Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

6 Mart Salı

6 Mart Salı
 

RTÜK Sırlara Fetva İstedi (Akşam)

Şanlıurfa’da 12 yaşında bir genç kızın Sırlar Dünyası adlı televizyon dizisinden etkilenerek kendini astığı haberini dünkü Posta ve Radikal gazetelerinin manşeti olarak sizler sunmuştum.

Bugünkü Akşam gazetesi, RTÜK’ün Kurtlar Vadisi dizisini yasaklayıp, cinli perili dizilere izin vermesini eleştiren bir başlık atmış. Bu tür dizilerin hurafeler içerdiği ve çocuklara zarar verdiği gerekçesiyle yapılan şikâyetler karşısında RTÜK Diyanet’tten fetva istemiş. Yani bu dizilerde gösterilen şeylerin İslâmî bir tarafı var mıdır, dine uygun mudur diye görüş istemiş. Gelecek cevaba göre işlem yapılacakmış.

Öte yandan Hatice’nin ailesi şimdi, kızlarının Yaralı Yürek dizisinden etkilendiğini söylemeye başlamışlar.

İnsanlara zararı olan bir şeyi dinin emretmesi veya hoş görmesi mümkün olmaz. Din insanın sıradan gündelik hayatını güzelleştiren, kolaylaştıran bir yol olmalıdır. Esrarengiz olaylar, fizikötesi özellikler taşıyabilirler. Dinin yalnızca inanç kısmında fizikötesi bir kısım olsa da, ibadet ve günlük hayatı ilgilendiren fiil ve davranışlar, tamamen doğal, insan hayatına uygun, iyiliği ve güzelliği çağrıştıran özellikler taşır.

RTÜK GÖRMÜYOR (Cumhuriyet)

Maalesef hepimiz her şeyi kendimize göre yontmasını iyi biliyoruz. Akşam gazetesi Kurtlar Vadisi’nin yasaklanmasına nazire olarak, RTÜK’ten sırlı esrarlı dizilerin de izlenip denetlenmesini isterken, Cumhuriyet gazetesi de hani şu tehlike sinyali veren gazetesinin reklam filmlerinin RTÜK tarafından incelenmeye alınmasının kızgınlığını yansıtıyor.

Klasik Türk insanı davranışımız her yerde devam ediyor. “Benden önce kırmızı ışıkta iki araba daha geçmişti. Onları niye yakalamadın” hikâyesi hepsi…

İnsan tabiatı, kendini koruma adına buna benzer refleksleri yapmaya yatkın. Sadece bununla kalsak iyi. Bakın daha beteri de var:

UZLAŞMAZSAK İNDİRİRİZ (Gözcü)

Gözcü gazetesinin manşetinde Deniz Baykal’a ait bir söylem var. Daha önce 4 Mart Pazar günkü Takvim gazetesinde Deniz Baykal’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir yol izleyeceğini size aktarmıştım. İlk turda mecliste 2/3 çoğunluk yoksa bunu Anayasa mahkemesine götürüp seçimi iptal ettireceğini söylüyordu sayın Baykal.

Başbakan Erdoğan’ın buna cevap vermesi, meclisin toplanması için böyle bir şart yoktur, şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl bir yol uygulandıysa bunda da aynı yol uygulanacaktır, demesi sayın Baykal’ı biraz kızdırmış olmalı ki, tehditvari bir söylemi var.

Ben bir vatandaş olarak muhalefet Partisi liderinin “uzlaşmazsak indiririz” demesini pek anlayamıyorum. Yani uzlaşırsak indirmeyiz demek mi bu?

O halde ortada herhangi bir hukukî, siyasî, sosyal engel yok. Sadece uzlaşmamız lazım. Sonuçta Erdoğan Çankaya’ya çıkacaksa, CHP ile uzlaşsa da uzlaşmasa da aynı insan değil mi? Yani daha açıkçası, uzlaşmazsak indiririz, uzlaşırsak indirmeyiz, siyasi literatürde ne anlama geliyor?

KÖŞK YOLU DİKENLİ (Güneş)

Erdoğan’ın önüne Deniz Baykal’dan başka engel olmaya çalışanlar da var. Baykal, partisini meclise sokmayarak sadece AKP oylarıyla cumhurbaşkanının seçilmesini sağlamaya, sonra da tek parti oyuyla seçildiği için sonuçla ilgili problemler çıkarmaya hazırlanırken, eski Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreş de Erdoğan halkın öfkesine sübap olamaz diyerek onun önünü kesmeye çalışıyor.

Seçimde Erdoğan’a oy veren onu başbakan yapan halk değil mi? Peki onun cumhurbaşkanlığına öfke duyacak olan başka bir halk da mı var? Yani oy verdiği parti veya kişi kazanamayınca öfkelenmek bir demokrasi kuralı mıdır, pek anlayamadım. Herkes kendi istediği olmadı diye öfkelenmeye kalkarsa, bu işin sonu nereye varır?

