Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

70 yıldır," Ne yiyor, ne de, içiyor " !

70 yıldır," Ne yiyor, ne de, içiyor " !
 

KUTSAL KİTAPLARDA, NİYE? YEMEK TARİFİ YOK !

Bugün ne yemek yapsak!

Ne yiyip, ne içsek!

Dert mi dert.

Her gün yaşanan, üstelik de günde 3 defa tekrarlanan bir sorun; Tasa kaygı.

Bir zamanlar haptan maptan bahis edilirdi; ( yanlış anlaşılmasın, demek istediğim yemek hapı), Günde 3 defa yutuldu mu, sorun çözülecek denirdi. Bu kehanet çıkmadı değil,” Hapı yuttuk”. Fakat hala açız.

Aç doğduk. Aç yaşıyoruz.

Açız aç! Herkes, her şeye aç. 

Büyükler! Can boğazdan gelir der; Evet boğazdan gelir ama boğazdan da gider. Lakin kimi boğazdan kolay çıkar, kimi boğazdan zor.

Neyse, biz fazla konuyu dağıtmayıp, beslenme ile ilgili açlığa devam edelim.

Evet, gerçekten yemek işi zor; Satın Alması(doğalı, sağlıklısı) pişirip sunması, zamanı, masrafı vb. Sanki işkence. İsrafı, bir de çok ve bilinçsizce yemenin zararları var ki, saymakla bitmez.

Tüm bunlara rağmen genel düşünce, tıka basa doy doyur.

 Diğer açıdan, mala gelince paylaşma bir kuruşunu dahi verme.

 Ne çare ki, zihinler Beyinler hep yemek için yaşamaya şartlanıp, inanmış, inandırılmış.

Kısaca özetlersek, çok yedin mi DİNÇLİK, çok yedirdin mi CENNETLİK işi tamam. ( oysa Kutsal kitaplar fakirlere yedirmekten bahseder, asıl amaç paylaşmada, muhtaçlığı ortadan kaldırmakta; Gösteriş için değil)

Yeme konusunda İstisnalar yok mu; Var tabi ki. Az yiyip yetinen çok. Hatta Hindistan’da 70 yıldır yiyip içmeden yaşayan 83 yaşındaki Hintli Prahlad Jani, 8 yaşından beri, sadece hava ve nefesle yaşadığı bile ileri sürülmekte; Ayrıca Dünyada böyle yaşayanların, sayıca 30 000 civarında olduğu da, idealar arasında.

Hayret ki ne hayret!  İlginç, bir o kadarda düşündürücü yanı ise, organların normal insanların ki gibi çalışması.

Uzmanların inceleme altına aldığı bu kişiler, deyim yerinde ise tıpkı” ot gibi” yaşıyorlar;  Ne zarar? “Bence koyun gibi yaşamaktan çok daha iyi”; Çünkü ot, şifadır dertlerin hastalıkların çaresidir.( ve bu kişilerde genelde ona hizmet eder)

Bu yaşam biçimine, beyin gücümü desek ne desek bilemiyorum; Ama bence insanoğlu, gerçekten mucizevi biçimde güçlü, üstün bir yaradılışa sahip; Yalnız bu özelliğinin bir kısmını kullanabiliyor(hak edebiliyor).  Hak ettiği kadarını da, “ Yaşam kalitesi” zannettiği zararlı işler için harcıyor.

Sonuçta,  hem kendini hem dünyayı mahvet ediyor. Ve bu sebepledir ki, yüzyıllardır gazaba uğrayıp azap çekiyor.(Sahip olmaya hizmet eden her düşünce, insanın felaketi oluyor).

Dini bütün bir toplum olduğumuz için(?)

Yazımı kutsal kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum.

 Kutsal kitap der ki!

Bakara cuz;1 sure:2

60_ Ve bir vakit Mûsâ, kavmi için su dilediğinde bulunmuştu, bizde asan ile taşa vur!” Demiştik.

Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her kısım insanlar kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah’ın rızkından yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin!

61_ Ve bir vakit: ”Ey Mûsâ, biz tek çeşit yemeye asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimek, soğanından çıkarsın.” Dediniz.(O da):” O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz?

Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.” dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah’tan bir gazaba uğradılar…

Meâl: Elmalı Hamdi

 

 

Canan

 

 
Toplam blog
: 159
: 380
Kayıt tarihi
: 27.09.12
 
 

İktisat mezunuyum. Her alanda neden? niçin? ve nasıla odaklanarak, araştırmayı severim. Yazmak içim..