Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

6 Mayıs Pazar

6 Mayıs Pazar
 

Türk siyaseti çalkantılı bir dönem geçiriyor. Gerçi bizim çalkantısız geçirdiğimiz dönemler yok denecek kadar azdır ya… Türkiye’de ilk kez tek hükümetle 4 yılı aşan bir seçim dönemi yaşamıştık. Tarih bunu görmezlikten gelemez.

Tek partili hükümetlerin istikrar sağlamada daha etkili olduğu gerçeğini inkâr etmek mümkün değil. Türkiye böyle bir ivmeyi yakalamışken, belki bu güvenin getirdiği mağrurlukla, iktidar partisinin yaptığı yanlışlıklar, ülkeye çok pahalıya mal oldu.

Bütün bu olup bitenlerde Asker, Genelkurmay, cumhurbaşkanı, ADD, eski paşalar, halk, sivil toplum örgütleri, kendilerine düşen rolü bir görev bilinciyle oynarlarken, kabul etmek gerekir ki, son noktayı koyan Erkan Mumcu olmuştur.

Başarıyla başarısızlık, bıçak sırtı bir dengede olmakla beraber, özellikle devlet yönetimi, askerî hareket, darbe, ihtilâl gibi konularda, yarattığı kahraman veya hainlerle, birbirine 180 derece zıt bir açı çizer.

Olaylar yaşandıktan sonra yorum getirmek, onun da ötesinde şöyle olsaydı, veya böyle olmasaydı gibi şart edatları kullanmak, oldukça kolaydır. Ancak önceden bir hadisenin sonucunu kestirmekse bir hayli zordur.

Her başlangıç, zafere ve kazanmaya yöneliktir. Ama sonunun hezimetle bitip bitmeyeceğini kimse bilemez. Büyük adamlar kazanmak ve kaybetmek arasındaki % 50 ihtimali bir puanla da olsa başarı tarafına doğru yoğunlaştırmak için uğraşırlar.

Erkan Mumcu, anavatan Partisi üyelerini serbest bıraksaydı va bunların yarısı meclise girseydi, bugün Türkiye daha farklı bir yerde olacaktı. Ama o yer, gelecekte Türkiye’nin daha iyi bir yere gitmesini mi, yoksa daha da kötü duruma düşmesini mi ateşleyecekti, bunu kestirmek güç.

Tarihteki pek çok dönemeç noktaları gibi bu konuda da birbirine zıt çok şeyler söylenecektir.

Erkan Mumcu, partisinin kurucusunun yaşadığı bir gerçeğe rağmen CHP ile birlikte hareket ederek bu oluşumun en büyük mimarı olmuştu. Eğer bu oluşum başarıyla tanışırsa, Türkiye’nin gelecekte yeni bir kahramanı ve lideri olacaktır. Aksi bir sonuç ise hem onu tarihe gömecek, hem de nefretle anılmasına vesile olacaktır.

Bu riski göze alabildiği için Mumcu bir lider portresi çizmiştir. Partisiyle birlikte DYP’ye iltihakı da bu riski güçlendiren bir tutumdur.

Bugünün hemen bütün gazetelerinde övgüyle bahsedilen ANAP-DYP birleşmesi, merkez sağa bütünleşmenin bir sevinci olarak yansırken, Mumcu’nun önünde sıkıntılı günler var. Ötesi, ya karanlık, ya aydınlık… Bunu zaman gösterecek.

Demokrat Parti ve bu partinin seçimlerde ne yapacağı, başka bir yazı konusu olacaktır.

Şimdi gazete manşetlerine bir bakalım:

*****

SON ISPARTALI (Akşam). Erkan Mumcu son manevraları ile siyasete yön veren adam oldu. Güle Çankaya yolunu kapattı. Seçimin önünü açtı. İsim hakkı kendisinde olan Demokrat Parti’yi sağın birleşme adresi yaptı.

ONLAR ERDİ MURADINA (Güneş). Mumcu ile Ağar dün bütünleşme protokolüne imzayı bastı. Yeni evleri Demokrat Parti, evin reisi ise Mehmet Ağar oldu.

İLK BİRLEŞME SAĞLANDI (Hürriyet). Merkez sağda halkın büyük ümitlerle beklediği tarihi birleşme gerçekleşti. DYP ile Anavatan Demokrat Parti adında birleştiklerini açıkladı.

DEMOKRAT PARTİ İLE YENİDEN (Milliyet). Seçim takvimi nedeniyle bütünleşme seçim sonrasına kalırsa seçime DYP listesiyle girilecek. DP’nin genel başkanı Mehmet Ağar olacak.

