Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '17

 
Kategori
İlişkiler
 

5 Harflik Roman - Hayat

5 Harflik Roman - Hayat
 

''Kendine iyi bak, bu alemin özüsün sen. Yaratılmışların göz bebeği olan insansın sen.''


Yaşamak...

Ne büyük bir eylem, değil mi?

Yaşıyoruz; öyle ya da böyle. Acısıyla, tatlısıyla; kah ağlayarak, kah gülerek..

Yürüyoruz; bazen koşarcasına, bazen tökezleyerek. Hep daima ileri; yolun sonuna doğru...

Yaşamak...

Görünürde alınan nefeslerin, verilenlere eşit olduğu basit bir denklem... Oysa, içinde koskocaman bir bilinmeyeni barındıran... Çözmeye çalışırken karmaşık hale gelen ve ömür denen süreyle limitlendirilen, doğru sonucun ise kolay bulunamayacağı bir varoluşun adıdır yaşamak.

Üzerinde çok düşünerek bu denklemi biz zorlaştırmıyor muyuz aslında? 

Yaşantımızı ele alalım. Öyle anlar oluyor ki; bazen içinden çıkılmaz bir hal alıyor, bazen kaçıp gidesimiz geliyor. Bunalım çadırının altında toplanıyoruz hepimiz. Dert yanmalar başlıyor ardından; ''Şöyle oldu da, böyle oldu da...'' diye. 

Farketmeliyiz ki, bu cümleleri kurmamıza sebep olan; yani denklemi çözülmez hale getirenler hayatımızda doğrudan veya dolaylı olarak yer edinenler oluyor. Bunlar kişi de olabilir, nesne de. Her iki durumda da onların hayatımıza etki etmesine izin vermek, kendi kendimizi çıkmaz sokaklara, kısa süreli çözümsüzlüğe sevk ediyor. Her kurtulma çabası enerjimizi git gide azaltıyor.

Bazımız, bir bilinmeyene değer vererek çözüme gitmeyi deniyor. Ancak bu, bazen doğru olduğu gibi, bazen de karmaşıklığı artırıyor.

Aslına bakacak olursanız dostlar çözüm çok kolay; fazla düşünmemek.

Zaten herkesin yaşam süresi ezelden yazılı; hepimiz yaşam denen filmin sonunda perdeyi kapatacağız. Ne gerek var üzülmeye, dert etmeye? O, onu dedi; bu, bunu dedi... Vay efendim, bana bunu nasıl yapar?... Onun var, benim niye yok?... Ben hak ediyorum, ben yapıyorum,ediyorum... Bunlarla yaşamımızın rengini solduruyoruz. Ne gerek var arkadaş, gülmek varken gerilmeye?

...........................................................................................................................................

Hayatın tadını çıkarın dostlar; ölüm var. Güzel geçinin; dünyada kalacak şeyler için kin tutma, kibir, gıybet, dedikodu, haset gibi çirkin eylemleri yapmayın.

Tadınız kaçmasın; size iyi gelen insanları yakınınızda tutun. Şeker gibidir onlar; dillerinde samimiyet vardır, huzur vardır, tat vardır. Geri kalanı boştur; onları ise uzak tutun kendinizden.

Mutlu olabileceğiniz ortamları seçin. Nerede kendiniz olabiliyorsanız, oraya kurun muhabbet sofrasını; gönül insanları bulur sizi, merak etmeyin.

İyilikten vazgeçmeyin; kendinize yapılan iyilikleri unutmayın.

Gönül almayı bilin, hatır bilin, vefa bilin; ama kendisi vefasız olan bu dünyadan vefa beklemeyin.

Kendinize yakışanı yapın. Farkınızı böyle ortaya çıkarın.

İntikam için fırsat kollamayın. Her şeyin bir vakti vardır. Hesap sormayı yüce Yaradan'a bırakın.

İnsan olarak kendi kıymetinizi bilin. Yaratılanların en yücesinin insan olduğunu unutmayın.

Şeyh Galip'in meşhur bir beyiti vardır:

''Hoşça bak zatına, kim zübde-i alemsin sen;

Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen.'' diye.

 

Ben öyle yapıyorum; hoşça bakmaya çalışıyorum zatıma.

Gülüp geçiyorum hayata karşı.

Ve

Çok şükür mutluyum...

 

 

 
Toplam blog
: 70
: 689
Kayıt tarihi
: 08.10.14
 
 

YTÜ, Kimya Yüksek Mühendisi... Kağıtlar yetmiyor yazmaya... "Daha bitmedi! ..