Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '09

 
Kategori
Anılar
 

78'li birinden anılar...

78'li birinden anılar...
 

www.publicdomainpictures.net by Petr Kratochvil


- 80’li yılların başında tüm ev ahalinin <ı>Dallas’ı niye pür dikkat izlediğini bilememek,

- Pijama ile <ı>Adile Naşit’ten masallar dinleyip yatağa girmek,

- Haftasonu sabah kahvaltısına eşlik eden <ı>TRT Pazar konserleri,

- <ı>Red Kit, Pollyanna, Susam sokağı,

- TRT 1 de <ı>Western Filmleri...

Silahlı filmleri izleyen evin erkeklerinin TV’yi rehin almasından sıkılır, aynı nedenden sıkılmış annemin komşuya gitmesinden faydalanarak evdeki tüm çekmeceleri karıştırırdım.

Sanırım yaramaz bir çocuktum. Duvara dayalı çekyatın bir ayak enindeki mobilyası üzerinde yürümeye çalışmışlığım vardır. Oda kapısının ortasında durup bacaklarımı iki yana açıp yukarı tırmanmaya çalışır, ya da kapının üzerine asılıp sallanırdım.

Abimle yaylı divan üzerinde zıplamak da en keyifli oyunlarımızdandı. Evde top oyunu yasaktı. Sokakta oynamaya bayılır, özellikle abim ve arkadaşlarının peşine takılmak isterdim. Tabi her seferinde kovulurdum. Takımda eksik varsa beni de kabul eder gazoz kapaklarıyla yılan oyunu oynardık.

***

İlkokula başlayınca oyunlar biraz değişti; kızlarla lastikleri belimize kadar çekip atlamaya çalıştık.

Okuldan en çok hatırladığım kümedeki erkeklere karşı verdiğim mücadele. Yemek vakti, el oyalı peçetemi çekiştirmelerinden beslenmemi bitiremeden geri getirirdim. Ama intikamım acı olurdu. Beni en çok kızdıran bir tanesine köyden gelen leblebi diye çiğ nohut yedirmiştim. Çok da oyuncuydum hani.

Bir diğer küme arkadaşıma ise aşıktım. İlk aşkım. Onu görünce kalbim hızlı hızlı çarpardı. Kıpkırmızı bir montu vardı. Kızılcık diye dalga geçerdim. Maksadım benimle ilgilensinmiş demek ki. Hiç bir zaman öğrenemedim acaba o da beni beğenir miydi? Ama mezun olduğum yaz, nohut yedirdiğim arkadaşımın beni sevdiğini öğrendim. Eeee demek ki insan sevdiğine takılırmış!

Annem pazara giderse okul dönüşü en yakın komşu teyzeye gitme talimatı verirdi bana. O zaman liseye giden komşu ablamla yediğim tost ve colanın tadını hiçbir yerde bulamadım. Ya da annem beni de zorla semt pazarına görürürdü. Limon satan çocukların üç beş limonu burnumun dibine sokmasına sinir olurdum.

***

Lise yıllarına gelince sokak oyunları bitmişti. Ne kadar çok ders çalıştığımı ve de hepsine zevkle çalıştığımı hatırlarım. Matematik hariç. İlk matematik sınavından bir gece önce “inşallah sabaha hasta olurum gidemem” deyip de sabaha ateşler içinde uyanınca insanın ne dilediğine dikkat etmesi gerektiğini öğrendim.

Ders çalışırken her zaman radyo çalardım. Sezen Aksu “ Sen Ağlama”, Nilüfer “Geceler”, Kayahan “Bir yemin ettim ki dönemem” şarkı sözleri daha ilk duyuşumda hafızama kazınırdı.

O yıllarda yaşam gerçekle hayal arasında yaşanıyormuş meğer. Sonradan anladım.

Sanki dünyada hiç kötü birşey olmazdı. Kendi içimde mutluydum, umutluydum çünkü.

Ve birçok genç kız gibi karşı cinsi tanıma dürtüsü. İnsanın doğasında var, engel tanımaz. Teneffüslerde buluşup 10 dk. Okul bahçesinde yürüme ile ilk flörtler...

