8 kadın işçinin ölümünde suçlu "sel"miş!

Yazımıza bir soruyla başlayalım:  

"Bilirkişi", hukuksal anlamıyla nasıl tanımlanır?  

“Çözümlenmesi özel ya da bilimsel bilgiye dayanan konularda oyuna ve düşüncesine başvurulan kimse” 

Görülüyor ki, bilirkişi, sıradan bir kişi değildir. “Hukuk”un güvendiği bir kişidir. Onun saptamaları, “hükmü” verecekler için yol göstericidir. Çünkü tanımdan anlaşıldığı gibi, “çözümlenmesi özel ya da bilimsel bilgiye dayanan konularda”, çözüme giden yolu açar.  

Demek ki, bilirkişi, kendi alanında söz sahibi, sözüne güvenilir kişidir.  

*****  

Şimdi gelelim, yazımızın başlığına konu olan, “sel”in nasıl “suçlu” olduğunu belirten bilirkişi raporlarına:  

Anımsanacağı gibi, 9 Eylül 2009 tarihinde İstanbul Halkalı’da yaşanan “sel felaketi”nde bir tekstil fabrikasına ait servis aracında mahsur kalan 8 kadın işçi de yaşamını yitirmişti. 

İş, mahkeme düşer; bilirkişi görevlendirilir.  

Bilirkişi, üç “kusurlu”, bunların “kusur” oranlarını, derecelerini saptamış.  

Doğal afet (asli derecede, 8'de 4 oranında kusurlu) 

Firma sahibi (tali derecede 8'de 3 oranında kusurlu) 

İdare müdürü (tali derecede 8'de 1 oranında kusurlu)

İkinci bilirkişi raporuna göre suçlu, “doğal afet”, yan, “sel”miş:  

“Alınması gerekli bir önlem bulunmadığı için olayın meydana gelişinde sanıklara kusur bulunması mümkün değildir. Kazanın oluşunda asli ve tek etken meydana gelen doğal afettir.” 

Ya üçüncüsü?  

Garp cephesinde yeni bir şey yok!  

“... sel asli, sanıklar tali kusurlu” 

*****  

Cumhuriyet’in bugünkü sayısında yer alan “Suçlu doğal afetse cezası ne olacak?” haberi, “gündem” dışı bir yazı yazmaya götürdü beni. Çünkü bilirkişilerin değerlendirmesini “acayip” buldum.  

“Sel, asli derecede, 8'de 4 oranında nasıl kusurlu olur?” dedim.  

Dedim ama, “bilirkişi”nin tanımını düşündüm.  

Susuyorum!  

TURGUT ÇELİK/ Mersin