HALKI DİNLEDİLER (Posta). DYP lideri Mehmet Ağar’la ANAP lideri Erkan Mumcu, halkın miting meydanlarında yükselen sesine kulak verdi ve tarihi bir anlaşmaya imza atarak partilerini birleştirdi. Yen oluşumun adı Demokrat parti, lideri de Mehmet Ağar oldu.

DARISI SOLUN BAŞINA (Radikal). DYP ile ANAP Demokrat Parti adında birleşti. CHP lideri Baykal’ın DSP’yi kapatın ısrarı iş önce zorlaştırdı. Son anda Sezer Baykal’la buluştu.

MİRASYEDİLER (Star). TBMM’den kaçarak Menderes ve Özal’ın mirasını meclise gömen Ağar’la Mumcu, şimdi de söz milletindir diyen DP çatısı altında birleşti.

BESMELE İLE İMZA ATTILAR (Vatan). ANAP ile DYP 2 Haziran’da Demokrat Parti adını alacak. Amblem Türkiye üzerinde kır at olacak.

*****

Yüzde 35 oyla 350 küsur milletvekiline sahip olan Akparti’nin, yasal da olsa önemli konularda istediğini yapmasını demokratik olmadığı gerekçesiyle engellemeye yönelik çalışmalarını hızlandıran CHP, yüzde 19 oyla kazandığı 150 küsur milletvekiliyle sözünü geçirmeyi, istediğini yaptırmayı demokratik buluyor.

Son olarak erken seçimin tarihini beğenmeyen ve bunu değiştirebilmek için akla gelmedik yollara arayan CHP’nin yeni taktiği, çok sayıda önerge vererek komisyonun çalışmasını engellemek. Akla gelebilir ki, bu bir partinin en doğal hakkıdır. Konuyla ilgili söylenmek istenen şeyler varsa söylemeyecek mi, susacak mı? Elbette hayır. Ama bir konu için on bin önerge hazırlamak ne demek? Dört buçu yılda CHP toplam kaç önerge vermiştir ki, bir konuda on bin önerge versin. Bunun tamamen çalışmaları engellemeye yönelik bir taktik olduğu, meydandadır. Demokrasi de herhalde böyle göz boyamak değildir. Haber şöyle:

CHP MECLİS ÇALIŞMASINI ON BİN ÖNERGE VEREREK TIKAMAK İSTİYOR (Zaman). Anayasa değişikliği ve erken seçim tarihinden rahatsız olan CHP meclis çalışmalarını engellemek için ilginç yöntemlere başvuruyor. Paketteki yedi madde için 10.000 önerge hazırlayan CHP, sadece 4. madde için 600 önerge verdi.

*****

Cumhurbaşkanlığı seçimini, Akparti’yi Çankaya’ya çıkartmamak için bir hedef seçen muhalefet, önce tek partiye “üç önemli konumu birden teslim etmeme” stratejisine sarıldı. Arkadan Akparti’nin Atatürk’e, cumhuriyete, demokrasiye, karşı olduğu izlenimi yaratıldı.

Böyle bir ihtimalin korkusu dalga dalga yayılarak, cumhurbaşkanı Akpartiden olduğunda 100 yıl geriye gideceğimiz propogandası yapıldı. Adım adım her hamle toplumda dalgalanma yarattıkça, iktidara karşı bir eylem planı hazırlandı.

Ve halk ellerine bayrağı alıp sokağa fırladı. Hayali bir düşmana karşı Cumhuriyete, ülkeye, vatana sahip çıkacağını haykırmaya başladı. Muhatap elbette Akparti’ydi.

Ama mitingler bir parti mitinginin ötesine geçmişti.

Yüzde otuz beş oyla parlamento’nun çoğunluğunu sağlamak elbette âdil değildi. Ama bunu Akparti kendisi yapmamıştı. Hatta seçime katılmayanları da hesaba katarak % 25 oyla cumhurbaşkanı seçmek, bu da çok sağlıklı görünmüyordu.

Bütün bu olup bitenler karşısında siyaset tarihinde hiç görülmemiş biçimde Akparti’den başkalarının yaptığı kanunlarla sahip olduğu imkanlardan vazgeçmesi isteniyordu ve erdemli bir hareketle, benim cumhurbaşkanı seçmem doğru olmaz demesi bekleniyordu.

