Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ah erkekler ah...

Ah erkekler ah...
 

Çok güzel bir alıntı di mi? :)


Bilirsiniz kırmızı ışıkta beklerken, yan yana denk düşen sürücüler genellikle göz göze gelirler. Hareketli cezaevi gibidir arabalar. Herkes metal bir kutunun içinde hapistedir ve diğer hapishane komşularını gözden geçirir. Metal kutusu ile birlikte ilerleyebilmesi için yeşil yanması gerekir. Pardon sarı yansa yeter aslında. Sarıda ilerlemeyeni korna ile ya dövüyor, ya da sövüyoruz, malum.  

İşte öyle anlarda yanıma denk gelen ve yüzü gülümsemeye hazır duran ama hiç tanımadığım hoş hanımlara “Merhaba” demeye bayılıyorum. Bazen “Günaydın,” bazen “Harika görünüyorsunuz,” bazen “Çok şıksınız”a varana kadar o an içimden ne geçiyorsa… Amacın birazı verdikleri tepkileri gözlemlemek, birazı da karşıdakinin gününü değiştirmek. İşe yarıyor mu? Kesinlikle evet! Yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile devam ediyorlar yollarına.

Dikkat ettiyseniz yukarıda ‘hanımlar’ dedim. Aynı şeyi beyler hak etmiyor mu? Deneyimlenmiş, net yanıtım: Bizim ülkemizde asla! Eminim Arap ülkelerinde eline megafon alıp tecavüze davet etmek anlamına bile gelebilir. Pardon, pardon! Oralarda kadınlar kendileri araba gibi bir eşya görüldüklerinden araba kullanamıyorlar zaten. Ama yani, di mi? Bir eşyanın başka bir eşyayı kullandığı nerede görülmüş? Siz hiç bulaşık makinesini çalıştıran buzdolabı gördünüz mü ki Şeriatla yönetilen ülkelerde araba kullanan kadın görülebilsin! 

Durun ben şu deneyimi anlatayım…

İngiltere’de yaşarken, aynı şeyi bir beyefendiye yaptım. Üstelik öyle günaydın filan değildi sözlerim. İndirip pencereyi, “Çok yakışıklısınız” dedim. Biraz mahcup bir ifadeyle teşekkür etti ve yeşil yanınca yollarımıza devam ettik. Sevimli bir anı olarak kaldı bende. Aslında bu yaptığım orada da pek normal değildi ama kıyamet koparacak bir durum da değildi hani. İnsanlar birbirlerine “Güzelsiniz, yakışıklısınız” diyebilirdi. Tuhaf olan yalnızca trafikte, hiç tanımadığın biri tarafından denmesiydi. Yine de kıyamet kopmazdı bundan. Nezaketle teşekkür eder, yoluna devam ederdin.

Aynını Türkiye’de denedim desem…  “Hayııııır!” diyeceğinizi biliyorum. Ama maalesef denedim…

Bundan 10 yıl kadar önceydi. Avrupa’daki deneyimin etkisi hâlâ üzerimdeydi belki de. Bilemiyorum. Yanımda 3 tane genç kız, kırmızı ışıkta durduk. Kızlardan biri, “Çaktırmadan yandaki arabanın sürücüsüne baksanıza, ne kadar yakışıklı,” dedi. Çaktırmamak nedendi ki? Ne gerek vardı(!) Doğal olarak döndüm ve hakikaten az bulunur yakışıklılıkta bir adam duruyordu direksiyonda. “Niye çaktırmayalım kızlar, ona bunu söyleyelim, o da mutlu olsun,” diyecek ve dediğini yapacak kadar salaklığım üstümdeydi o gün.

Camı indirdim, zaten etrafı kolaçan eden bakışlarla denk geldim ve içtenlikle kendisine çok yakışıklı olduğunu söyledim. Beklediğim tepki ise yukarıdaki gibi mahcup bir ifade ile teşekkür etmesi idi. Öyle olmadı tabi. Kocaman bir sırıtış, gözlerde ateş dansı, bakışlarda ‘Yaşadık lan!’ ifadesi ile ne diyeceğini şaşırmış bir tip oluverdi. Ağzını açtı, tam bir şey diyecekti ki sarı yandı. E, malum sarı da farlamalısın(!) Fırladık.  

