Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '15

 
Kategori
Tarih
 

600 yılda bir gelen büyük deprem

600 yılda bir gelen büyük deprem
 

Volkan ve deprem


Tarihe saplanıp kalmamak gerekir; ancak tarihten ders almadan da insanlar ve toplumlar geleceklerini tayin edemezler.

Gerek Batı, gerekse Doğu bilgeliklerini kapsayan güzel Dünyamızın kültürel mirasına ve fikirsel gelişim tarihine baktığımızda son 3000 yıl içinde 600 yıllık döngüler içinde gelen büyük değişim ve dönüşümler görülebilir.

Nedense bir şekilde 600 yılda bir büyük bir değişim olmakta.

M.Ö. 12nci yy’a baktığımızda Hz.Musa’yı ve onun Sina Dağı’nda Tanrı ile karşılaşması sonucu Mısır’dan İbrani kavmini çıkarmasının öyküsünü görürüz. Ki, bu öykü neticesinde Musevilik doğmuş.

M.Ö. 6ncı yy ise hem Batı hem de Doğu medeniyetlerinde çok büyük bir öneme sahip. Çok ilginçtir ki, birden fazla büyük üstad o dönemde Batı’da ve Doğu’da dünyaya gelmiş ve bgüne dek etkileri olan eserler bırakmış.

Felsefe’nin babası sayılan Thales, Ege’nin incisi İzmir’e 1,5 saatlik mesafede olan Milet’te Doğa Filozofları’nın temelini atmış. Evreni ve hayatı anlamlandırırken akıl ve mantığı öne çıkarması sebebiyle felsefenin ilk Thales ile başladığı kabul edilir. Zira, özellikle Doğu felsefesi binlerce yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşın, dinin etkisi yüzünden felsefenin başlangıç noktası olarak kabul edilmez.

Yine aynı dönemde, Ege Denizi adalarından günümüzün modern turizm merkezlerinden biri olan Samos Adası’nda doğan Pisagor, Thales ve öğrencilerinden aldığı eğitim sonrası Mısır ve Kalde mabetlerinde toplam 34 yıllık uzun inisiyatik çalışmaları neticesinde Güney İtalya’daki Kroton şehrinde kendi okulunu kurmuş ve günümüze dek gelen öğretisi ile Rönesans ve sonrasındaki bilim insanlarına ışık saçmış.

Bu dönemde Hindistan’da Siddharta Guatama, aydınlanması sonraki adıyla Buda, bugün milyonlarca insanın inandığı Budizm’in temellerini atmıştır. Kadim Vedik öğretinin sonrasında onun yerini alan Brahmanizm ile bozulması ve inancın rahip sınıfının tekeline girmesi sonucu bir reform ihtiyacı hisseden Buda, Yüce Yaradan ve kozmos üstüne eğilmekten ziyade daha çok dünyevi acı ve ıstıraplardan 8 asil yol ile nasıl kurtulacağını öğretmiş.

Çin’de ise bu dönemde Lao Tzu, Tao Te Ching ile bugün dünyada en basılan bilgelik kitabının yazılmasına sebep olmuş. Bir diğer Taocu ise Konfüçyüs, savaşlar ve saray oyunları içinde barış ortamı bozulan o zamanın Çin’inde nasıl bir ahlaklı yaşam sağlanacağı ve devletin ideal idaresi üstüne düşünmüş ve yazmış.

Ve Mezopotamya’da bir Zerdüşt gelmiş ve geçmiş. İslam’daki cehennem anlayışını bile etkilemiş.

M.S 1 ise Hz.İsa ile başlayan dönem. Batın medeniyetinin temel altığı takvim de bu tarihle başlıyor. Vaftizci Yahya’nın “ben sizi suyla arındırıyorum, ancak benden sonra gelen sizi ateşle arındıracak” diye önceden haber verdiği, Yahudilerin bin yıldır bekledikleri Mesih olan İsa. Ancak beklenen kurtarıcı insan egosu ve korkuları neticesinde çarmıha gerilmiş. İsa’nın ölümünden sonra kurulmuş Hristiyanlık.

Bir 600 yıl daha geçmiş ki, İslam dininin yüce peygamberi Hz.Muhammed gelmiş. Hz. Musa ile akıl ve kurallar, Hz.İsa ile koşulsuz sevgi öğretilerek tekamül ettirilmeye çalışılan insanoğlunun Anadolumuzun tasavvuf kültüründe Hz.Muhammed ile artık aklı ve kalbi bir etmeyi öğretildiğine inanılır. Hz.Muhammed hayatın içinde, erdemleri hal ederek yaşamış, aldığı vahiylerle İslamiyet’in doğmasına vesile olmuştur. Güzel dinimiz İslamiyet’i kurmuştur.

Bir 600 yıl daha geçmiş ki, Moğol istilaları ile kıvranan Anadolu’ya birçok veliler ilaç olmuş. Bu nasıl bir dönemdir ki, sadece tek bir değil birçok büyük üstat sanki birlikte karar almışçasına bir arada ve birbirlerine çok yakın yerlerde ortaya çıkmış, hakikatin nurunu insanlara dağıtmış.

Mevlana ve Mesnevisi bugün yurtdışında üniversitelerde bile okutuluyor ve sevgilisine kavuştuğu gün, sadece İslam değil diğer din ve inançtan birçok insan o gün Mevlana için birleşmiş.