Keşke bu kadar dürüst, bu kadar demokrat olabilselerdi ama, keşke karşısına çıkanlar da aynı çizgide olmayı başarabilselerdi…

Yasalara göre doğru bir yol izlemek, ne zamandır vatan hainliğiyle eşdeğer bir anlam kazandı ki, bugün Türkiye’nin yüzde yirmi beşine yani her dört kişiden birine düşman gözüyle bakılabiliyor? Bu çok tehlikeli bir nokta. “Ele geçirmek, kalenin düşmesi” gibi tabirlerin demokratik olduğunu iddia etmek de mümkün değil. Umarım zevkli ve heyecanlı başlayan bu gösteriler daha üzücü boyutlara ulaşmaz. Şimdi dünkü miting haberlerine bakalım:

ANADOLU AYAĞA KALKTI (Cumhuriyet). Çanakkale ve Marmaris’te yapılan cumhuriyet mitinginde yüz binlerden birlik çağrısı…

ARINÇ’IN KALESİ DÜŞTÜ (Güneş). Köşke dindar biri çıkacak diyen Bülent Arınç’ın memleketi, Çankaya yolları irticaya kapalı, sloganlarıyla inledi.

EGE DE COŞTU (Hürriyet). Manisa Çanakkale ve Marmaris’te yüz binlerce insan cumhuriyete bağlılık yemini ederken, Almanya’nın Duisburg kentinde de Avrupa’da yaşayan Türkler aynı duygularla miting yaptılar.

COŞKU DALGA DALGA (Milliyet). Cumhuriyet mitingleri dün Manisa, Çanakkale, Marmaris ve Almanya Duisburg’da yüz binleri sokağa döktü. Meydanlar laiklik sloganlarıyla çınladı.

BEYAZ DEVRİM (Takvim). Önce Tandoğan ardından Çağlayan geldi. Milyonlar cumhuriyete sahip çıktı. Dün o ateş Manisa’dan Çanakkale’ye Marmaris’ten Duisburg’a sıçradı.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE (Tercüman). Çanakkale, Manisa ve Marmaris cumhuriyet için coştu. Yüz binler “Ne Mutlu Türküm diyene” haykırışlarıyla, onuncu yıl marşıyla dünyayı inletti.

*****

SİVİL TOPLUM DEMOKRASİ DEDİ (Yeni Şafak). Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Memur-Sen ve BASK, her ne koşul altında olunursa olunsun, emekçiler demokrasiden yana tavır geliştirecektir ve emekçiler demokrasiye taraftır, mesajı verdi.

Yorum : Saldırı karşısında savunma her zaman güç durumda kalmıştır. Akparti’ye yönelik geliştirilen eylemlerin demokrasiye zarar verecek noktaya gelmesine karşı gösterilen tepkiler bile neredeyse demokratik sayılmayacaktır.

*****

DEMOKRASİ YİNE BARAJDA BOĞULACAK (Birgün). Anayasa’ya rağmen temsilde adalet bu seçimde de sağlanamayacak. Yüzde 10 baraj yüzünden milyonlarca oy yine çöpe gidecek.

Yorum : Bütün bu hengamede yüzde on barajı yine unutuldu. 2002 seçimlerinde oy kullanan seçmenlerin yüzde 45’inin baraj yüzünden parlamentoda temsil edilememesine gösterilen tepki başımıza bugün karşı karşıya geldiğimiz dertleri açarken, yeni dönemde yine bu engel bütün haşmetiyle yerini korumaktadır.

*****

KERKÜK’ÜN ZOR GÜNLERİ (Türkiye). Göçe zorlanan Türkmenler’in yerine İran Avrupa hatta Türkiye’den ithal edilen Kürtler, Kerkük’e yerleştiriliyor.

Yorum : Şu an iç politikada meydana gelen karışıklıkların altında ezilen Türkiye’nin Kerkük için yapacak fazla bir şeyi yoktur. İktidar partisini yıpratmak adına Türkiye Cumhuriyeti hükümetini yıprattığımızı hiçbir dönemde kavrayamadık. Bu sefer yine aynı oyun Ortadoğu’daki elimizi zayıflattı. Bunun hesabını da vermeyi düşünen maalesef hiç kimse yok.

*****

YÜZDE YÜZ ŞAMPİYON (Takvim). İnönü’de takipçisi Beşiktaş’ı yenerek puan farkını beşe çıkaran Fenerbahçe bir mucize olmazsa şampiyon.

Yorum : Geçen yıl son maçta ortaya çıkan durumu gördükten sonra Fenerbahçe için her şeyin bittiğini söylemek o kadar kolay değil, üstelik doğru da değil. Türkiye mucizelere alışkın bir ülke. Ne zaman ne olacağı o kadar kolay kestirilemez.

Yarın yeniden buluşabilmek umuduyla…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..