Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '15

 
Kategori
Anılar
 

Ak/saraydan Ayvan/saraya 10. bölüm

Ak/saraydan Ayvan/saraya 10. bölüm
 

Alıntı


O günün gecesi hepimizin beynine bir başka nakş edilmiş, masada söz dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyordu. Bizim oturduğumuz ev, Hz. Evliyanın olduğu dış kapıdan girildiğinde 1. kat, bahçe tarafından ise 2. kat gibiydi. Çeşitli ağaçlar nasıl kesilecekti, kuşların şakımalarını artık dinleyemeyecektik, masada ki konuşmaların arasında neler yoktu ki. Annem arada bir içeri bir dışarı mekik dokuyor, çocukların uyuyup uyumadığını kontrol ediyordu. Ayşe ve Güliz abla, beni de yanlarına alarak - Gel canım, hava zaten sıcak, oturma odasındaki pencereyi ardına kadar açalım, bizimkiler koyu bir muhabbet içerisinde, ben Ayşe ile sohbet edip çekirdek çitletirken hem sen, kardeşlerinin uyanıp uyanmadığını kontrol edersin, hemde biraz derslerinle ilgilenip biraz da bize takılırsın, ne dersin Gülsenciğim? Başımı sallayıp - Tabi ki demiş, annemin kulağına - Biz içerideyiz demiştim.
 
Saatler bir birini o kadar güzel kovalamıştı ki, vaktin gece yarısı olduğunu neden sonra kardeşimin ağlaması, annemi aramasıyla saatlerin hızla geçtiğini anlamıştık. Annem içeri girip kardeşlerimle ilgilendiğinde. - Kızım uykun gelmedi mi, yat ki büyüyesin öyle değil mi kızlar? Ayşe abla tebessümle - Öyle ama, Fethiye hanım teyze bu gece hatıralarımıza nasıl kazınacak, bırak Gülsen'i istediği zaman uyusun. Güliz abla - Gözleri mahmur, birazdan Gülsen uyursa şaşırmam, dediğinde onların yanında tatlı tatlı tebessüm edip, bir yandan da resim yapıyordum. Masada bir hareketlenme olmuş, kızlar açık pencereden bahçeye bakıp - Ne yoksa kalkıyor muyuz dediklerinde. Okan amca - Yok ya, ne gitmesi, annenle kura çektik, mutfağa ben gidip ne bulursam onu getireceğim deyip gece yarısının kahkahasını atmıştı. Sabri amca - Anladım, hanım söylemeden bende yukarı çıkayım. Babam durur mu - Masayı toparlayıp çay yapmakta benim işim olsun deyip ayaklanmıştı. Hanımların keyfine doğrusu diyecek yoktu, ama annemin o gün çok yorulduğunu hepimiz biliyorduk, yine de o tatlı gülümsemeleriyle, mutfakla bahçe arasında mekik dokuyordu. Şayet o an farkına varmış isek, ben ve ablalarım annemin peşi sıra dolanıyor ve yardım ediyorduk. 
 
Babam, uzun holden geçerken - Kızlar çay hazır, Gülsen çayına süt koymak istersen mutfaktan getir. Kendi kendime - Oh be, babamın bana kızıp neden yatmadın diyeceğini beklerken! Tamam baba, getiriyorum. Sabri amca ve Okan amca gelmişler, sofra yeniden kurulmuş, yenilmiş içilmiş, yeniden gelsin kahveler, gelsin çaylar olmuştu, sabah ezanı okunmaya başlamış ortalık aydınlanmıştı. 
 
Saatlerce laf söz, hiç mi bitmezdi, gerek ev sahiplerimiz, gerek komşumuz, gerekse bizimkiler memnuniyetlerini bildirerek hem ortalığı topluyorlar hemde sabahın ilk ışıklarında güneşin doğuşuna günaydın diyorlardı.İvedilikle toplanan masa, sandalye, tabureler gitmiş, bahçe eski düzenini almıştı. Nasıl olsa tatil iş, güç, okul yok, çocuklar da kalktıklarında bizi üzmese de bir yatsak diyen anneme - Merak etme anne, ben varım. - Biliyorum diyerek saçlarımı okşayan annemin yanağına okkalı bir öpücük kondurmuştum ki, babam  yanımıza gelip beni gıdıklayarak, güldürmüş - Kız, hani bana demiş ve onu da öpmüştüm. Annem - Hadi herkes yatağına saat 05 ne kadar yatarsak o da, yanımıza kâr kalır demişti.
 
Sayılı günlerimiz çabuk geçmiş, taşınacağımız gün gelip çatmıştı. Eşyalarımızı denk yapıp hazırlayan annem ve babam, daha önceden çağrılan ve kapıda hazır bulunan kamyona yavaş yavaş yükleniyordu. Gerek ev sahiplerimiz gerekse Okan amcaların yardımıyla kamyona tüm eşyalarımız yüklenmişti. Sıra vedalaşmaya geldiğinde, buruk ayrılık göz yaşları ile hepimizi derinden yakmıştı, herkesle vedalaşıp kamyona binmiştik, birden kamyondan inmeye çalışmıştım, annem  - Nereye kızım - Bir dakika anne, Hz. Evliyaya Allah'a ısmarladık diyeceğim deyip, Okan amcamın yardımıyla aşağı inip - Allah'ım, evliyaya rahmet et, onu üzdüm beni affet demiştim, onun ruhuna 3 kulfi suresi ile 1 elham suresini okuyup tekrar kamyona bindiğimde, bizi yolcu eden ev sahibemiz, eşi Sabri dede, kızı Ayşe abla, Semra teyze, eşi Okan amca ve kızı Güliz el sallayarak bizleri üzüntülü bir şekilde Ayvan-saraya yolcu etmişlerdi.
 
Ayvan-saraya geldiğimizde; Babamın akrabaları bizleri taşınacağımız evin önünde bekliyorlardı. 
Kemal amca - Hoş geldiniz Turan, bende gelip gelmediğinizi kontrol etmek için kızımı, İnciyi buraya göndermiştim, gelmedi dediğinde bayağı merak ettim, bende henüz geldim ki, siz geldiniz. Babam - Hoş bulduk Kemal ağabey, ancak işte, eşyaları yükleyip, vedalaşmak, çoluk çocuk, Allah'tan akşama kalmadık dediğinde. Kemal amca - Yok, yok merak etme, bir kaç saate kadar eşyaları yukarı çıkarırız, mahallenin gençleri sağ olsun. Yukarı komşumuzun çocukları dahi, küçük eşyaları benimle birlikte evimize çıkarmaya yardım ediyorlardı. Kısa sürede tüm eşyalarımızı mahallenin gençleri, Kemal amcanın oğulları, bizler yukarıya kamyondan taşımıştık bile.
 
Yukarı komşumuz olan Necla teyze, hem amcasının hanımı, hemde kayınvalide3si olan Saadet nine aşağı inip, ev düzenimize yardım ederlerken; Saadet ninenin o tatlı Karadeniz şivesi ile - Kiz, haçan bizum uç uşağimuz var idi demiştun, ha bu uşakta nereden çiktu daaa! dediğini bizler tam anlayamamış. Annem - Anlamadım, Saadet hanım teyze. Gelini Necla gülerek - İlahi Fethiye abla, nenekayı anlarsın, hele bir zaman geçsin deyip tekrar gülmüş, annemi ve bizleri de güldürmüştü.
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..