Hacı Bektaş Veli, Ahmed Yesevi’den aldığı vazifeyle Anadolu’ya gelmiş ve ışık doğudan yayılır misali hakikatin nurunu saçmış.

Yunus Emre ise kolay anlaşılamayan batıni öğretiyi Hacı Bektaş Veli’nin öğrencisi Taptuk Emre’de öğrenmiş ve Türk dili ile sadeleştirerek herkesin anlamasına yardımcı olmuş.

Hz.Mevlana ise Sadrettin Konevi’den eğitim almış. Ve yine bu dönemde yaşamış büyük İslam filozofu Muhyiddin Arabi’nin Endülüs İspanya’sından Anadolu’ya geçişi sırasında onunla da çalışmış.

Ömer Hayyam, İbn’i Rüşd, Şadi Şirazi, Abdülkadir Geylani yine bu dönemin ünlü İslam filozoflarındandır. Daha niceleri de sayılabilir.

Bu dönem öyle bir dönemdir ki, Roma İmparatorluğu’nun yıkımı öncesinde dağılan Antik Yunan felsefesi üstüne inşa edilen ve Hermetik felsefe ile mayalanan Helenistik düşüncenin yapı taşları, Arap filozofları vasıtasıyla korunmuş ve Rönesans ile Arapçadan çevrilerek felsefeden bilime, inançtan akla geçişi sağlamıştır. Bu geçiş öyle önemli bir geçiştir ki, bilim, bilimsel düşünce, hümanizma, aydınlanma ve endüstriyelleşmeyi getirmiş.

Ve geliyoruz 18ncü yüzyıla...Aydınlanma, endüstriyelleşme, kolonileşme ve toplum konularında büyük gelişmelerin yaşandığı o döneme. Artık simyadan kimya, ve kimyadan fizik doğmuş, felsefe psikolojiye gebe kalmıştır. Artık dogmatik inançlar bilim ile güçlenen Tanrı inancına dönüşmüş. Newton’un Klasik Mekaniği, Freud’un Psikalaniz Kuramı, Darwin’in Evrim Kuramı, Karl Max’ın manifestosu vs derken yepyeni bir çağa girmiş insanlık...

Einstein’ın Görecelilik Kuram ıve sonrasında Kuantum Teorisi ve Her Şeyin Teorisi (Süper Sicim Teorisi) derken doğayı formülize edip, kullanılabilir teknolojiler olarak insanlığa açan, tün dünyayı global bir köye dönüştüren, emek işçiliğinden fikir işçiliğine geçen bir dünya düzeni gelişmeye başlamış.

Tabii bu geçiş kolay da olmamış ve savaşlar, ışık dolu fikir ve bilimsel keşifler olmuş. Ve insanın beyninin farklı fonksiyonlara sahip ama birlikte çalışan 2 lobu gibi Dünya’da batı ve doğu ilmi ve bilimi artık tek bir vücut olmaya başlamış.

Evet dostlarım.

Binlerce yıllık insanlık tarihimizin son 3000 yılı kısaca bu şekilde ana köşe taşlarına bakılarak özetlenebilir. İlk bakışta aklıma gelenler bunlar. Daha nice köşe taşları ve adımlar vardır elbet; ancak bu yazımın ruhsal ve zihinsel dönüşüm sağlayanlara adanması sebebiyle onlara yer veremedim.

600 yılda büyük bir değişim dönüşüm rüzgarı geliyor sanki. 600 yıllık döngüyü bulmak için kendimi zorlamadım. İlginç olan tarihin akışına bakınca bu döngüyü hemen görmekti.

Bu bir deprem aslında, çünkü eski yıkılıyor ve üstüne yeni inşa ediliyor. Ancak yeni eskinin mirası üstüne inşa ediliyor.

Hegel’in tarihin diyalektik gelişim ile anlattığı gibi tez-antitez-sentez süreci ile her kıvılcım yeni kıvılcımlar doğruyor ve iler basamaklardaki kıvılcımlar birbirleriyle etkileşerek daha da farklı ve zenginlik dolu güzelliklere sebep oluyorlar.

Bugün artık bilgelik çağı diyebileceğimiz tüm entelektüel insanlık mirasının herkesin kullanımına açık olduğu, dünyanın büyük bir köye dönüşmeye başladığı, kültürlerin kendi güzelliklerini koruyarak kaynaşmaya başladığı, etik, estetik, bilim, felsefe ve inancın birleşmeye başladığı bir zamandayız.

BEN’den BİZ’e geçiş dönemindeyiz. Farklılıkların korunarak hep birlikte zenginlik olarak yaşandığı ve bütünsel bir zeka ile parçaların toplamından daha büyük bir sonuç elde edildiği daha sinerjik, daha mutlu, daha güzel ve bilge bir çağ geliyor sanki.

Ancak geçişler kolay olmuyor. Ancak bu zorluklar, ışık karşısında duran karanlık güçler ışıklı yolda yürüyenlerin moralini bozmasın. Zira, her şafağın ardından yeni bir gün doğar. Gecenin en zifiri karanlığını güneşin doğumu izler. Her sıkıntının sonu refahı getirir.

Karanlıklarda yaşamak isteyenler her daim ışığı söndürmeye çalışacaklardır. Ancak Eflatun’un mağara mitosunda anlattığı gibi nura kavuşanlar ışığı her daim yanıyor halde tutacak ve arayan kalplere saçacaktır.

Dilerim öyle olsun...

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..