Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

6 Şubat Salı

6 Şubat Salı
 

Günlerden beri Hrant Dink cinayetiyle yatıp kalkıyoruz ve Ogün- Yasin- Erhan üçgeninde dolanıp duruyoruz. Yalan yanlış, bazan da doğru ayrıntılar yeni ipuçları elde edilmesine imkân sağlamakla beraber, henüz bir arpa boyu yol alınamaması, bu arada istifa eden veya görevden alınan kimsenin de olmaması, şaşkınlık yaratıyordu.

Bir derde çare olacak mı bilmiyoruz ama, İstanbul'da ilk görevden alma gerçekleşti. Manşetlere taşınan bu önemli haberin kahramanı, istihbarat şube müdürü Ahmet İlhan Gürer.

Akşam gazetesinde CERRAH'I KORUDU KENDİSİ GİTTİ başlığıyla yer alan habere göre, Dink öldürülecek ihbarını ciddiye almadığını bu yüzden üstlerine bilgi vermediğini itiraf eden müdür, bu ifadenin ardından görevden alındı.

Güneş gazetesi haberi, "Polis şefinin itirafı: İhbarı ciddiye almadım" şeklinde verirken, Posta gazetesinin manşeti "Suçlu benim" şeklindeydi. Sabah gazetesi ise "Ağır fatura istihbarata" çıkarıldı diyordu. Vatan gazetesi ise "Ciddiye almamış, işleri yoğunmuş" diyerek alayvari bir tarz sergiledi.

Manşetlerde yer alan ortak haberlerden biri, yine yürek burkan cinstendi. Cumhuriyet gazetesinin "Yuvada dayak ve hakaret" başlığıyla verdiği haberi okuyan herkes, ister istemez, yine mi, demekten kendini alamadı. Milliyet gazetesi ise maalesef ülkemizde sık tekrarlanan bu duruma "Çocuk yuvasında tanıdık dehşet" diye başlık attı. Posta gazetesi ise durumda bir değişiklik olmadığını vurgulamak için "Devlet yuvasında işkenceye devam" cümlesini kulandı.

Çocuk eğitimi, gerçek ana-babalar için bile çok zor bir durum. Zaman zaman insan, çaresizliğin öfkesine kapılıp kendi çocuğuna bile şiddet uygulamanın eşiğine gelirken, başka birinin çocuğuna bakmak durumunda olan görevlilerin bu tip duygulara kapılması çok kolaydır. Bu yüzden yuva eğitmenleri ve görevlilerinin, bu konuda eğitim almış, özel yetenekli kişilerden seçilmesi gerekir.

Daha önce Malatya'da benzer şiddete maruz kalan 7 çocuğun rehabilite edilmesi maksadıyla gönderildiği Bahçelievler'deki yurtta, bundan önce de farklı olaylar yaşanmasına dikkat çeken Star gazetesinin manşetiyse "Sabıkalı yuvada dayak rezaleti" şeklindeydi. Vatan gazetesi ise tepkisini "Elleriniz kırılsın" diyerek gösterdi.

Gazetelerin ortak olarak ele aldıkları haberlerden biri de, Laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 70. yılı dolayısıyla cumhurbaşkanının yayınladığı mesajın, laiklik tartışmasını yeniden gündeme getirmesiydi. Cumhuriyet gazetesi, Sezer'in, Arınç ve Erdoğan'ın laikliğin yeniden tanımlanması isteklerine karşı çıkarak gösterdiği tepkiyi "Laikliğin tanımı belli" şeklinde manşete taşıdı.

Gözcü gazetesi ise, cumhurbaşkanının daha önceki bir sözüne atıfta bulunarak, "Laiklik adam olmak demektir" manşetiyle haberi verdi.

Laikliğin anlaşılmasında ve uygulanmasında ortaya çıkan problemler yüzünden onun daha açık tarif edilmesi istenirken, sayın cumhurbaşkanımızın adam olmak gibi somut olarak tarifi imkansız başka soyut bir kavramla laikliği tanımlamaya çalışması, kafaları daha da karıştırdı.

Adam olmak gerçekten toplumumuzda olumlu anlam taşıyan bir kavramdır. Ama bu olumlu sonuca ulaşmanın tarifi imkânsız denecek kadar zordur.

Star gazetesi manşetini Başbakanın ağzından seçti: "Laiklik birleştirmeli." Buna kimsenin karşı çıkması veya itiraz etmesi mümkün değil. Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan laiklik, cumhuriyet yönetimi altında birbiriyle ülkü birliğine sahip bir toplum oluşturacaksa, burada ayırımcı değil, birleştirici bir özellik taşımalıdır.

Vatan gazetesi, daha açık bir ifadeyle Sezer'in mesajında yer alan bir cümleyi başlık olarak kullanmış: "Sezer Laiklik din özgürlüğü değil."

Bunun aksi, dine baskı yapılmasını normal sayma anlamına gelir ki, herhalde laiklik bu da değildir. En azından laiklik, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması demektir.

Anayasada yazıldığı şekliyle laiklik, kişinin hak ve ödevleri bağlamında, 24, 25 ve 26. maddelerde yer alan, Din ve vicdan hürriyetini, Düşünce ve kanaat hürriyetini ve Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini sağlayacak bir ilke olmalıdır.

