Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '12

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

8 Mart Dünya Kadınlar günü: Hanımlar, cennet, bahtiyar ettiğinizi beylerinizin ayakları altındadır

8 Mart Dünya Kadınlar günü: Hanımlar, cennet, bahtiyar ettiğinizi beylerinizin ayakları altındadır
 

8 Mart Dünya Kadınlar Gününü herkes kendi meşrebince, kendi penceresinden göründüğü kadarıyla algılıyor.


Blogumda ilk defa bana gelen bir e-mail’ı yayınlıyorum. Görüşlerine külliyen karşı olduğum ve ama bana oldukça da ilginç gelen bu spektaküler metni bakalım siz nasıl bulacaksınız.

İşte o okur e-mail’ı:

‘Muhterem hanımlar, bu yazıyı rehber bilin, onu iyi okuyun ve dersler çıkarın. Unutmayın ki, cennet, bahtiyar ettiğiniz beylerinizin ayakları altındadır

Bugün kimine göre Dünya Kadınlar Günü, kimine göreyse Dünya Böbrek Günü. Bana soracak olursanız ben, bugün Dünya Böbrek günü derim.

Niye mi? Açıkladığımda niyesini niçinini, bütün insaf ve izân sahibi okurlar, bu arada kadın okurlarım da tabii, ‘haklısınız muhterem muharir’ diyecekler, adım gibi eminim bundan.

Bana kalırsa, kadınlar gününü kutlamak, hem eski köye yeni adet çıkarmak ve hem de bize, biz erkeklere yapılmış ciddi bir haksızlık demektir. Öyle ya, hem eşitlikten ve ayrımcılığa karşı olmaktan dem vuracaksın, hem de biz fukara erkek cinsine koca yılın bir güncüğünü bile hasretmeksizin, kadınlar günün kutlamaya kalkacaksın.  Eşitlikten, adaletten, insanlıktan bahseden arkadaşlara sormak istiyorum: Erkekler günü yokken, siz niye öyle kadınlar günü de kadınlar günü diye coşuyorsunuz, köpürtüyorsunuz her sene bu muayyen vakitte ortalığı öyle, ha, niye, söyler misiniz?

Bu ölçüsüz coşkunun ve sahte hatunperestliğin arkasında İsrail, derin yapılar, ya da benzeri başka yürüyen fitne odakları var mıdır, yok mudur, bilemem doğrusu orasını, ama, bu durumu çok da normal karşılamadığın bilinmesini isterim.

Bir de şu son zamanların ‘kadına karşı uygulanan şiddet arttı! tantanası yok mu, o da hasta ediyor beni! Yahu, kadına uygulanan şiddet niye artsın ki?! O dediğiniz, uzun zamandır bir ayarda ve aynı kararda sürüp gidiyor; anlayacağınız ne artıyor, ne de azalıyor. Artan, kitle iletişim ve haberleşme araçları kadına uygulanan şiddetin kamusallaşmasıdır, kamusal bilinirliğinin artmasıdır. Durum budur, abartmaya ve paniğe kapılmaya hiç ama hiç gerek yoktur.

Öte yandan şu da var: Tamam, kadınlara şiddet uygulanmasın; lâkin, onlar da biz erkekleri zıvanadan çıkarmasınlar be kardeşim, öyle değil mi ama?

Çok şey istemiyoruz ki onlardan! Erkek milleti olarak bizim şu taleplerimizi karşılamak, söyler misiniz bana,  atla deve midir Allah aşkına?

İşte, biz erkek milletinin, kadın familyasından beklediği o basit, o normal, o sıradan hareket, muamele, hizmet ve servisler:

1 – Kadın erkekten ikide bir para istememeli. Erkek, en çok da kendisinden para istendiğinde irrite olur. Kadının makbulü, elindeki kıt kaynaklarla en iyi şekilde evini çevirmeyi becerendir. Öyle oluk oluk para akıtılarak yapılan ev idaresini babam da yapar. Hedef, kadının minimum harcamayla evi çiçek gibi yapmasıdır, öyle değil mi?

2 – Erkek, nefsi her uyandığında (şimdilerde moda oldu, entel özentileri buna hormonları çalıştığında diyor) eşi, karısı bunu doyurmakla mükelleftir; bunu bekler koca karısından. Din de, töre de böyle demiyor mu?

3 – Beyinin cinsel ihtiyacını gidermeyen hanımın kocasının, bu ihtiyacını dışarıda gidermeye çalışmasından daha tabii ne olabilir? Buna, akıl ve vicdan sahibi hangi kadın itiraz edebilir ki? Zamparalık denen şeye tevessül eden erkeğin bu eylemi tamamıyla meşru değil de nedir?

4 – Erkek eve geldiğinde, daha zile basar basmaz, hiç bekletilmeden eşini bakımlı, güzel bir şekilde ve ama mutlaka gülümser bir eda ve tavır içerisinde karşısında görmek ister. Erkeğin, evininin kapısında, eşinin kendisini tarif ettiğim dizaynda karşılar pozisyonda görmek istemesini gayrı-meşru bulmak kâbil midir?

5 – Hanımı, beyinin soyunmasını zarif hamlelerle asiste etmeli, çocukların gözünden uzakta, yatak odasında, gecenin finalinde ona yapacağı zevceliğin ipuçlarını vermelidir.

6 –İyi bir zevce, bütün gün kendisi ve çocukları için canını çıkarırcasına çalışan beyinin ayaklarını yıkamasına yardımcı olmalı; hatta, bu işin yükünü tamamen üzerine alarak, adeta bir cerrah titizliği ve bir sanatkâr duyarlılığıyla onun ayacıklarını bizzat pir-ü pak etmelidir. Hiç kuşku yok ki, iyi zevceden, bu yıkama ameliyesi sırasında, beyciğinin ayacıklarına masaj yapması da beklenen bir güzelliktir. Bu dediklerimi aşırı bulan insaflı ve mantıklı birisi var mıdır Allah aşkına?

