869

‘869’

Alıcıyı güdüleyen etkenler modadır, markadır, fiyattır, ürünün yerli ya da ithal malı oluşudur, kalitedir, alışkanlıklarımız ve benzeri ölçütlerdir.

Yoksulun önceliği fiyattır.

Varsıl ile varsıla öyküneninki moda.

Dar gelirlininki güvence, kalite...

40 türlü peynir var ama ben Erzincan tulumunu tercih ederim, bu alışkanlıktır.

Hanımlar çarşı, pazar dolaşmadan bir şey almaya karar vermezler. Bu kalite arayışıdır, fiyat arayışıdır.

Özellikle dayanıklı tüketim maddesi alırken güvence arayışı alıcıyı markaya yöneltir.

Yerli ürün – yabancı ürün tercihi ise insanın yapılanmasına bağlıdır.

Bilinçsiz insanlarla kazanmadan harcayanlar kendilerini tükettikleriyle özdeşleştirdiklerinden yabancı ürün tercih ederler. Bir fabrikanın kapanması, yüzlerce insanın işsiz kalması onların derdi değildir.

Attıkları her adımda ülke çıkarlarını düşünen bilinçli ve yurtsever insanlar ise yerli ürünleri tercih ederler.

İşin uzmanı diyor ki; “İthal ürün satan bir market açıyorsanız bir fabrikamız kapanacak demektir. Tüketim malı ithalatına giden her 6.500 dolar, Türkiye'de bir kişiyi işsiz bırakıyor. İthal ürünlere verdiğimiz her kuruş, ekonomimizi çıkmaz sokağa götürüyor, yerli sanayinin bacası tütmez oluyor. Gençlerimize istihdam yaratılamıyor…” 

Yerli malı kullanmak için çok önemli nedenlerimiz var.

Yatırımlar artacak.

Üretim artacak.

İhracat artacak.

İstihdam artacak, çocuklarımız iş bulacak.

İstemez misiniz?

İstiyorsanız, yapılacak iş son derece basit.

Hangisi yerli, hangisi ithal; raflardaki ürünlerin üzerinde yazıyor.

Barkoduna bakın, ' 869' ile başlayanlar yerli malıdır, onu satın alın.

Tüketimden gelen gücünüzü kullanıp küresel sömürüye karşı çıkın.

Kendinizi de, sizden sonra gelecek kuşakları da düşünün.

Versace çorap giyeceksiniz de başınız göğe mi erecek?