Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

7 Şubat çarşamba

7 Şubat çarşamba
 

Son 50 yılda yaşadığımız hiçbir suikast olayının sonucu böylesine tartışılmamış, böylesine dallanıp budaklanmamış, böylesine şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkarmamıştı. Bu kadar uzun süre gündemde kalmasına rağmen, eldeki ipuçları cinayetle ilgili bilgi vermek yerine, bizi daha farklı bir boyuta sürüklüyor.

Ben hâlâ bu işte bir iş var diye düşünüyorum.

Bugünün gazetelerindeki Hrant olayının manşetlik tarafı bence sonuçsuzluk. Her ne kadar farklı ayrıntılar farklı gazetelerde ön plana çıksa da, cinayeti kimlerin ne için işlediği sorusuna bir cevap çıkmıyor.

Akşam gazetesi, Emniyet istihbarat daire başkanı Ramazan Akyürek'in sessiz kalmasına atıfta bulunarak KİLİT ADAM manşetini atmış. Çünkü Erhan Tuncel'i muhbir yapan o, muhbirlikten atan da o. Öyle anlaşılıyor ki "karakutu" konuşmadan sırlar çözülmeyecek.

BirGün gazetesi HER TAŞIN ALTINDA JİTEM manşetiyle çıkmış bugün. Haberde Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olarak görülen Erhan Tuncel'in, Emniyet muhbirliğinden JİTEM'e çalıştığı için atıldığı anlatılıyor. Ayrıca Hayal'in eniştesinin de JİTEM elemanı olduğuna dikkat çekiliyor.

Bugün gazetesi polis muhbiri Erhan Tuncel için aynı zamanda JİTEME çalışmasını da dikkate alarak İKİLİ OYNAMIŞ başlığını atmış.

Hürriyet gazetesi, "Haber savaşı ve son bomba" başlıklı haberinde, Erhan Tuncel'in JİTEM'e çalıştığı için polis muhbirliğinden atıldığı iddiasının Emniyet müdürlüğü tarafından yalanlandığını, ancak Ajns'ın, kaynağımıza güveniyoruz, diyerek haberi bültenden çekmediğini söylüyor.

Hem polis hem jandarma tarafından bilinen, fakat nedense ciddiye alınıp önlem alınmayan Hrant cinayeti için bugünkü Milliyet ve Radikal gazetelerinde benzer başlıklar vardı. Milliyet BİR TEK HRANT BİLMİYORDU derken, Radikal, "ÖLDÜRÜLECEĞİNİ BİR TEK HRANT'A SÖYLEMEMİŞLER diyordu. Hrant'ın avukatları da bu konuda hiçbir bilginin müvekkillerine ulaşmadığını söylediler.

Ancak Hrant'ın valiliğe çağıralarak bir anlamda uyarıldığı da biliniyor.

Yeni Şafak gazetesi JANDARMA ŞOKU başlığını kullanırken, Vatan gazetesi ise, geliyorum diyen cinayete kurban giden Hrant'ın ağzından, BEN NİYE ÖLDÜM? diye manşet atmış.

Konuyla ilgili bir diğer gelişme ise İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında da soruşturma başlatılması. Sabah gazetesinin "Cerraha inceleme" başlığıyla verdiği haberi Milliyet gazetesi "Cerrah için soruşturma" şeklinde vermiş.

Haberin ayrıntıları arasında, müfettişlerin disiplin soruşturması için istediği izni İçişleri Bakanı Aksu'nun hemen verdiği, olayda Cerrah'ın ihmali olup olmadığının araştırılacağı anlatılıyor.

Bazı gazeteler bu olayın dışında manşetlerle çıktılar bugün. Bunların en ilginci de Posta gazetesindeki KUŞLARIM NEREDE? sorusuydu.

