Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '08

 
Kategori
İnançlar
 

9 - Cin insan ilişkisi

9 - Cin insan ilişkisi
 

9 - CİN İNSAN İLİŞKİSİ

16. Bölüm :

Cinlerde insanlar gibi doğup yaşayıp ölen ateşten yaratılmış varlıklar olduğundan insanlara göre çok daha aktif, çok daha fonksiyonel, çok daha yeteneklidirler. İnsanlardan daha akıllı ve bilgilidirler. Özellikle ateşe, ısıya karşı daha dayanıklı ve güçlüdürler. Biz insanlardan daha üst bir varlıktırlar. Ömürleri insan ömrüyle kıyaslandığında çok fazladır. İnsanların yaş ortalaması bu gün için 70 – 80 ise Cinlerinki en az 1500 – 2000 yıl yada daha fazladır.

Onlar için şekil, biçim, mekan değiştirmek bize göre çok daha kolaydır. Onun için her varlığın kılığına, şekline biçimine girerler. Onun için tıpkı röntgen ışınları gibi, her canlı varlığın bedenine nüfus etme özelliğine sahiptirler. İnsanlara göre yaşam mekanları farklıdır. Ancak onlarda insanlar gibi toplu yaşarlar. Hatta bazı yer ve mekanları kendilerine yerleşik mesken tutarlar.

Ateşten yaratılmış varlıklar oldukları için toprağın üstünde nurun altında bir yerde yaşarlar. Onun için (onlarla görevli melekler hariç) diğer tüm meleklerin altında, insanların üstünde bir semavatta yaşarlar.

İslam dinine ve peygamberimiz Hz. Muhammed’e inanları olduğu gibi inanmayanları da vardır. Bizim gibi onlarda aynı peygamberlere inanırlar. Çünkü peygamberler seçilmiş insanlar olduğundan meleklerden daha üstün olma vasfına sahiptirler. Dolayısıyla cinlerden de daha üstündürler. Üstünlükleri nedeniylede Allah cinleri de inanç açısından insan peygamberlere tabi kılmıştır. Ancak inanıp inanmamakta serbesttirler.

Cinler bazen insanların yaşam mekanlarına geçerek semavatta sınır ihlali yaparlar. İnsanlara musallat olup rahatsız ederler. Buna karşılık bazen de din ve cinler hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan insanlar da ruh çağırma vs. gibi yalan yanlış bilgiyle hiçbir zaman doğru olmayan hal ve hareketlerde bulunarak cinlere musallat olmaktadırlar.

Kur-an ifadesine göre cinleri dünyadaki ağır işlerde kullanan peygamberler olmuştur. Cinler geleceği asla bilemezler. Ama kendi ömür süreleri içindeki geçmişi çok iyi bilip değerlendirirler. Onun için zeki çocuklara da cin gibi denilmesinin sebebi de budur.

Cinler hakkında sizlere az çok bilgi verdikten sonra şimdi konumuzu anlatmaya yeniden başlayalım.

Yaşadığımız dünyada hiçbir şey ve hiçbir yer hiçbir zaman boşu boşuna yaratılmamıştır. Onun için doğal doğada asla boşluğa yer yoktur. Boş ya da boşalan yerler hemen başka şey yada şeyler tarafından doldurulur.

Düşmeyen düşünce üretemez. Bizde düşenin düştüğü yerden kolay çıkması için okuyup, düşünüp bilgi üretmeye çalışıyoruz. Çünkü dünya yaşamını akıl ve bilgi kolaylaştırır. Onun için bizde yaşadığımız dünyayı düşünüp ele aldığımızda doğal doğanın ilahi kaynaklı bazı kanunlarının olduğunu da hepimiz biliriz. Örneğin rüzgara karşı ne tükürülür. Ne de çiş yapılır.

Cinler insanlardan daha akıllı ve yetenekli varlıklar olduklarından, insan aklında bilgiye dayalı bir zaaf, bir boşluk oluştuğunda insan durduğu yerde kendi kendine olumlu – olumsuz bir çok düşünce üretmeye başlar. Akıl ve bilgisi az olanın ürettiği düşünceler her zaman sağlıklı olmaz. Sağlıklı olmayan düşünce insanı vesveseye düşürerek aklı çıkmaza sokar.

Çıkmaza giren akıl vesvese ve korkuyla bir çok olumsuz düşünce üretmeye başlar. Ancak insan aklı düşünce üretirken aynı zamanda da etrafına yayıp toplamaya yönelik çok güçlü frekansta elektromanyetik ses dalgaları yayar. Beynin düşünce amacına ve yapısına göre yönelik yayılan bu elektromanyetik dalgalar hem başka beyinlerden radyo, TV., telsiz, istasyonu gibi çalışarak bilgi alır. Ya da başka beyin ya da varlıklara bilgi aktarır.

