Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '15

 
Kategori
Kitap
 

Acımadı ki / İzmir Kitap Fuarı'ından

Acımadı ki / İzmir Kitap Fuarı'ından
 

Bakış açısı


"Görmemişlerin bir kitabı olmuş, çekmiş kapağını (!)  kopartmış," demeyin sakın!

Kitabı gün içinde birkaç kez  elime alıp sayfalarını kokluyorum. İnanmazsınız kokusu sahip olduğum diğer kitaplara benzemiyor:

Dağların çiğdemleri, ovaların nergisleri sinmiş sanki sayfalarına...

İlk elime aldığımda şaşkın ördek gibiydim, çünkü anımın o kitapta vücut bulmuş halini merak ediyordum; Acaba hangi sıradayım, kaçıncı sayfadayım?

İlk defa milli oluyoruz sonuçta.

Bu arada karşılıklı  birbirlerimize kitap imzalıyoruz, bir koşuşturma ve telaş hali var, objektifler  de bize çalışıyor. Herkese gülümsüyoruz.

Anlayacağınız  çocuklar gibi şeniz!..

İlk dakikalardan aklımda kalanlar; Örneğin Leyla Çalışkan Hanım'ın yüzündeki tatlı gülümseme ve çocuksu heyecanı. Standın yerini bulamayıp yolda İlyas Bey'i görünce çocuklar gibi sevinmem. Sema Hanım'ın kendinden emin hali, sürekli telefonla birilerine bilgi vermesi. İnsanların kendini önce adı-soyadı ile tanıtıp, sonra ben bilmem ne olarak yazar(d)ım, şeklinde açıklama yapması. Beni adımla değil Yolun*Diğer*Yarısı ile tanımanın daha kolay olması.

Kitabın önsözünü kaleme alan Bekir Gümüş ile ayak üstü ezeli rekabet atışması. ( Bu kadar fanatik olduğunu bilmiyordum, hem de benim gibi Leblebi Diyarı'ndanmış, yeni öğrendim. ) Aynı havayı solumamıza rağmen gurbet ellerde rastlaşmak nasip olan bir diğer fanatik arkadaş Hacıoğlu Murat Bey. 

Gözlerim Neşe İleri Hanım'ı aradı, kesin olur dediklerimdendi. Katılamamış. Ben oradan erken ayrılmak zorunda kaldım, ayaklarımı dinlendirmek için bir süre Sinan Meydan'ı dinledik. Pazar günü de katılamadım maalesef!

******

Kitabımıza gelince; doğal olarak ilk önce kendi sayfamı arayıp buldum, yazdığım şeyi tekrar dikkatlice okudum, çıkartılan bölüm, düzeltme vs. var mı merakımdan. 

Sonra baştan başladım okumaya: Ali Gülcü'nün tanıdık gelen burnu soyulmuş Çilli Çocuk'lu, Tilki'li öyküsü, Ayşen Aslangiray Hanım'ın sevmelere kıyamadığı Ayşegül'ü, Bekir Gümüş'ün hayallerini yıkan Pilli Otobüs'ü, Arif 'Öğütçü'nün havalı Apartman Bebesi, Cenk Behram Su'nun yaşadığı hem dramatik hem de trajikomik şifreli anısı, Dilek Çınar'ın Masal Gibi'si

.Sonra alfabetik sırayı bırakıp, rastgele okumaya devam ettim. Nasıl  yazmış, neler yaşayıp, neler anlatmış dediğim arkadaşlar vardı. Gülname Gümüş'ün annesine seslendiği İğne Oyalı öyküsü, Leyla Çalışkan'ın Çarşamba Karısı (Al Karısı, derdik biz.) anonim masal tadında. Neşe İleri'nin Naime Teyzesi ile Zuhal Voigt Hanım'ın Zülam'ı fedakar teyzeler olarak renklendiriyor kitabı.

Hep anneler, teyzeler yok kitapta, Gül Tuna babacı mesela. Benim Oyunbozan'ı hiç sormayın, o başka bir macera...

Soner Arıca'nın bana pek yabancı gelmeyen yatılı okul anılarından Bir Yatılı Çocuk Anısı ve Yazar Tarık Dursun K. 'nın ansızın çekip giden babasına hasretini yazdığı Bir zamanlar Benim de Babam Vardı, anısına göz attım. Kitabımıza adını veren kitapta emeği yadsınamayacak kadar çok olan Sema Öztürk'ün "Acımadı ki' yi bir kez daha okudum. Rastgele çevirdiğim sayfalardan Tuğba Turhan İnam'ın Yaralı Güvercin'i yabancı değildi bana, sanki benim kalemimden çıkmış gibiydi.. 

2 yıl kadar önce aynı şekilde yaralı bir güvercin bulup veterinere götürmüştüm. Bizimkisi o kadar şanslı değildi, tüfekle vurulmuştu ve yarası derindi, hatta kurtlanmaya başlamıştı bile  ve pis bir koku saçıyordu.  Veterine bir şeyler sürdü ama fazla şansı yok dedi, ertesi gün öldü zaten.

Bana da aynı bakışları atmıştı insanlar; ölecek, ne gereği var? 

İzmir-Aydın otoyolunda seyr-ü sefer eylerken Tuncay Toka'nın Büyümek Dediğin Şey'deki aşık hallerinden yanımdakilere gülerek bahsettim. Tıpkı aynısından bizim sitede de var. Yaşı da neredeyse aynı. Küçüklüğünden beri takım elbise, içine yelek ve beyaz gömlek giyer, elinde tesbih, belinde oyuncak tabanca...kolyesi, saçları, güneş gözlüğü, yürüyüşü, tavırları bildiğin minyatür Polat Alemdar. Eh kızlara da meyilli biraz!

Feyzan Hanım'ın Ahenk Apartmanı çok hoşuma gitti, orada yaşamak isterdim. Macera dolu güzel bir anlatım olmuş,  başıyla sonuyla tam bir öykü. Fulya Gümüşpala'nın yaşadıkları üzücü olsa da sonu güzel bitmiş, kutlamak gerek o öğretmenini.

Daha okumadığım anılar-öyküler var, hem hepsini bir çırpıda yazmayayım seriye bağlayayım bu işi....

********

Ve Harun Atak'ın Gecel isimli şiir kitabından,

........

Meraklıydınız. Ve heyecanlı

Tüm arkabahçeleri görmek içindi, telaşınız

Deliler ve çocuklar içindi

kimsesizliğiniz

.....

Sevgiyle kalın!

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..