Katıksız, en masum gönül ilişkisi. Sadece gönülden gelen. İçine fikir, niyet karışmamış. Akılda hiçbir sorgu, şüphe, hesap kitap olmadan, sadece yaşanan. Belki o yüzden çok anlamlı yer bırakan.

Karşı cinsi keşfetme ile hayat daha bir renklendi tabi. Tam bir “başında kavak yelleri esiyor” durumu. Dünya hiç bu kadar güzel olmamıştı.

Diğer yanda en yakın kız arkadaşlar birliği. Cep telefonunun adı bile yok henüz. Evlerde telefon da yeni yeni yaygınlaşmaya başlamış. Okul dönüşü ödevler yapılıp saat 17’de <ı>Hayat Ağacı dizisi izlenip, <ı>Kyle ve <ı>Sam’in aşklarına iç geçirilip, bitince nedenini hâlâ bulamadığım kızlar arası bir telefonlaşma olurdu. Kulakları çınlasın annem “okulda bütün gün görüşüyorsunuz. Daha ne bulup konuşuyorsunuz” diye sitem ederdi. Sahi ne bulur konuşurduk?

Tabi bir de o arada kız arkadaş arama bahanesiyle sevgiliyi arama teşebbüsleri olurdu. Yakalanmadan becerilebilirse tadına doyum olmaz bir iki dakika. Ha şayet yakalanırsa kızlar birliği devrede, birbirini kollama kuralı. Kız arkadaşımın konuştuğunun sevgilisinin değil ben olduğumu üstlendiğim, bu nedenle azar işittiğim, sesimi kalınlaştırıp “grip olmuşum Sermin teyzecim ondan öyle erkek gibi çıkmıştır sesim” numarası bile yapmışlığım vardır. Artık evli oldukları için rahat rahat yazabilirim.

Nestle çikolata paketlerinden kalpleri ve harfleri kesilerek yapılmış hediyenin pahabiçilmez değeri. ..

İlk özel radyo SüperFM istek hattından sevgililere gönderilen hediyeler. Kızlar birliği olarak zar zor radyoya ulaşıp isim bırakıp sonra radyonun başına toplanıp beklemeler. Romantik bir şarkı beklerken sevgililere gönderilen şarkının Grup Vitaminden “Bayıra karşı yatır beni, tırmala beni kaşı beni” çıkması karşısında duyulan utanç...

Hafta sonu dershaneyi kırıp yapılan kaçamak geziler...Kaçılamıyacak durumlarda özellikle doğum günü partilerine katılabilmek için akşamdan anneme yalvarıp sonra nihai karar için babamın insafına bırakılışım. Uzaktan denetim eşliğinde çıkarılan izinler. Ki izlendiğimi çok sonra öğrendim.

Ve masal biter. Mezuniyet gelir. Biten giden sevgili üstüne bir de arkadaşlarla yollarının ayrılması, kümülatif bir hayattan çıkıp bireysel yaşama geçme ve gerçek hayatla yüzleşme. Belki de büyüme. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..

***

Belki de kız yoğun bir üniversite dalı seçtiğimden üniversite boyunca sadece ders çalışmak vaktimi doldurdu. Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş yeni arkadaşlar.

Peynirli yarım ekmeği bölüşmenin kıymeti. Sahaflar çarşısında ucuz kitap bulmaya çalışmak. Eski kitapların kokusunu içine çekmenin tadı. Birarada kalıp sabahlara kadar finallare çalışmak. Birlikte ağlamak birlikte gülmek. İstanbul’u karış karış birlikte gezmek.

Ve tabi okulu kırmak. Çamlıya çay içmek için gidip yanlış durakta inince kızgın güneşin altında Çamlıca vericilerine kadar mecburen tırmanmak. Güneşten bronzlaşınca otobüste cam kenarındaydım bahanesini aileye yutturamamak. Sırttaki yükün sadece okul bitirmekten, yürekteki acının tek bir sevdadan ibaret olması gelecek zorlu yılların iyi günleriymiş meğer.


 
Toplam blog
: 83
: 998
Kayıt tarihi
: 05.01.09
 
 

 "İnsan olmak başka bir şeydir. Ne dil, ne din, ne de milliyet ayırır. Ne seni, ne de beni kayırı..