Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '16

 
Kategori
Hukuk
 

7 Soruda Başkanlık Sistemi İncelemesi

7 Soruda Başkanlık Sistemi İncelemesi
 

Başkanlık Sisteminin Sembol Binası '' Beyaz Saray ''


   Bildiğimiz veya sadece duyduğumuz fakat her halde farkında olduğumuz gibi ülkemizin gündemi oldukça yoğun. İnsanlar artık  ‘ son dakika ’ yazan haber linklerine bile bazen tıklamıyor. Rusya, NATO, İran, Amerika, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz, terörle mücadele haberleri, sınır ötesinde gerçekleştirilen askeri hamleler, doların önlenemeyen yükselişi, futbol milli takımımızın bir türlü istenen seviyeye gelememesi vs. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Fakat yukarıda bahsetmediğim öyle bir gündem maddesi var ki hem kalıcılık hem de etki alanı bakımından diğerleri arasından sıyrılıyor. O da malumunuz üzere çok yakında somut adımların atılmaya başlanmasının beklendiği köklü bir sistemsel değişim. Yani lafın kısası sizlere ana hatlarıyla ve en özet biçimde başkanlık sistemini anlatacağım. Teknik ve ayrıntı gerektiren bir konu olduğundan soru – cevap tekniği kullanacağım. Buyurun;

 

1) Başkanlık Sistemi Denildiğinde Ne Anlamak Gerek

   Devlet yönetiminde hem yürütme erkinin başı, hem de devlet başkanı olan bir başkanın belli bir süreliğine halk tarafından seçildiği hükümet sistemidir. Bu sistemde erkeler ayrılığı (yasama - yürütme - yargı) katı bir biçimde uygulanır. Örneğin bir kişi hem yürütmede hem de yasamada görev alamaz. Mevcut sistemimizde (Parlamenter Sistem) Bakanlar Kurulunun üyeleri olan bakanlar TBMM içinden seçilebilir ve hatta bakanlar biri olan ‘ eşitler arasındaki birinci ’ sıfatıyla görev alan başbakan TBMM içinden, yani seçilmiş bir milletvekili olmak zorundadır.

   Başkanlık sisteminin bir diğer ayırıcı özelliği ise başkanın yasama organının güvencesine değil doğrudan halka dayanmasıdır. Yani Parlamenter Sistemin aksine bu sistemde yürütmenin yasamayı dağıtması, yasamanın da yürütmeyi düşürmesi olanağı yoktur. Bu durumun da bir sonucu olarak başkan yasama organının herhangi bir çalışmasına katılamaz. Yasama ve yürütme sertçe ayrıktır.

 

2) Başkanlık Sisteminin Getireceği Avantajlar Neler

   Öncelikle başkan, yani yürütme erkinin tek başına sahibi olan kişi halk tarafından seçilir. Yani doğrudan bir seçim sonucu atanır. Parlamenter sistemlerde halk kendi temsilcileri olan milletvekillerini, seçilen bu milletvekilleri de cumhurbaşkanını seçer. Malumunuz bu dolaylı bir seçimdir. Dolayısıyla halk doğrudan yürütme organını, hiç bir aracı olmadan seçer ve ‘bence’ bu yürütme yetkisini kullanacak olan başkanı parlamenter sistemdeki Cumhurbaşkanından daha meşru kılar.

   Yine avantajlı görünen bir konu kuvvetler ayrılığı mekanizmasının bu sistemde daha sert bir biçimde ayrılmasıdır. Parlamenter rejimlerde çoğunlukla seçimden galip ayrılan parti (eğer tek başına hükümet kurabilecek sayıya ulaşmışsa) Bakanlar Kurulunu kendi içinden belirler. Bildiğimiz gibi parlamenter sistemlerde yürütme Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundan oluşur. Bahsettiğim senaryoda en iyi ihtimal Cumhurbaşkanı başka bir partiden gelse ya da bağımsız bir kişi bile olsa sembolik yetkilere sahip olduğundan devletin yönetimi tamamı ile seçimi kazanan partiye bırakılmış ve tüm güvenlik mekanizmaları devre dışı bırakılmış olur. Böylece zamanla Parlamentonun yürütme üzerinde hiçbir etkisi kalmaz. Bunun aksine Başkanlık sistemi erkleri sert bir şekilde ayırdığından her iki birim birbirini karşılıklı olarak denetleyerek suistimalin ve başkanlık yetkilerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur.

   Başkanlık sisteminin bir diğer artısı ise daha hızlı bir karar alma mekanizmasına sahip oluşudur. Parlamenter Sistemin bir numarası olarak görünen başbakan, Başkanlık sisteminin doğal olarak bir numarası olarak görünen başkana göre çok daha bağımlıdır ve bu da yapılacak işleri yavaşlatma eğilimindedir.

