Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '07

 
Kategori
Sinema
 

70'leri anlatan filmler

70'leri anlatan filmler
 

"Empire dergisi" Şubat sayısında çok güzel bir poster verdi. Posterde 70'lerde veya biraz civarında çekilmiş olan ve dönemin "özgür ruhunu" yansıtan filmlerin bir listesi var. Bu liste sanki beyaz tahtada kalemle çizilerek hazırlanmış gibi gözüktüğünden ve üzerindeki bilgilerde çok değerli olduğundan (film adı, yönetmen, oyuncular ve çekim tarihi vs.) ötürü, 14 yaşımdan beri ilk defa odama bantla poster astım. Daha önceden izlemiş olduğum filmlerin yanına küçük bir çarpı attım. İzleyip de çok iyi hatırlayamadıklarımı ve acilen izlemek istediklerimi temin edip sıraya koydum. Her gün bir iki çarpı atmaya devam ediyorum.

Derin olan kuyu mudur yoksa kısa olan ip mi?

Filmleri arka arkaya izlerken dönemin kendisine özgü özgürlükçü havasını fark etmemek mümkün değil. Özgürlük hep farklı tanımlarla ve çarpıcı ifadelerle karşımıza çıkıyor. Kendi gerçeğini arayan karakterlere ister istemez çok saygı duyuyorsunuz ve başarılı anlatım sayesinde karakterlerin iç dünyalarını keşiflerini izlerken kendi dünyanıza gitmek için karşı konulamaz bir arzu duyuyorsunuz.

Listenin başında Dustin Hoffman'ın başrolünü oynadığı The Graduate (Aşk Zamanı) var. Üniversite öğrenimini bitirip eve dönen Benjamin'e ne yapmak istediği sorulduğunda donuk gözleriye bakar ve "bilmiyorum" der. "Ben farklı olmak istiyorum" Benjamin bu lafı etmekle kalmaz, özgür olmanın bedelini ödeyecek yürekliliği de gösteriri. Tabulara karşı gelir. Filmin sonunda kilise duvarında aldığı büyük haçı insanlara savurması ve sonra o haç yardımıyla onları kiliseye kilitleyip hapsetmesinin verdiği mesaj çok açıktır, önyargılarıyla yaşayanlar kendi dünyalarında hapis olur. Bu arada film boyunca çalan Simon & Garfunkel şarkıları o kadar güzel ki, şarkılar mı film müziği, yoksa bu şarkılara eşlik etsin diye bir film mi çekilmiş diye tereddüte düşüyor insan.

***

Sinema dünyasına Jack Nicholson'ı armağan eden film olarak da bilinen "Easy Rider" ise, taşıdığı derin özgürlük motifiyle kuşkusuz başka bir şekilde de hatırlanmayı hakediyor. Nicholson bu filmde yardımcı rolde olabilir ama hem oyunculuğu hem de kendisi için yazılmış replikler sebebiyle oyuna son dakikada girip golü atıp maçın adamı olma gibi bir durumu da yok değil hani. 1969'da Harley motorlarıyla Amerika turu yapan iki hippinin hikayesini anlatan filmde "özgür olabilmeyi başarabilmiş" insanlara yapılan muammeleye şahit olduğunuzda, sürüden ayrı olmak istemenin "özgürlükler ülkesi Amerika'da bile nasıl ağır bedelleri olduğunu izliyorsunuz. Bu filmden bir repliği paylaşmak istiyorum;

G ; Burası bir zamanlar çok güzel bir ülkeydi. Ne oldu anlayamıyorum.
B ; Ben sana ne olduğunu söyleyeyim, herkes korkuyor. Bizi ikinci sınıf otellere bile almıyorlar. Onları kesip doğrayacağımızı falan mı sanıyorlar ne? Çok korkuyorlar çok...
G; Onlar senden değil, senin temsil ettiğin değerlerden korkuyorlar
B; İyi de bizim temsil ettiğimiz tek şey, acil saç tıraşına ihtiyacı adamlar olduğumuz gerçeği!
G; Hayır arkadaşım, sen özgür olmayı temsil ediyorsun
B; Peki bunun nesi yanlış? Özgürlükten bashetmenin nesi yanlış?
G; Özgürlükten bahsetmek ve gerçekten özgür olmak birbirlerinden çok farklıdır. İnsanlar gerçekten özgür olan birisini gördüklerinde kendilerini tehlikede hissederler

***

Harold and the Mude, hayatımda izlediğim en sarsıcı filmlerden birisiydi. Bir iki satır içinde sonunu söyleyeceğim, eğer bu filmleri izlemeyi düşünen birisiyseniz hemen burada bu paragrafı terk etmelisiniz. Uyardım, söylüyorum; 20 yaşında bir çocuk ve 79 yaşında bir kadının aşkı hakkında ne düşünürsünüz? Bu kulağınıza sapıklık gibi mi geliyor? Şu tarafından bakalım, insanlar birbirlerini dil, din, ırk, sosyel statü hatta cinsiyet bile gözetmeden sevebiliyorsa eğer, yaş gözetmeden de sevemez mi? Şekilciliğin ve tutucu kalıpların olmadığı bir dünyayı tasvir etmek istiyorsanız çok sert bir metafora ihtiyacınız vardır ve bu filmde kullanılan metafor gerçekten kolayca yenilip yutulacak cinsten değildir. Fakat filmi izlerken yönetmenin sizi davet ettiği dünyaya girerseniz eğer, bunda yadırganıcak bir şey olmadığını hissedeceksiniz.

***

Bahsettiğim liste çok kabarık ve tamamına değinmek mümkün değil. Benim içlerinden en çok beğendiğim ve birbirlerini tamamlayan filmler olarak gördüklerimden kısaca bahsetmek istedim. 3 filmide çok tavsiye ediyorum. Özellikle benim gibi, sinemada özgürlük ve anarşizm gibi kavramlarla Fight Club, Matrix gibi filmlerle tanıyan kuşağın mensublarının, daha geriye gidip bu modern klasiklerin köklerine inmelerinin faydalı olacağını düşünüyorum. En azından bende o şekilde oldu.

Cümleten saygılar.

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..