Keşke hiç tartışmadan hepimizin kanaaatleri aynı fikir doğrultusunda birleşiverse. O zaman bütün problemler ortadan kalkardı. Ancak farklı fikirler ortaya çıktığında, sırf benim düşünce ve yorumum doğrudur iddiası ve bu iddia üzerinde tartışmanın imkânsız veya yasak olması, demokratik ilkelerle bağdaşamaz.

Laikliğin dinsizlik olarak algılanması, dinle ilgili herhangi bir görüşü, inancı, uygulaması olmayanların, laiklikle çakışan bir durumu olmamaları dolayısıyla, laikliği anlamış ve benimsemiş görünmelerinin kolay olmasından kaynaklanmaktadır.

Oysa din ve vicdan hürriyeti harkese bir inanca sahip olma imkânı sunmaktadır. Peki bu insanlar inançları doğrultusunda hareket ederken nasıl bir sınır uygulanacaktır, işte problemin başladığı nokta budur. Bu yüzden zaten laiklik, devletin bütün inançlara karşı eşit uzaklıkta ve mesafede olması esasıdır diye de tarif edilir.

Kavram kargaşalarını azaltmak ve mümkün olduğunca vatandaşlarımızı aynı ülkü etrafında toplamak zorundayız. O yüzden cumhuriyetin bütün ilkelerini benimseyip severek uygulayabilmemiz için, onların ne olduğunu çok iyi bilmemiz ve anlamamız gerekiyor.

Yeni Asya gazetesindeki bir habere göre "Servetin % 85'i, yüzde onun elinde"ymiş. Bu bizim ülkemizde değil, bütün dünya ülkelerinin ortalamasıymış. Oldukça çarpıcı ve düşündürürcü bir tablo... Cumhuriyet gazetesini haberi ise şöyle: "Zenginle yoksul uçurumu 38 bin kat." Bu da bir dünya haberi...

Dünyada 1 milyon insan günde 1 lirayla geçinmeye çalışırken, zenginler aşırı yoksul bir milyar insandan 38 bin kat daha fazla gelir elde ediyorlarmış.

Geçen yıl 5 Şubat'ta Trabzon'da yaşanan elim bir hadisede öldürülen rahip Santoro, ölüm yıldönümünde kilisede yapılan bir âyinle anıldı. Olayın faili O.A.'nın anne ve babası da törene katılıp, Santoro'nun ailesine başsağlığı dilediler ve oğullarının özür dilediğini söylediler.

Akşam gazetesi "Oğullarının katil olduğu kilisede özür dilediler" diye haberi verirken, Posta gazetesi "Kilisede buluştular" başlığını kullandı.

"Bankaların kredi kartı aidatı için iptal kararı" çıktı. Akşam gazetesinin haberine göre, Antalya'da Gülsen Güvenç adlı bir vatandaşın açtığı dava sonunda, bankaların ne ad adı altında olursa olsun, aidat parası olarak 25-30 lira gibi bir parayı kafadan tahsil edemeyeceğine karar verildi. Bu karardan bütün vatandaşlar yararlanabilecekler. Güneş gazetesinde haber "Kart ücreti yasal değil" şeklinde yer aldı.

Yeni Irak projesini hayata geçirebilmek için Başkan Bushun Kongreden 235 milyar dolar daha para istediğini haber veren Cumhuriyet gazetesi, "Başkan Bush'a para dayanmıyor" başlığını kullandı.

Vatan gazetesini "Ajanda paniği" başlığıyla verdiği haberde, Ankara'da çökertilen bir fuhuş çetesinin ele geçen ajandasında çok sayıda bürokrat, işadamı ve siyasetçinin telefon numarası bulunduğu iddia edildi. Gözcü gazetesi "Başkentte fuhuş paniği" diye verdiği haberde, çoğu yabancı olan hayat kadınları, polislere, bize dokunamazsınız, sizi süründürürüz diye tehdit savurdukları, ele geçen listenin de siyaset ve bürokrasi dünyasında paniğe sebep olduğu anlatıldı. Hürriyet gazetesinin haberine göre "Fuhuş defterinde bir de hakim var."

Bilindiği gibi özel sektörün çıkardığı rakılar arasında ATA adını taşıyan bir rakı var. CHP, Atatürk'ün adının rakıya verilmesini ve Atatürk'ün sürekli içki içen biri olarak topluma lanse edilmesini, ulu önderin şahsiyetinin zedelenmesi ve onun adı üstünden para kazanılması olarak yorumladığı için mahkemeye başvurdu.

Sabah gazetesi "CHP'den ata rakı davası" başlığıyla duyurduğu haberde, CHP'nin Ata ve Zeybek rakı markalarının iptalini istediğini yazdı.

Şike diye bir şeyi hepiniz duydunuz biliyorsunuz. Kanıtlanması mümkün olmasa da mesela bir takımın şampiyon olabilmesi için galibiyet alması yatmiyor, aynı zamanda 4 gollük da fark atması gerekiyorsa, hiç de zayıf olmayan bir takıma karşı alacağı 4-0'lık bir galibiyet sizi kuşkuya düşürebilir, acaba diye şüphelenebilirsiniz.

Peki 49 gollük bir şikeye ne dersiniz? Aydın 1. amatör kümede liderliğe oynayan iki takımın bu hafta attıkları toplam gol sayısı tam kırk dokuz. Takımlardan biri rakibini 19-2 yenerken diğeri 28-0'lık bir skora imza attı.

Bugünlük de bu kadar. Yarın yeniden birlikte olabilmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..