   Ve son olarak dünya çapında başkanlık sistemi savunucularının en çok bahsettiği husus olan istikrarı sağlama konusuna değineyim. Parlamenter Sistemde birden çok parti bulunur. Bu partilerden seçimi kazanan başbakanı ve bakanların çoğunluğunu (veya duruma göre tamamını) çıkarır. Fakat hiç bir partinin tek başına hükümet kuracak sandalye sayısına ulaşamadığı durumlarda ise koalisyon hükümeti adında iki veya daha fazla partinin yönetimde etkin olduğu bir hükümet kurulur. İlk bakışta çok daha demokratik gibi görünen sistem aslında ‘bence’ yalnızca bir siyasi ütopyadan ibarettir. Bu şekilde kurulacak olan bir hükümetin hem icra kabiliyeti çok düşük hem de ayakta kalma süresi beklenenden bile az olabilecektir. Herhangi bir fikir ayrılığında (ki hükümet farklı ideolojik görüşleri benimsemiş siyasi partilerden oluşacağından bu kaçınılmaz görünüyor) koalisyonu oluşturan siyasi partilerden herhangi biri koalisyonu, koalisyondan çekilmekle ve hükümeti düşürmekle tehdit edebilir. Bu durumda sistem kilitlenir ve zamansız bir şekilde erken seçime gitmek zorunda kalınır. Bu durum zamanla (sürekli tekrar eden ve kazananın olmadığı seçimler)siyasi otoriteyi sarsar ve demokratik düzeni yıpratarak ülkeyi kaotik bir zemine iter ve bu da istenen istikrarın hiçbir zaman sağlanamaması anlamına gelir. Oysa Başkanlık Sisteminde yasama yürütmeyi, yürütme de yasamayı düşüremez. Yani seçilen bu erklerin görev süreleri bellidir. Bunun yanında parçalı bir sistemden kurtulmuş yürütme organı da ‘ bence ’ ayrıca başka bir istikrar unsurudur.

 

3) Başkanlık Sisteminin En Çok Eleştirilen Yönleri

En sık ve bence akılcı olarak dillendirilen eleştiri yürütme erkinin (Cumhurbaşkanı + Başbakan + Bakanlar Kurulu ) tüm yetkisinin tek bir kişiye yani başkana verilmesi durumunda demokrasinin çok fazla gelişemediği veya oturmadığı ülkeler için sistem otoriter rejimlere doğru eğilim gösterebilecektir. Örneğin, Başkanın büyük destek toplayıp sistemin diktatörlüğe kapı aralaması gibi. Sistemle ilgili diğer olumsuzluk ise başkanın görev süresinden önce görevden alınamaması durumudur. Yani seçtiğiniz başkandan memnun kalmazsanız dört veya beş yıl (Başkanın kaç yıl için seçileceği ülkeden ülkeye değişiklik gösterebiliyor) beklemeniz gerekecektir. Fakat bence bu husus için çok kolay şekilde önlemler alınabilecektir.  

 4) Peki sistemin adı neden Cumhurbaşkanlığı Sistemi değil de Başkanlık Sistemi   

   Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler genellikle cumhuriyet olduğu için devlet başkanları Türkçede cumhurbaşkanı olarak adlandırılır: Uruguay Cumhurbaşkanı, Güney Kore Cumhurbaşkanı, Meksika Cumhurbaşkanı gibi. Fakat Amerika Birleşik Devletleri de bir cumhuriyet olmasına rağmen, ülkenin resmî adında cumhuriyet kelimesi geçmemesi sebebiyle ABD cumhurbaşkanı çoğunlukla sadece ‘ başkan ’ olarak adlandırılır. Bu sistemle özdeşleşen ülke de ABD olunca sistemin adı Başkanlık Sistemi oldu.

 

5) Hangi ülkeler Başkanlık Sistemini Kullanır ve Ülkeler Mevcut Hükümet Sistemlerini Neden Değiştirmek İster

   Başkanlık sistemi aşağıda sayacağım ülkelerde kullanılıyor; (Sıralama alfabetik)

Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Azerbaycan, Belarus, Bolivya, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Ermenistan, Ekvator, El Salvador, Filipinler, Guatemala, Güney Kore, Haiti, Honduras, İran, Kazakistan, Kenya, Kolombiya, Kosta Rika, Liberya, Meksika, Nikaragua, Nijerya, Panama, Paraguay, Peru, Seyşeller, Sierra Leone, Sri Lanka, Sudan, Surinam, Şili, Tanzanya, Türkmenistan, Uganda, Uruguay, Venezuela ve Zambiya.

