Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

90'lı Yıllarda Hayatımız - 1

90'lı Yıllarda Hayatımız - 1
 

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir resim gördüm, üzerinde "ben hala 1990'ın on yıl önce olduğunu zannediyorum" gibi bir şey yazıyordu. Resmi görünce ilk aklımdan geçen, "e zaten on yıl önce değil miydi?" oldu. Sonra baktım, üzerinden yirmi bir yıl geçmiş.

Bu yazıyı yazma fikri kafamda Ayfer Tunç'un "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek" isimli kitabını okurken oluştu. Fark ettim ki, oyunların birçoğuna biz de yetişmişiz. Belki de sokakta oyun oynayan son nesildik biz çocukluğunun önemli bir kısmı 90'larda geçmiş olanlar.

İlk yazıda ben de o dönemdeki oyunlardan bahsederek başlayacağım, en azından kendi oynadıklarımdan. Yine çocukluğu 90'larda geçmiş olanlar da katkıda bulunmak isterlerse bunu ancak memnuniyetle karşılarım.

Saklambaç hala modaydı bizim zamanımızda. Hala oynanıyor mu bilmiyorum. Kalabalık gruplar halinde toplanır da oynardık. Gece oynamak daha zevkliydi, karanlıkta saklanmak daha kolay oluyordu ve "çanak çömlek patlatma" işi de daha kısa yoldan halledilebiliyordu.

Top yine vazgeçilmez bir şeydi elbet. Bir tek futbol oynamazdık topla. Örneğin Kuka diye bir oyunumuz vardı. Bu oyunda top uzaklara fırlatılır, ebe olan topu alır ve sonrasında saklambaç başlardı.

Taşlardan kule yapıp, o kuleyi devirerek oynanan bir oyun da vardı. Kule devrildikten sonra oyuncular kaçışır, ebe olan ise topla oyuncuların peşinden koşardı. Diğer oyuncular kuleyi vurulmadan tamamlarsa, ebe bir kez daha ebe olmaya mahkumdu.

Yakan Top da halen oynanıyordu. Ortada duran bir takım insanları vurmaya çalışırdınız karşılıklı. Zevkli bir oyundu.

Basketbol topuyla da üretilmiş oyunlarımız vardı, bu yaz gördüm ki hala oynanıyor. Birinin adı "aylık" idi sanırım. Çemberin etrafına belli bir düzende dizilir, topu sokmaya çalışırdık. Biri de çemberin altında olurdu ve her basketle "1 aylık", "2 aylık" gibi sıfatlar edinirdi. Belli bir sayıya ulaşıldığında ise, yenilmiş sayılırdı.

Tasolar da bizim kuşağın vazgeçilmez oyuncağı oldu. Bir daha o kadar popüler olamadılar sanıyorum. Dönen taso, normal taso, Pokemon Tasosu gibi tasolarla az oynamadık. Futbolcu kartları da ayrı bir oyunumuzdu tabii, 2000'lere girdiğimizde ise bu kartların yerini Pokemon kartları aldı.

Bir de televizyonda yayınlanan bir filmin neticesinde, beyzbola merak saldık. Sokaktan bulduğumuz tahtalar ve tenis toplarıyla oynamaya başladık ilk, kuralları tabii ki kafamızdan yazarak gördüğümüz kadarıyla. Ardından, oyun gittikçe yerleşti ve marangozlara beyzbol sopaları yaptırılmaya başlandı. Hepimizin bir sopası oldu, uzun zaman böyle gitti bu.

Biraz daha vahşi olmakla birlikte Zımba ve Simit diye iki oyun vardı. Birinde ebe yerinden Zımba diyerek çıkar, tek ayak üstünde karşısındakileri kovalardı. Eğer ayağını basarsa bu kez ebe kovalanırdı yerine kadar. Simit ise, ebenin yerinden simit diye bağırarak çıkmasına dayalıydı. Olur da nefesi yetmezse, yine yerine kovalanırdı. Eğer ebe kaçanlardan birini yakalarsa ebe olma sırası yakalanana geçerdi.

1990 yılına geldiğimizde üç yaşındaydım ben. 93-94 gibi olacak, cep telefonu haberleri çıkmaya başlamıştı. "Bir gün cep telefonum olacak mı acaba" diye düşünüp hayal kurardım o zamanlar. Bilgisayarımız zaten yoktu, evde oynayabildiğimiz oyunlar atari oyunlarıydı ancak. Super Mario örneğin... Super Mario, müziğiyle de kulağında yer etmiştir bizim neslimizin. Amaç her bölümün sonunda prensesleri kurtarmaktı. Bunu yaparken kahramanımız Mario, mantar yer büyür, çiçek yer güçlenirdi. Bir yandan taşları, kayaları kırar, kötü kalpli canavarlara karşı savaşırdı. Bir de tabii Luigi vardı, fakat Mario'nun yanında sönük kalmaya mahkumdu.

İlk bilgisayarım 1999 yılında alındı. Fifa 99' ve Need For Speed popüler oyunlardandı. Sonra internet geldi. İnterneti olanların evinde toplanılmaya başlandı, "oğlum falancanın interneti varmış, kalk gidelim." Fakat bugün olduğu gibi önünde saatlerde oturulmaz, onun üzerinden oyunlar oynanmazdı. Sokak daha ölmemişti.

Bugünkü çocukların internet kafelerde ya da evlerinde bilgisayarın başında bir çocukluk yaşaması kötü bir şey. Biz son şanslı nesiliz sanırım.

 

 

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..