Türkiye Genç işadamları konfederasyonu da cumhurbaşkanı laik olmalı, yoksa ekonomik kriz çıkar, demiş. Erdoğan’ın ne kadar laik olup olmadığını bilemem. Ama Sayın Ahmet Necdet Sezer’in laik olmadığını düşünebilecek ve söyleyebilecek tek bir Allah’ın kulu olmadığına kalıbımı basarım. Ama ne yazık ki Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini 2001 yılında onun döneminde yaşamıştı. Yani tarihte değil, hepimizin hatırlayabildiği bir dönemde… Başka ne denebilir ki…

ÇANKAYA GEÇİLMEZ (Star)

Bilindiği gibi Akparti hükümetinin atamalarında kılı kırk yaran cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, birçok bürokratın atamasını yapmıyor. Birçok kurum da bu yüzden vekâletle yönetiliyor. Aslında eski bir haber, nedense bugün Star gazetesinde manşette bir kez daha verilmiş.

RÖGAR NÖBETİ (Hürriyet)

İstanbul’da yaşanan bir facianın bir daha hiçbir yerde tekrarlanmamasını isteyen başbakanın talimatı üzerine belediye başkanları, bu konuya daha dikkatli düzenlemeler yapmak için bir zirve toplantısı yaptılar.

Zaman zaman hırsızlar tarafından da çalınan bu kapakların kontrolünün mutlaka sağlanması konusunda yetkililer bir kere daha uyarıldı.

YALANCININ AMPULÜ (Milli Gazete)

Yeni yılın bütçesinde IMF’ye olan borcumuzun azaldığıyla ilgili haberleri hatırlıyorsunuz. Şimdi hükümet bazı yerlere bu bilgiyi veren afişler de astırmış. Milli gazete burada hükümetin bir kurnazlık yaptığının altını çizerek IMF’ye olan borcun çok cüz’i gösterilmesi karşısında bazı vatandaşlarımız bütün borcumuzun bu kadar kaldığını zannediyorlar, oysa borcun tamamı çok daha fazla diyor.

Evet burada yanlış anlamaya uygun bir durum var gibi. Ama yalan demek yanlış. Bu bilgilerde ve afişlerde dış borcumuz azaldı ve şu kadar kaldı denmiyor ki, sadece IMF’ye olan borcumuzun kalanından söz ediliyor.

ABD'DEN İRAN'A FÜZE PARÇASI (Milliyet)

Türkiye’de kurulan bir İran şirketinin TOW füzelerinde kullanılan elektrik bağlantı parçalarını ABD’deki bir şirketten satın alıp Türkiye üzerinden İran’a gönderdiği belirlendi. Durumu farkeden Türk Gümrüğünün bilgilendirdiği ABD’li yetkililer, bu malların Türkiye’den çıkarılmaması gerektiğini söylediler.

YALAN ÖLDÜRDÜ (Posta)

Eşler için hayatta en önemli şeylerden biri, birbirlerine karşı dürüst olmaları. Bir ana okulu öğretmeniyle evlenen Astsubay, 30 yaşında olduğunu ve bunun da kendisinin ilk evliliği olduğunu söylemişti. Bir tesadüf sonucu eşi kocasının 37 yaşında olduğunu, daha önce bir evlilik yaptığını ve bu evlilikten 2 çocuğu bulunduğunu öğrenince, kandırılmayı gururuna yediremedi. Eşi boşanmaya yanaşmayınca da intihar etti.

ORGAN BAĞIŞINA FREN (Radikal)

Organ bağışı konusunda karmaşık bir olay. Bir taraftan öldürülen biri, diğer tarafta organ bekleyen biri var. Ölenin ailesi organ bağışına izin vermişse doktorlar bu organı hemen alıp kullanabilirler mi, yoksa savcıyı mı beklemek zorundalar. İşte sorun bu.

Zaten organ bağışının yetersiz kaldığı ülkemizde buna benzer olaylarda doktorlar organları alıp nakil yaptıkları için haklarında savcılık tarafından tahkikat açılmış.

EŞİNE AŞIK OLDU, ARKADAŞINI YAKTI (Sabah)

Bir başka sosyal facia daha. Fakat burada biraz vahşet de var. Arkadaşının eşine âşık olan bir vatandaş, sevdiği kadınla beraber olabilmek için arkadaşını önce vurdu, sonra yaktı, küllerini de çöplüğe attı. Bir intikam ateşiyle böyle bir şey yapılmasına insan biraz akıl erdirebilir ama, sevgi gibi kutsal bir duygu için böyle bir vahşetin yaşanmasını anlamak bir hayli zor.

LPG FENA PATLADI (Takvim)

Benzin fiyatlarının artmasıyla, arabasında LPG kullanımına geçenlerin sayısında büyük bir artış oldu. Önce taksicilerle başlayan LPG kullanımı, giderek Lüks model arabalara hatta jiplere kadar uzandı. LPG benzine göre yaklaşık % 30 mazota göre % 25 tasarruf sağlıyor.