   Hükümet sistemlerinin değiştirilmesi gereği, köklü sistem krizleri sonrası gündeme gelmektedir. Örneğin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra eski birlik üyesi devletlerin boşta kalan yönetimler için yeni hükümet sistemlerine yönelmesinde olduğu gibi.

 

6) Peki Başkanlığa Geçiş Nasıl Sağlanır

   Başkanlığa mevcut Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla geçilemez. Bunun için bir anayasa değişikliği yapılması gerekecektir. İşte rakamsal tartışma bundan dolayıdır. 1982 Anayasası özelliği gereği sert yapıda bir anayasadır. Yani anayasal maddeleri kanun maddeleriymiş gibi basit çoğunlukla değiştiremezsiniz. Anayasa değişimi için özetle 330 milletvekilinin kabulü + zorunlu referandum ile ve/veya 367 milletvekilin kabulü ile yapılabilir.

( TBMM de siyasi partilerin sahip oldukları koltuk sayıları şu şekilde; AKP: 317, CHP: 133,

HDP: 59, MHP: 40 )

 

7) Bu yazıyı neden kaleme alma ihtiyacı duydum  

   Duruma realist bir açıdan bakıldığında Milliyetçi Hareket Partisi’nin söyleminde son anda bir değişiklik olmazsa (ki olmayacak gibi görünüyor) mecliste 330 sayısı bulunup Anayasa Değişikliğine dair taslak kanunlaşacak ve 2017’nin ilk aylarında halkın onayına sunulacak. Bu ülkenin ve gelecek nesillerin kaderini etkileyebileceği için önemli bir referandum olacak. Referandum Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Mustafa Şentop’un söylemine göre sadece başkanlık sistemi ile ilgili anayasa değişikliğini kapsar nitelikte olacak. Yani vatandaşlar başkanlık sistemi + herhangi bir yasayı daha oylamak zorunda kalmayacak. Oylama sadece başkanlık sistemine evet veya başkanlık sistemine hayır şeklinde olacak ve eğer böyle olursa konu iyice teknik bir hal alıyor. Yani herhangi bir yasa için bir olumlu - olumsuz fikriniz veya vicdani kanaatiniz olabilir. Fakat burada vicdanen değerlendiremeyeceğiniz nispeten yabancı ve oldukça teknik ve ayrıca komplike durumda olan koca bir sistem var. Sistem için iyi veya kötü diyemezsiniz. Mantıken Türkiye Cumhuriyeti devletine uygun veya uygun olmayan olarak değerlendirebilirsiniz. Bunun için de sistemin tüm ayrıntılarını bilmeniz gerekiyor ki sağlıklı bir çıkarım yapabilesiniz. Hükümet sistemlerini hiçbir araştırma yapmadan biliyor olmanız da ya mesleğinizden dolayı (Siyaset Bilimci, Anayasa Hukukçusu veya Gazeteci) olacaktır ya da konuyla ilgili özel bir ilginizin varlığıyla alakalıdır. Bu iki durum dışında bir vatandaşın hükümet sistemlerinin ayrıntısını bilmesini gerektirecek bir durum normal olarak yoktur. Yani örneğin bir kimya mühendisinin veya bir coğrafya öğretmeninin ya da profesyonel bir basketbolcunun bu tip bir bilgiyi bilme zorunluluğu olmadığı gibi bilmesini beklemek de hayatın olağan akışına ters düşecektir. Yani daha açık konuşmak gerekirse vatandaşlarımızın %80’inin konu hakkında yeterli bilgisinin olmayabileceğini ve bu şekilde yapılacak bir referandumun direkt halkoyuna dayandığı için meşru fakat gereğince aydınlatılmayan bir topluluğa uygulanmış olacağı için yeterince etik olmayacağını düşündüm. Yazımı kaleme alırken ülkemizin geleceğinin rastlantılara bırakılamayacak olması prensibinden hareketle az sayıda da olsa siz değerli okurlarımın bir nebze olsun konu hakkında bilgi sahibi olması için uğraştım, bu yüzden bu konuyu yazdım. Gelmesi kuvvetle muhtemel görünen yeni sistemin Türkiye Cumhuriyeti’ne yeni umutlar aşılaması ve toparlanma sürecini hızlandırması dileğiyle, mutlulukla kalın …

Stj.Av.Muhammet Ali KURT 

 
Toplam blog
: 13
: 242
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Muhammet Ali Kurt; Kendi çapında hukuku ve insan haklarının üstünlüğünü savunan, doğayı seven fak..