Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

68 Kuşağı dönmüyor "70 ve 80 Kuşakları" uyanıyor

68 Kuşağı dönmüyor "70 ve 80 Kuşakları" uyanıyor
 

TREN GELİR HOŞ GELİR...(RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR)


Dünya cereyan eden halk hareketlerinin yarattığı rüzgara kapılmış uçuyor. 

Halkı harekete geçiren tetiklemeler, genç insanların öncülüğünde start alıyor. Akla gelen ilk soruyu sorduruyor insana “68 Kuşağı geri mi dönüyor?”  

Hayır, dönmesi de mümkün gözükmüyor. Yeni, başka bir hareketle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. 

Aydınlanmaya başlayan grup, “70 ve 80 Kuşakları” “Uyanıyorlar” Neden böyle yazıyorum? Kayıp kuşakların uyanışı, olduğu fikrini taşıyorum da ondan. 

70’li yılların çocukları, iyi kötü kendilerine kalan mirasa sahip çıkma gayreti içindeydiler. Bu günlerin ışıkları tünelin içinden parlamaya başladığında, üzerlerine gelenin tren olduğunu anlamamaları için her türlü ipe sata gelmez açıklamayla boğularak karıştırıldılar. Zira, önlerindeki kuşaktan edindikleri izlenimler ve kazanımların devam edeceği görüşüne sahiptiler saptamasındayım. 

Ne ki biri çıkıp “Dikkatli olmaları ve yaşamları üzerinde, kendilerinden habersiz tasarruflar olduğunu söyleyecek olsa” Karşı bir tezle püskürtülüp gerçeklikten uzaklaştılar. Aslında 70 kuşağı biraz şanslı, biraz şanssız ara bir kuşaktı. Kendisinden önceki kuşağın kazanımlarının üzerinde bir yaşam kuran ve kazanımlara sahip çıktığına emindi hatta.  

İhtilal görmüş bir kuşak. 68’lerin mirasçısı bir kuşak. Cumhuriyet bağımlısı ve koruyucusu. Hatta, Cumhuriyet Teminatı bir kuşaktı, kendince. Fakat, görünen ve gösterilen arasındaki zaman dilimine sıkışıp kaldığı ve kendini bulma gayretine girdiği dönemde, içine düştüğü “Dindar ve dindar olmayan” “Laik mi? Müslüman mı?” söylemlerini de çok irdeleyecek durumda değildi, ekonomik şartlar ortanın altına doğru kayarken, ülkenin ekonomik zenginliği de yeşillik kazanmış durumdaydı. 

Çoluk çocuk sahibi ve onların geleceği için daha çok çalışmak durumuna kapılarak ne olduğunu şaşıran 70 kuşağı kendine geldiğinde durum vahim boyutlardaydı. 

Kamyon kazası ve ülke gündemine bomba gibi düşen karanlık güçler.  

O güne kadar, milliyetçi ve Cumhuriyetçilik için canını ortaya koymaya hazır olan amma ve lakin bunun için kılını kıpırdatma gereği de duymayan insanların yaşadığı yıkımla perçinlenirken ideolojilerin çöküşü, 70 kuşağı da sudan çıkmış ak kaşığa doğru yelkenlerin dolduğundan habersizdi. 

Lakin, kendisi ve diğerleri arasında açılan ekonomik uçurumun büyüklüğü, çocuğunun hayati gerekliliklerini karşılayamayacak denli daralan sosyal hayatın maddi yansımalarından aldığı payın, akşamları masa başlarında fatura hesabına dönüşmesiyle kendini iyice kaybettiği gerçeği de unutulmamalıdır. 

İyi bir yöntem olan ekonomik yıldırma üzerlerinde başarıya ulaşmış ve 70 kuşağı “Koyun can derdinde, kasap et” mantığının raylarında, bir ileri ve bir geri şeklinde, üzerine gelen trene yaklaşıp uzaklaşarak hayatını idame ettirme gayreti içine düşmüştür. Gördüğü gerçeklere müdahale edecek durumu çoktan kaçırmış, kendi durumunun nereye gittiğinden de habersiz otsul yeşillikler halinde “Kah denizlerde, kah karalarda; ama baskı altında” yaşamaya başlamıştır. 

Sorguladıklarına cevap alamamak, sorgulamaktan uzak durmak belki de görmemiş gibi yapmakla aşabileceğini düşündüğü sorunların kendi hayatını etkilemesini umursamasa da, etki ve tepki kuralının en can merkezine “Çocuklarına” yönelişi karşısında ipin ucu kaçmıştır, denilebilir sanırım. 

Çocuğunu okutmak için neredeyse zengin olması, zengin olması için bir yelpazenin renklerinden seçimler yapması seçeneği gözüne sokulunca… 

Kendisine yapılamayanların ekonomik sıkıntılardan kaynaklandığı düşüncesiyle, zaten bir iki çocuk sahibi olup, onları layıkıyla büyütme çabasında. 

70’ler; Et ve Balık Kurumu kuyruklarına giren, ayağındaki ayakkabı yırtılmadan bir başkasına sahip olamayan. Büyüklerinin küçülen kıyafetleriyle büyüyen bir kuşak. Ama, mutlu bir kuşak.

Çocukluğu döneminde yokluğu tanıyabildiği kadar tanımış, gaz kuyruğu, komik ama sana yağı kuyruğu da görmüş bir kuşak. 

Plastik bebeklere bile iç geçirerek bakan, tekerlekleri hareket etmeyen metal arabaları görünce gözü yerinden uğrayan bir kuşak. Simit şeklinde yuvarladığı telden direksiyon yapan, bir çıtaya binip at sanan kuşak. 

İlerisi de var. Pazar günleri yıkanmaktan başka çaresi olmayan, aynı güne sıkıştırılan çamaşır ve temizlikten yıldığı için Pazar günü kabusu gören kuşak… 

70 kuşağını anlatmak için başka nice hatırlatmalar gelecektir aklınıza. Sığdırabildiklerimi yazmaya çalıştım. 

Sözün özü; yolukla büyüyen, büyürken daha iyi bir ülkenin özlemiyle kendine teslim edilen değerlere sahip çıktığını düşünen 70 kuşağının, özgürlük ve demokrasi diyince kalbi yerine sığmazdı. Birkaç mısrada gözlerinden yaşlar akar. Cumhuriyete bağlı ama dindar olmayı başarabilir. Yani din ile devletin karışması riskinden habersiz bir kuşaktı.  

Son tahlilde; giyemediğini giydirip, yiyemediğini yedirip, göremediğini gördürüp, okuyamadığı kadar okutup çocuk büyütmeye başlayan 70 kuşağı çocuklarının, işsiz, aşsız ve karanlık kalmasına tahammül edemedi bana kalırsa. 

Neymiş; Uyu yavrum neni, uyu da büyü. Renkli, renkli…. Hatırladınız mı?  Geçti, geçti… 

Yazıda bahse konu şehir ve kişiler tamamen hayal ürünüdür.

NOT: 80 Kuşağına ilişkin düşüncelerimi de yazarsam oldukça uzun olacaktı. 80 Kuşağını sonra yazmak istedim ki editörüm kızmasın… 

Sağlıkla ve mutlu kalın 07/10/2011

Gülay Mustafaoğlu

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..