veren yuvayı yapan dişi kuş misali durmak.

Peygamber efendimizin en büyük mücadelesi kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesini engellemek için olmamış mıdır? Dinimiz kadınlara değer verirken Peygamber efendimiz bunu her fırsatta dile getirirken peki biz kadınlarımıza ne kadar değer verdik?

‘’Cennet anaların ayağının altındadır.’’ Denildiği noktada oradaki analarımız kadın değil mi?

Peki neden kadınlarımız sürekli 2. sınıf insan muamelesi görmektedir. Kadınlarımıza verilen haklar değerler neden yok sayılmaktadır. Şimdi bunu da siyasi bir görüşe bağlayanlar çıkacaktır fakat bence bu siyasi değil toplumsal ahlaki bir sorundur. Evet devlet olarak alınması gereken tedbirler muhakkak vardır fakat bundan önce halkın bilinçlendirilip ahlaki olarak alınması gereken tedbirler vardır. Bu sorun toplumsal hatta evrensel bir sorun durumundadır. Dünya üzerinde en gelişmiş devletler dediğimiz devletlerde bile kadının şiddete, kötü muameleye maruz kaldığı bilinmektedir.

Bugün töre adı altında kadınlarımızın kızlarımızın bir mal misali satıldığı ortadadır. Devlet her ne tedbir alırsa alsın 15 yaşındaki gelinlerimiz her gün çoğalarak artmaktadır. Ailesinin isteği ile çocuk yaşta babasından, dedesinden büyük insanlarla evlenmek zorunda kalanlar ailesince kapıdan beyaz gelinlikle uğurlanırken kulaklarına aynı zamanda şu kelimeler fısıldanmaktadır ‘’ Bu evden gelinlikle çıktın kefenle dönersin ‘’.

Şimdi bu kızımız, kadınımız gittiği yerde hangi işkenceye uğrarsa uğrasın sesini çıkarabilir mi? Zaten çıkarmaya kalksa karşı gelse töre yine devreye girer ve ya kocasının kurşunu ile ya kardeşinin elinden çıkan kurşun ile hayata veda eder.

Kazara tecavüze uğrasa tahrik unsuru kadındır denilir. ‘’ Dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek peşinden gitmez.’’ Mantığı ile hemen mahkemesi görülür. Suçlu aramaya gerek yoktur, katlet namusun temizlensin görüşü ile kızımız kadınımız en yakınlarınca katledilir.

İşte bu anlayış var olduğu sürece devletin aldığı tedbirlerde her daim yetersiz kalmaktadır.

Sonrasında mı? Koruması katledildikten 3 ay sonra gönderilen kadınlarımız olur. Bunda tabi ki devletinde eksikleri vardır ama devlette bir noktada bu duruma bürokrasi işleyişi ile yaklaştığından bundan ötesi gelmemektedir. Devleti suçlamak bu sorun içinde en kolay yoldur asıl suçlanması gereken insanlıktır. İçimizdeki insani duyguları töre masalı adalet sistemi ile öldürdükten sonra buna ne devlet bir şey yapabilir ne de alınabilecek en büyük korumalar. Önemli olan insan olmayı başarabilmek birilerinin çıkarları için halk kanunu kitabına töre adı ile yazdığı bu yanlışları silebilmektir.

İşte bu töre yazarlarının halk kanunları kitabına eklediği o kadar değişik ata sözlerimiz vardır ki, bunlar içler acısı durumu daha net ortaya koymaktadır.

‘’ Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin.’’

Bunu söyleyen ve uygulayan zihniyeti hangi hukuk kanunu durdurabilir ki…

İşte bu yüzden kadın hakları hukuki veya devlet sorunu olmaktan öte bir ahlak ve kültür sorunudur. Devlet bu olayın çözümünde % 5 oranında faktördür olayın aslı figüranlardan biridir devlet, bu olayın baş rol oyuncusu ahlaki değerlerini insanlığını kaybetmiş, her olayda töre masalının arkasına sığınan toplumdur. Bu sorunun çözümü de o yüzden ahlaklı toplumdan gelmektedir.

Bu olayın çözümü analarımızdan geçmektedir, fakat anlaşılması zor olsa da analarımız sanki kendi çocukları evlendiklerinde o günlerin adeta intikamını alırcasına çocuklarını kendi gelinlerine şiddet uygulamaya yöneltmektedir. İşte bu nokta daha ilginçtir, kendine yapılanların, kendine uygulanan şiddetin sadece kendini tatmin amaçlı olarak aman el kızı denilerek kendi hemcinsine uygulanmasını istemekte tuhaftır. O kadar ileri düzeye ulaşır ki bu tuhaflıklar bazı noktalarda hırsını alamayıp gelinlerine şiddet uygulayan kaynanalara da rastlarız ve bunlar azımsanmayacak orandadır. Sorduğunuzda siz benim kaynanamın bana yaptıklarını görseniz diye başlarlar…

İşte bütün bunların altında bir intikam alma, bana yapıldı bende yaparım psikolojisi yatmaktadır aslında…

Bu psikoloji olduğu sürece ne kadına şiddete nede kadın sorunlarına çözüm üretmek kolay olmamaktadır. Devletin aldığı hukuki tedbirler ise sadece olaydan sonra verilecek cezai uygulamalarla sınırlı kalmaktadır.

Dünya üzerindeki kayıtlı mal varlıklarının sadece % 1’lik kısmı kadınlarımıza aittir bu bile kadın haklarının ne boyutta olduğunu gösterme konusunda yeterli değil mi? Tamamen erkek ego manyasının sürdüğü bu yapılanmada kadın haklarından söz etmek ne kadar mantıklıdır asıl tartışılması gereken budur.

Biz eksik eteklerin, saçı uzun aklı kısaların sorunlarını çözmek yine biz aklı kısalara düşmektedir. Netice itibarı ile haklar verilmez alınır ve bu hakları almayı başarmamız gerekmektedir.

 İşte bu ortamda Kadın Hakları Günü olarak 5 Aralık gününü kutlamak sadece bu sorunları dile getirip biraz olsun insanların bu konuda bilinçlenmesini sağlamak açısından önem taşımaktadır. Burada hepimize düşen bir görev vardır. O görev; sorunun bir parçası olmak yerine çözümün bir parçası olmayı başarmaktır.

Şayet Kadın Hakları konusunda çözümün bir parçası olmayı beceremezsek ve çözümü devletten ve kanunlardan beklersek bu sorun çözüme ulaşamaz.

Bu vesile ile Tüm Kadınların 5 Aralık DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ’nü kutlarım.

 

Burçak YAZICI

 

 

 
Toplam blog
: 168
: 1098
Kayıt tarihi
: 02.07.10
 
 

4 kasım 1996 yılında İstanbul'da dünyaya geldim. Bu sene ilköğretimden mezun oldum. Okul hayatımd..