7 – Akşam, gece (her neyse), ilerleyen bir saate eve gelen erkek yemek masasında sevdiği yemeklerden mürekkep bir menüyü bulmazsa hayal kırıklığına uğrar haliyle. Hanımı, beyine, her gün, onun sevdiği yemeklerden çıkarmaz ve bir de üstüne üstlük önceki günlerden kalma bayat nevaleyi dayarsa onun burnuna, erkek de buna sert tepki verecek, hatta bu tepkisini fiziki müdahale ve müeyyidelerle de süsleyecektir tabiatıyla. Bu normal değil midir sizce de?

8 – Bu arada unutmadan eklemeliyim; bütün hizmetleri sırasında kadın, beyini karşılarkenki pozisyonunu, yani gülümseme moodunu asla terk etmemelidir. Kocasına sürekli gülücükler göndermeyen, onu mütemadiyen hak ettiği iltifatlarla onore etmeyen kadının şiddetten yakınmaya hakkı var mıdır?

9 – Erkek için televizyon izlemek bir nevi modern ibadet gibidir. Adam eve gelir, soyunur, ayakları yıkanır, masajı yapılır, mükellef sofrada ve karısının iltifatları, iç açıcı muhabbeti ve gülücükleri eşliğinde yemeğini yer ve akabinde de tv karşısındaki koltuğa her gece yaptığı üzere kaykılıverir. Bu sırada kocanın ideal pozisyonu ya ayaklarını yukarıya kaldırması; ya da oturur vaziyetteyken hanımının kendisine boyun, omuz ve alın masajı yapmasıdır. Bu sırada da, artık maçtır, kurtlar vadisidir, yarışma programıdır, anlayacağınız, artık canı ne istiyorsa onu izler evin reisi. Kadın, hem kendi arzularına ket vurarak öyle kafasına estiği gibi ve beyinin arzusu hilafına kanal değiştirmeyecek, hem de çocukların kanallar arası zaping yaparak biricik beyciğinin mutazarrır ve mağdur olmasına mani olacaktır. Bunlar, ‘evliyim, barklıyım, bahtlıyım’ diyen her erkeğin görmesi gereken standart muameleler değil midir?

10 – Çocuklar bir evin süsü, bir ailenin hazinesidir. Ancak bu derin hakikatler, onların evde olur olmaz haşarılık yapmasını, gürültü patırtı çıkararak evin reisinin kafasını şişirmesini mazur gösteremez tabii ki. Evde, babanın mevcudiyeti sırasında  yapıldığında, mutlak manada kart gösterilmesi ve üstüne üstlük penaltıyla cezalandırılması gereken bir diğer önemli kusurlu hareket de çocukların okul ödevleri için babanın yardımını istemesidir. Şu, dünyanın bütün ciddi alimleri tarafından teslim edilen bir gerçektir ki, ev ödevlerinin yardımcısı annelerdir. Babalar bu konuda asla ve kat’a rahatsız edilmemeli, onların tv’de izledikleri programlar ya da daldıkları şekerleme uykusu kesinlikle kesilmemelidir.

11 – Beyinin cinsel ihtiyacını dillendirmesi durumunda ‘bugün muayyen günümdeyim’, ‘bu gece hava lodos, başım ağrıyor’, ‘bu gün evde çok iş yaptım, sırtım ağrıyor’, ‘şu an havamda değilim’ vb gerekçelerle topu taca atan hatun, şu müeyyidelerden birisine muhatap olacağını bilmelidir: a-eşinin eve kuma getirmesi, b-eşinin bu ihtiyacını dışarıda gidererek evin geçimine ayıracağı kaynakların bir kısmını bu işe hasretmesi, c-kendisine medeni kanun, anayasa ve başta insan hakları evrensel beyannamesi olmak üzere uluslar arası sözleşmelerin tanıdığı cinsel doyurulma hakkını gasp eden hanımı üzerinde maddi ve manevi yaptırımlar uygulaması.

Bir evin temel direği, kadın – erkek ilişkisinin dominant unsuru ve ailenin reisi olan erkeğin mutlu edilmesi işte yukarıdaki çok basit reçetenin tatbikatı ile kabildir muhterem bayanlar. Sanırım hiçbiriniz, bunları hayata geçirmekte zorlanmayacaksınızdır.

8 Mart’ın, Dünya Kadınlar günü değil, Dünya Böbrek Günü olarak kutlanmasının doğru olduğunu yazımın girişinde belirtmiştim. Okurun makul ve makbul olanın da hemen teslim edeceği gibi, Erkekler Günü olmaksızın Kadınlar Gününü kutlamak insan hakları külliyatına ve adalet ve eşitlik umdelerine aykırıyken, Böbrek Gününü kutlamak, son derece de eşitlikçi ve adil bir tutum içerisinde olmaktır. Öyle ya, herkesin böbreği var ve böbreksel problemler herkesin meselesi, değil mi ama?

Böbrek demişken şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Aksaray’da, Yeraltı Çarsının Yenikapı girişinin çaprazındaki işkembeci saçta  öyle bir böbrek tava yapıyor ki, vallahi adama parmaklarını yedirtiyor, o derece lezzetli anlayacağınız.yolunuz düşerse mutlaka deneyi derim.

Ha, bu arada, unutmadan Dünya Böbrek gününüzü kutlar, bilvesile size ve sevdiklerinize böbrek ve üregenital sistem problemsiz bir ömür dilerim.’

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..