İşte cinlerle sıkıntı bu bilgi aktarımı sırasında yaşanır. Çünkü bazı cinler sınır ihlali yaparak insan beyninden yayılan ses frekanslarını çözüp yararlanmaya çalışırlar. Onlar için insan beyninde oluşan her boşluk onlar için bir fırsattır. Fırsatını bulduklarında yararlanmaya çalışırlar.

Cinler insanlardan ömürce uzun yaşadıklarından cinin ömür süresi içinde yaşayan her insanın dilerlerse geçmişe yönelik bütün bilgisine ulaşabilirler.

Onun için insan beyninde (aklında bilgisizlikten) boşluk, oluşturacağı akli iradeye bağlı düşüncesinde zaaf olan, ya da düşüncesizlik sonucu oluşan her boşluğu hissedip algılayan, ya da fark eden cinler, lambaya (ışığa) üşüşen sinekler gibi insan beynine üşüşerek oraya karargah kurarlar. Esir alıp hükmederler. Sonra da onu evire çevire yönetirler. Ya da propaganda amaçlı diğer insanlara karşı pek ala kullanırlar. Tıpkı radyo tv. İstasyonunu basıp ele geçiren teröristler gibi, ele geçirdikleri insanı kullanarak onun ağzıyla konuşup yayın yaparlar.

Çünkü halk okumaktan uzak. Öğrenmekten uzak. Yazmaktan uzak. Aç karnını doyurmaktan uzak. Her şeyden önemlisi akıl ve düşünceden de uzak olunca zan ve vesveseyle her şey kolayca karışıyor. Dolayısıyla insan ya da cin fırsatçıların işi de bu şekilde kolaylaşmış oluyor.

Önemli olan aklımızda beynimizde boşluk yaratmamak. İşte İslâm dininin önemi tamda bu noktada ortaya çıkıyor.

Çünkü ALLAH; YAPILAN İBADETLERİN TÜMÜNÜ, İNSANLARIN AKLİ EKSİKLİKLERİNİN GİDERİLİP KEMAL NOKTASINDA İNSAN OLUP, TEKAMÜL YOLUNDA İLERLERLERKEN OLGUNLAŞMALARININ SAĞLANMASI İÇİN EMRETMİŞTİR. BU EMRİN EKSİKSİZ YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN DE KADIN ERKEK AYRIMI YAPMADAN HER KESE HER ŞEYDEN ÖNCE OKUMASINI EMRETMİŞTİR. Onun için OKUMAK EN BÜYÜK İBADETTİR.

Okumayanın aklı beyni boştur. Boş konuşur, boş dolaşır. Dolaşırken önce kendi kullanılır. Sonara başkalarını kullanır. Kullanılırken de tıpkı inançsız insan ve cin gibi konuşup söz söyler.

Onun için akıl noksanlığından, vesvese yapıp aklı zaafa düşürmekten, nefse uyup aklın yolunu tıkamaktan, gönlün kirlenip vicdanın kaybolmasından, insan yada diğer yabancı tüm varlıkların bela, şer ve kötülüklerinden, sevgiden, aşktan, muhabbetten, ilim eksik ve noksanlığından bizleri yaratıp var eden yüce Allah’a sığınırım.

Çünkü AKILDAN SAPANIN SONU ŞEYTANLIKTIR.

Ruhlar tekrar tekrar gelip başka bedenlerde yeniden canlanıp terbiye edilecek. Ya da Allah’ın dünyada yapıp oluşturduğu haksızlığı, adaletsizliği bu şekilde geri gidereceği anlamındaki bir düşünceye bir ifadeye inanırsak şayet, işte o zaman bizler de akıldan uzaklaşmış oluruz. Bu şekilde inanıp anlatıp söyleyip yayarsak o zaman hem biz şeytanlaşırız. Hem de Allah’ın ilminden kudret ve kuvvetinden insanları aklını çelip zaafa düşürerek onları da şeytanlaştırmış oluruz. Böyle bir vebal altında kalmaktan yine Allah’a sığınarak derim ki, fazla kaşınmak uyuzluğu artırır. Onun için perhiz etmek gerekir. diyerek bu konuyu burada kapatmak istiyorum.

İslâm; tamamen akıl, idrak, düşünce ve sağ duyuyla elde edilmiş ilimle inanıp iman ederek doğru olup dürüstçe yaşama dinidir.

Yada kısacası, Allah’ın varlığına, birliğine inanıp, Kur-an’da vahyettiği tüm emirlerini akıl ışığında okuyup öğrenip kalpte nakşederek vicdanla yaşayıp yerine getirmektir.

Bir sonraki 17. Bölümde de reenkarnasyonu son şekliyle açıklayıp bitirmek istiyorum.

Sevgi ve saygılarımla.

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..