TÜRKLERİ SAKIN KÜSTÜRMEYİN (Türkiye)

ABD Ankara büyükelçisi Kongre’ye bir çağrıda bulundu. İran ve Filistin masadayken Türkiye’ye karşınıza almak hiç de akıllıca olmaz diyen büyükelçi, Ermeni soykırımı kanun tasarısının kesinlikle geçmemesi gerektiğini, bu tasarının ABD’nin çıkarlarına ters düştüğünü, tasarı geçerse Türk Amerikan ilişkilerinin bundan zarar göreceğini söyledi.

YAZIKLAR OLSUN (Vakit)

Vakit gazetesi eski Genelkurmay başkanlarından Doğan Güreş’in bugün 28 Şubat öncesine benzer bir durum yaşanıyor demesini dikkate alarak, Paşa’ya kırgınlık ve kızgınlık gösterisi yapmış. Gazete, bana başbakan tak emreder, ben şak yaparım demesiyle hatırlanan Doğan Güreş’in, Refah-Yol hükümeti hakkında verilen gensoruya ret oyu verdiği için gazetelerde çıkan eteklikli fotoğrafını da yayınlamış.

ALAY EDER GİBİ (Vatan)

Vatan gazetesi, rögar kapağı cinayeti dolayısıyla sözleşmesi feshedilen ve iki yıl ihalelere girme yasağı getirilen müteahhit firmaya kaza günü yeni bir sözleşme için davetiye gönderilmesini, hiçbir şey değişmedi mantığıyla manşete taşımış. Ancak zaten haberde belirtildiği gibi bu olay, fesih işleminden önce yapılmış ki bu da doğal bir durum. Davetiyeyi göndermesi gereken memur o firmanın sözleşmesinin feshedileceğini ne bilebilir, ne düşünebilir.

ADALETE GÜVEN NİYE AZALDI? (Yeni Asya)

Hukukçular Derneği’nin düzenlediği bir panelde vatandaşın Yargıya karşı güveninin olup olmadığı tartışıldı. Adalete güvensizliğin memleket açısından önemli bir olumsuzluk olacağına dikkat çeken konuşmacılar, yargının devlete karşı bireyi koruması gerekirken, genellikle devletten yana bir tavır alması, en azından sonuçların vatandaş tarafından böyle algılanması, Adalete karşı güveni sarsmış olabilir, dediler.

BİZİ ÇAYCIYA KAPICIYA FİŞLETTİLER (Yeni Şafak)

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, “Karikatür Üniversite” adlı kitabında, İhsan Doğramacı’dan Attila İlhan’a kadar üniversitelerde görev yapmış yüzlerce kişinin gizli sicil belgelerinin nasıl doldurulduğunu anlattı.

Kapıcısının ve komşusunun hocam, sizin eve gelip gidenleri soruyorlar diyerek kendisini uyardığını da sözlerine ekledi.

KÜRESEL ISINMA BELEDİYELERE YARADI (Zaman)

Karla mücadele, belediyelerin korkulu rüyalarından biri. Bunun için ayrılan bütçe bir tarafa, karla başetmek o kadar kolay değil. Bu yıl kış pek fazla sert geçmeyip kar da yağmayınca buna en çok belediyeler sevindi. Çünkü hem karla mücadeleye ayırdıkları bütçe ceplerinde kaldı, hem de vatandaşa karşı mahcup olmak gibi bir korku yaşamadılar.

KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI KAN İZİNİ SİLER Mİ? (BirGün)

Birgün gazetesinin manşetinde değişik bir konu var. Deniz Geçmiş ve arkadaşlarının idamından sorumlu tuttuğu Demirel, yazdığı bir yazıda “elinizde kan izi var” diyen Ergun Babahan’a dava açmış. Savunmasında da bu ifadeyle kendisine hakaret edildiğini, oysa bu konudaki cezanın ve infazın devlet tarafından yapıldığını, o dönemde kendisinin dokunulmazlığının bulunduğunu söylemiş.

Tabi bu sorunun cevabı o kadar basit ve kolay değil…

REYTİNG KORSANLARI (Bugün)

Günümüzün insanı, neyi nasıl paraya çevirebileceğinin hesabı içinde. Özellikle değerinden fazla para kazanan işler için her türlü usulsüzlük insanların kanına işlemiş. Kısa zamanda daha çok para kazanmayı sağlayan bu işler için piyasada her türden dolandırıcı mevcut.

Şimdi de reyting korsanları türemiş. Bunlar küçük kanalların izlenme payların büyük kanallara aktararak, reklamların medya planlamasına etki ediyorlarmış. Ortada çok şaşılacak bir durum yok.

Yarın yeniden birlikte olabilmek umuduyla…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..