Diyarbakır'da 3 ay önce boşaltılan, ancak bu süre içinde yıkılmayınca kendi kendine çöken binanın enkazından 14 yaşında bir çocuk tam 35 saat sonra sağ olarak çıkarıldı. Çöken binaya çatıda beslediği güvercinlerine bakmak için giren Abdullah'ın o haliyle enkazdan çıkar çıkmaz sorduğu soru şu oldu: Kuşlarım nerede? Sonra da cebindeki yemleri onlara vermek istediğini söyleyerek kimseye teslim etmedi.

Gözcü gazetesinin "Mucize kurtuluş"; Radikal gazetesinin "35 saat sonra hayata dönüş", Takvim gezetesinin "Enkazdan mucize kurtuluş" diye verdiği haberi, Akşam gazetesi bir fotoğrafla birlikte Abdullah'ın "Hayata bakış"ı olarak yorumlamış.

Bir ayağının kangren olma ihtimali olmasına rağmen Abdullah'ın hayatının kurtulması, şehirde büyük sevinç yarattı.

Gündeme oturan konulardan biri de Derin Devlet tartışması biliyorsunuz. Bugün daha çok başbakanın sözlerinden yola çıkılarak gazetelerde yer alan manşetler dikkatimizi çekiyor. Ortak nokta Başbakanın "Derin devlete çomak soktuk" sözleri...

Akşam, Bugün, Milliyet ve Sabah gazeteleri bu başlığı kullanırken, Vatan gazetesi başbakanın muhalefete hitaben sorduğu "Derin devlet için siz ne yaptınız? " sorusunu, Güneş gazetesi de "Siz iktidarken ne yaptınız? " sorusunu manşete taşımış.

Bir anlamda sayın başbakanın derin devlete çomak soktuğu doğru. Ancak çomak sokma tabiri, bir işi aksatan, engelleyen davranışta bulunmak anlamına gelir. Pek hayırlı sayılmaz. Hele bir de Arı kovanına çomak sokmak tabiri vardır ki, başbakanın yaptığı bence budur. Bu da durduğu yerde tehlikeyi üstüne çekecek şekilde davranmak demektir. Umarım bu yüzden başı belâya girmez.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Amerika ziyaretinde Rice'le görüşmesi de günün üzerinde durulan konularından biri. Abdullah Gül meslektaşına Türkiye'nin önemini, Ermeni yasasının çıkması halinde ortaya çıkacak sonuçları elinden geldiğince anlatmaya çalışmış. Hani hep deriz ya, herkes kendi anlayabildiği kadarını kavrar. Rice'ın bundan ne anladığını ancak önümüzdeki günlerde farkedebileceğiz.

Bugün gazetesi "Washington'dan az kaldı mesajı" başlığıyla verdiği haberde, Gül'ün başkan yardımcısı Dick Cheney'le yaptığı görüşmenin beklenenden uzun sürdüğüne ve sonuçta bakanın, beklentilerimizi karşılayacak bazı gelişmeler olacak, dediğine dikkat çekti.

Cumhuriyet gazetesi ise Gül'ün "Washinton'u mahcup gördüm" deyişini manşete taşıdı. Sabah gazetesi BEYAZ SARAYDA HARİTA AÇILDI manşetiyle verdiği haberde, Gül'ün Washington'a hesabı iyi yapın dediğini anlattı.

Türkiye gazetesi "Ermeni tasarısı engellenecek" şeklinde bir sonuç bildirdi. Ancak bunun bu kadar kolay olabileceğine kendimizi kaptırmasak iyi olur diye düşünüyorum.

Öte yandan PKK'ya yönelik operasyonlarda gelişmeler kaydediliyor. Akşam gazetesi "PKK'nın kasasına Paris'te gözaltı" başlığıyla verdiği haberde, Fransa da başlayan operasyon'da örgütün kasası olarak bilinen önemli elemanlarından Rıza Altun'un yakalandığını ve operasyonun Belçika'ya uzandığını bildiriyor.

