Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '18

 
Kategori
Güncel
 

Ağaca Asılan Adam...

Ağaca Asılan Adam...
 

Arkadaş gurubumuzda yardımlaşma hakkında konuşurken, birden bize kulak misafiri olan bir ablamız, "kim var ki yokluk içinde herkesin her şeyi var" diye söylendi.  Ben bir anda kendi iç dünyamda tam yirmi beş yıl ötesine gittim…
 
Okul müdürü yardımcımız ayrıca coğrafya öğretmenimizdi. Bizlere izin dilekçesi dağıtarak, “velilerinize imzalatın” dedi.  Verilen kâğıtlarda, ‘kimsesiz çocuklar yurdundaki yapılacak gezimiz’ için yazıyordu. Samimi söylüyorum, o güne kadar böyle çocukların olduğu, aklıma bile gelmemişti. Çünkü benim sıcak bir yuvam ve ailem vardı. Ve çok bencil düşüncesiz şımarık bir çocuktum. Her istediğim olmasa, olanların olması,  beni böyle yapmaya yetmişti. 
 
İmzaları topladıktan sonra, bize bir hafta sonrasına gün verildi. Herkese, fazla eskimemiş veya yeni elbise çorap kışlık mont hırka vs… toplayıp getirmesi söylendi. Ben mahallemizdeki komşuları epey dolaştım.  Topladıklarımı ve harçlığımla aldıklarımı, güzelce paketledik. Beklenen gün geldiğinde herkes topladığı eşyaları okula getirdi. Toplanıp gittik. 
 
Hiç unutmam hala içim titriyor. Daha kapıdan girerken biri kız biri erkek, iki çocuk koşup ellerimden tuttu. Yanındaki arkadaşlarına, " bak bu benim ablam ya…" diye nispet yapıyordu.  İçim acıdı. Nispet ettiği arkadaşı az sonra yanımdaki sıra arkadaşımın elini tutarak, “bu da benim ağabeyim yaaa…” dedi. İçeriye kadar o küçücük elli koca yürekler sımsıkı tuttular ellerimizden. 
 
Daha sonra içeride yemek saatleri gelince benimkiler, “bize ablam yedirecek dimi abla?” dedi...  Tereddütte kalarak, ‘evet’ dedim. Elimden yemeği bir yemeleri vardı. Unutulmaz şeyler yaşadık. Bütün sınıf duygu seline kapılmıştık. Çocuklar kâh oyun istiyordu. Kâh masal hikâye veya üstlerine kıyafet giydirmemizi... 
 
Küçük çocuklardan o güne kadar hiç hoşlanmazdım. O gün hayatımda milat olmuştu. Akşam geldi çattı ve tabi ki, bizim dönüş zamanımız. 
 
Oradan ayrılırken o yavruların arkamızdan ağlamaları bende geleceğim bizi de götürün demeleri,  serviste herkes ağlıyordu. Öğretmenimiz neyi düşünerek böyle bir karar almıştı bilemedim. Lakin benim hayata bakışım bir anda sarsılmıştı.
 
Hocamız birden ayağa kalktı;  
-“Çocuklarım görüyorsunuz. iyi kötü aileniz var okuyorsunuz. Kendinizin veya çevrenizin her şeyi var nasılsa diye kenara çekilmeyin. Bakın olmayanlar da var. Sonra bir gün gelir. O kadar sağırlaşırsınız ki, kendi vicdanınızı duyamaz hale gelirsiniz. İşte  o zaman, insan da kalamazsınız. Bakın bayram geliyor. Bayramlık alacaksınız. Onlara da bayram geliyor. Onlarında bayramı olacak. Sahipsiz insanların var olduğunu bugünü ve öğrendiklerinizi sakın unutmayın!  Sizin onlara vereceğiniz en güzel şey vaktiniz ve ilginizdir. " 
 
Evet, hala unutmadım. Unutamadım hocam…
Ben fazla ağlayamamıştım. Ama eve girer girmez saatlerce ağlamış, günlerce kendime gelememiştim. O günden sonra paylaşmaya çalıştım. İlgimi sevgimi bende olan her şeyi... Herkesin her şeyi var diyoruz. Doğrudur ama sevgi?
 
Geçen haberlerde, korkunç bir olaya rastladım. Adamın birisi, kendini tem otobanın kenarındaki ağaçlık alanda bir ağaç dalına asarak öyle garipçe göçmüş bu dünyadan… Kim bilir neydi davası... Ona üzülürken olay anında çevresindeki insanların trafiği felç ederek ellerindeki telefonla adamı kameraya alıp fotoğraf çekmeleri beni daha çok sızlattı. Ne hallerdeyiz. Yolu tam virajda hem de iş saatinde tek şeride düşürmüş meraklı izleyiciler. Ambulans geçiyor zorla… Ne o? Kaç beğeni toplandı? O videolar o resimler ne işe yaradı? İşte vicdanların duymadığı sağır kaldığı an dedim. Her şeyimiz var maşallah…
 
Fakat, vicdanlarımız bir garip ağaçta asılı kalmış...
Selam ve saygılar...
 
Meryem Kadıoğlu
 
Toplam blog
: 42
: 672
Kayıt tarihi
: 07.02.17
 
 

İstanbul'da doğdu. İstanbul'da yaşıyor. Evli, ev hanımı ve çocuklarının annesi. Aklına estikçe yaza..