Ana! Beş dakika geçmedi ki adam peşimizde. Yanımdaki kızlar panik. “Bizi takip ediyor!” dediler. “Sakin olun,” dedim. “Aynı yöne gidiyor olabilir.”  Takip edip etmediğini anlamak için ana yoldan çıkıp bir ara sokağa girdim. “Bakın göreceksiniz, takip etmiyordur” dedim kızlara da. Ben dikiz aynasından, kızlar tamamen arka koltuğa yapışık hem yol alıyor hem de geriye bakıyorduk.

Len Allah kahretsin! Hemen ardımdan, o da aynı ara sokağa girmesin mi!

Kızların paniği büyüdü. Büyümekle kalmadı bana bulaştı. Trafikteki sürüşüme, mahallenin sokaklarını tanımama güvenip altımdaki arabayı cayırdatmanın zamanı geldi diye düşündüm. “Şimdi görürsün sen!” deyip adamı ekme serüvenini başlattım. Aramızda bir kovalamaca başladı ki sormayın. Sanki arkamızdaki polis, biz de hırsızlıktan kaçan çete elemanları! Ben hızlandıkça o da hızlanıyor. Köşeleri dönüyor, ara sokakların tozunu kaldırıyor, yan yatıyor, yalpa yapıyordum! Ralli sürücüsü ne ki! Düz yolda dedem de sürer! Sen gel de Denizli ara sokaklarında, peşindeki birinden kurtulmaya çalış.

Kurtulamadım elbette! Ben nereye saparsam o da beş saniye farkla arkamdan geliyor, deli gibi kaçma kovalamaca oynuyorduk. En sonunda tepem attı! Uygun bir yerde durdum, el frenini çektim ve koltuk altındaki kısa saplı baltayla dışarı fırladım. Aklımdan geçen, yüzünün tam ortasına baltayı indirmekti. Her yakışıklılığın bir sonu vardır muhakkak diyerek.

Ben arabadan inene kadar o da yanımızda bitti ve durdu. Az önce kendisine‘Çok yakışıklısınız,’ diyen insan değildim artık. Yüzümde ve duruşumda nasıl bir ifade varsa, adamda da sırıtma kalmamıştı.

“Ne istiyorsunuz?” dedim. Verdiği cevap, sakın yabancılardan şeker alma öğüdünün haklı kanıtı sayılır cinstendi. “Siz öyle deyince…” diye başlayıp kısa bir duraksama ardından, “Belki eğlenceli şeyler yaparız diye düşündüm” demez mi?!

Hangi akla hizmetle dediğimi bilmediğim şu cümle çıktı ağzımdan: “Bizimki basit, insani bir söylemdi. Şimdi ya yolunuza devam edin, ya da inin arabadan!” Harbi gerzekliğimin zirvesindeymişim diye düşünüyorum şimdi. ‘Yerim senin insani söylemini’ deyip arabadan inse ne halt edecektim acaba? Hem düelloya davet eder gibi, o arabadan inmeye davet etmek nedir len!?  Aklımca dövüşeceğim. Hay ben o aklımın…

Neyse ki uzatmadı, ana yola doğru sürdü gitti.  Nasıl saplanıp kaldıysam, ana caddeye çıkan köşeyi dönene kadar elimde balta öylece dikildim. Kızlar yanıma geldiler. Tüm bunların başlamasına neden olan şımarık şey ne dese beğenirsiniz?

 “Belki eğlenceli şeyler yapardık hocam ya…”

Çok önemli notum: Siyaset hâlâ 'ipimle kuşağım' fakat... Çocukların ölmesine izin veren kirli siyasetçiler! Hepinizden tiksiniyorum!...

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..