Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Abdullah Gül, Bülent Arınç, Babacan, Çelik vb gibi eski vezirlerin başları kesilmeli mi?

Abdullah Gül, Bülent Arınç, Babacan, Çelik vb gibi eski vezirlerin başları kesilmeli mi?
 

Osmanlı beyleri ilk kuruluş günlerinden, devlet oluncaya kadarki geçiş döneminde (düzenli/ücretli ordu kuruluncaya kadar da denilebilir)  kendilerine şah (kral deyin ona siz) bile demiyordu. Padişah diyordu. Unvan olarak ''Selçuklu şahının o bölgedeki eli ayağı'' olmak yetiyordu kendilerine.

Osmanlı beyleri halkıyla hep ile iç içe yaşar, kararları ortak alırlardı. Zaten halk dediğiniz aynı zamanda asker, aynı zamanda üreticiydi. Bey devletti, halk da devletti. Devleti ortak amaç olarak düşünebiliriz. Amaç yeni topraklar zapt etmek, ganimetler toplamaktı. İnançları hem bunu emrediyor, hem de yaptıklarına izin veriyordu. Devletin olan aynı zamanda halkın olduğu için bey ile halk arasında güçlü bir duygu bağı vardı. İletişimleri müthişti. Adildi.

Büyüme zorunlu olarak, düzenli orduya ihtiyacı doğurdu. Orduyu kuran, yani savaşçıları seçen, toplayan, doyuran, ücret ödeyen elbette emir verende olacaktır.  Bu güç toplanması sonucunda artık ''beyler'' kararlarını toplum içinde almak zorunda değildirler. Halkı dinlemek, hesap verme devri geçmişte kalmıştır.

YAYA KALMAK deyimini işte bu koşullar türetmiştir. Barış zamanı bağ bahçede çalışan halktan kişiler, savaş zamanı atına atlayıp asker oluyordu. Ele geçirilen ganimetlerden pay alıyordu. Düzenli/sürekli orduya geçilince halktan kişiler seferlere götürülmek istenmedi. Yalvar yakar olanlara ise geri hizmetlerde görev verildi. Ancak ganimet değil, ücret alacaklardı. Ve Yaya olarak çalışacaklardı. Yani halk geçmişi düşünüp ''yaya kaldık'' diye hayıflanmaya böyle başlamıştı.

Fakat ''padişah''  bu dönemde bile tek değildi. Halk içindeki bazı beylerin,  padişahın yanında yürüme hakkı vardı. Padişah gibi görünme, padişah gibi konuşma hakkı olanlara VEZİR denirdi.

Osmanlı devletlikten İmparatorluğa geçince ilk önce bu ''vezirlikten'' kurtuldu. Güç paylaşılmazdı. Güç tartışılmaz, güç lekelenmezdi. Çandarlı Halil bir punduna getirilip yok edilince bu kurumda ortadan kaldırıldı. Fatih halktan da, Vezirlerden de kurtulup mutlak güç olarak sarayına çekildi. Sonradan gelen VEZİRLER hep ÇAKMADIR.

Bu tarihi gerçeklik şablonundan bakacak olursak: Abdullah GülBülent ArınçHüseyin Çelik, Babacan ve benzerleri yaya kalmamışlardır. Pay alamamaktan değildir yakınmaları.

Onların Vezirlikleri iptal edilmiştir. Onların yerlerine PADİŞAHIN (zamanla şahtan üstün olduğu kabul edilmeye başlandı) sahte BAŞALARI (büyük oğulları/paşaları) vezir tayin edilmiştir.

Diyeceğim şu: VEZİRLİK bir makam hakkıdır. Tayin ve atamayla olmaz. Başlangıca taş koyanlardır. Bu vezirlerin yerine atanan sahte başaların onlar için öne sürdüğü gibi ''yaya kalınca bağırmaya başladılar'' sözü çok etkili olmayacaktır.

Zaten zamanla her birini mutlak güç sahibi yok edecektir.

Osmanlı haklıysa Eski Vezirler Boğulmalıdır… Yeni vezirler başka türlü rahat edebilir mi sizce?

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..