Milliyet gazetesinde "PKK'ya bir darbe de Belçika'da vuruldu" başlığıyla yer alan haberde Belçika polisinin örgütün önde gelen isimlerinden Canan Kurtyılmazı gözaltına aldığı ve uyuşturucu kanalıyla PKK kasasına akan milyonlarca Euronun bu vesileyle soruşturma kapsamına alınmasının beklendiği dile getiriliyor.

Gazetelerde yer alan bir diğer haber cumhurbaşkanını petrol yasasını veto etmesi. Sezer, ülke kaynaklarını yabancılara terkeden petrol yasasını geri çevirirken, Barış harekâtı sırasında uygulanan ambargo nedeniyle uçaklarımıza yakıt bulamadığımız günleri hatırlattı.

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde KIBRISI UNUTMAYIN başlığıyla yer alan bu haber, Milli Gazetede "Petrol yasası veto yedi" şeklinde verildi. Geçtiğimiz günlerde Hrant cinayetinin ayrıntılarına boğulan gazetelerimizde bu konuda hiç haber yokken Milli gazete bu konuyu manşetten vermişti.

Doğrusu ben de gazete hakkında biraz peşin hükümlü davranıp yazılarımda bu konuyu pek işlememiştim. Ama şimdi görüyorum ki, Milli Gazete bu konuda haklı çıktı. Peşin hükmün her zaman yanlış sonuçlar verdiği de bir kere daha onaylandı.

Milli Gazete'de bugün başka gazetelerde yer almayan bir manşet haberi daha var: "Eceli gelen köpek" haberinde, Kudüs'te Mescid-i Aksa'yı tehlikeye atan kazı çalışmalarına, İsrail'in yeniden başladığına dikkat çekiliyor. İsrail'in öteden beri Harem-i Şerif'in altından geçecek bir tünel projesini gerçekleştirmek için fırsat kolladığı biliniyor.

Bugün bir de Vakit gazetesinden alınan bir manşetimiz var. "Sapanca gölü SOS veriyor" başlıklı haber, aslında Güneş gazetesinde "Sapanca kızardı" şeklinde de yer almış. Gölde meydana gelen ekolojik değişim çeşitli yorumlara sebep olurken, Vakit gazetesi, gölü olumsuz etkileyen bazı çalışmaları, daha önceki sayılarında defalarca dile getirmişti. Bu sonucun sebebi, bu iddialar olabilir mi, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Takvim gazetesinden bir haber: BAŞINA İŞ ALDI. Bir iş adamına fotoğraflı bir iş başvurusu mesajı gönderildi. Fotoğrafı tıklayan işadamının bilgisayarının şifresi hackerin eline geçti. Allah'tan bankacılar uyanık davranıp bir soygun olayını önlediler.

Aynı şekilde geçenlerde bana da bir mail gelmişti. Aradığınız sekreter ilanına başvuru yapmıştım, şimdi de resmimi gönderiyorum şeklinde bir not bulunan maile, benim böyle bir talebim yok, siz de kimsiniz diye cevap yazdığımda, tabii ki cevap gitmedi. Demek ucuz kurtulmuşum.

Zaman gazetesinden bir haberle bugünkü turumuzu noktalıyorum. Sigara bağımlılık yaparak insanları hem sağlık açısından, hem ekonomik açıdan sömüren bir nevi uyuşturucu. Başlayanların bir türlü bırakamadığı bu illete en iyisi hiç bulaşmamak. Gençleri bu açıdan uyarmamız, hiçbir faydası olmayan bu zararlı alışkanlıktan onları kurtarmamız lazım.

Dünyanın en zeki insanı olarak gösterilen Prof. Dr. Nadia Camukova, çocuk gelişiminin 5 yaşına kadar tamamlandığına dikkat çekerek, 3 yaşında iken sigaranın zararlarını anlattığınız çocuk, hayat boyu bir daha sigara içmez dedi. Çocuk sahibi her anne babanın denemesinde yarar olan, basit ve ucuz bir yöntem. Herkese tavsiye edilir.

Yarın yeniden buluşabilmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..