Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '14

 
Kategori
Edebiyat
 

An gelir, vefayla Atila İlhan'ı anmak ve anlamak!

An gelir, vefayla Atila İlhan'ı anmak ve anlamak!
 

Sisler Bulvarından Geçmediğin Gün; Sisler Bulvarı Öksüz Ben Öksüzüm! Yağmurun Altında Yalnızım; Ağzım, Elim, Yüzüm Islanıyor...


Bir Gemi Beni, Afrika’ya Götürecek,

İsmi Bilmiyorum, Ne Olacak!

Kazablanka da Bir Gün Kalacağım,

Sisler Bulvarını Hatırlayacağım…

Kırmızı Melek Şarkısından Bir Satır,

Lodos’tan Bir Satır,

Yağmurdan İki ( Atilla İlhan’ın zaafı)

Senin Kirpiklerinden Bir Satır,  

Simsiyah Bir Satır Hatırlayacağım

, Seni Hatırlatanın Çenesini Kıracağım…

Liman da Vapur Uğuldayacak..!

Atilla İlhan 15 Haziran 1925’te Menemen de doğdu. İlk ve Ortaöğretiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi nedeniyle gittikleri farklı kentlerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıftayken mektuplaştığı bir kız’a yasak bir şiir göndermesi nedeniyle, 1941’de tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. 3 hafta gözetim altında kaldı, 2 ay hapiste yattı.

Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Daha sonra Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesine yazıldı. İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesini kaydoldu, Üniversite yıllarında YIĞIN ve GÜN adlı dergilerde ilk şiirleri yayınlanamaya başlandı, 1948 yılında ilk şiir kitabı Duvar’ı yayınladı. 1949 yılında üniversite 2. sınıfta iken Paris’e gitti.  Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri ve daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde, sıklıkla başı polisle derde girdi. Birkaç kez gözaltına alındı.

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca, tekrar Paris’e gitti.  Fransa da ki bu dönem Atilla İlhan’ın Fransızcayı ve hayatı yeniden öğrendiği yıllardır.

  1950’lili yılları İSTANBUL - İZMİR ve PARİS üçgeni içerisinde geçiren Atilla İlhan, bu dönemde ismini Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesine devam etti; Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber, öğrenimini yarıda bıraktı. 1957 yılında askerliğini yaptıktan sonra, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Ali Kaptan oğlu adıyla 15’e yakın senaryo yazdı. 1960’da Paris’e geri döndü, Babasının vefatıyla birlikte İzmir’e döndü! 8 yıl İzmir de kaldığı dönemde Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. 1968’de evlendi 15 yıl evli kaldı. 1973’te Bilgi yayınevinin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. 1981’e kadar Ankara da kalan yazar, fena halde ''LEMAN'' adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti.

  İstanbul da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim yayınlarıyla devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Atilla İlhan. 1993-96 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti… 1996’dan yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde sürdürmekteydi. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber…  Atilla İlhan yazılar yazmaya geri dönüş yaptı. Atilla İlhan şiir ve hikâyelerini ilk olarak TRT için hazırladığı senaryolarıyla da ünlüdür. Yayınladığında, Türkiye’yi ekran başına bağlayan ‘’Kartal’lar Yüksek Uçar’’, Atilla İlhan’ın kaleminde çıkmıştır.                                                     

--- Atila İlhan çok değerli bir yazardır ve Atilla İlhan’ı bir tek guruba indirgeyerek onu dar kalıplar içerisinde değerlendirmek oldukça güçtür. O, yüzyılımıza imzasını atan dünya’yı çözmüş,  yorumlamış ve çözümler türetmiş düşün adamıdır. Kendisini ifade etmek adına tek bir yolu izlemekle yetinmemiş. Şiirle başladığı serüvenini roman, deneme, senaryo ve köşe yazılarıyla zenginleştirerek topluma ulaştırmıştır.

   Çoğu yazarın dolaşmak istemeyeceği alanlarda, korkusuzca yazılarını yazan Atila İlhan, topluma ve çağımıza bir anlamda ayna tutmakta ve hala zamanın tanıklığını yapmaktadır. İlk romanı, Sokaktaki Adam yayınlandığında, 10 roman yazmıştı ve bunlar hiç gün ışığına çıkmamıştı.  Atila İlhan bunun sebebini bir söyleşinde şöyle açıklıyor… ‘’ Birçok roman yazdım daha önceden; Ama neden yayınlamadım, çok akıllıca sebebi vardı? Çünkü biliyorum ki! Yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar… O’da romancılık değildir, günlük tutmaktır.’’  Bu açıklamasıyla Atila İlhan; Diğer,  dikme ve yeni yetme günümüz yazarlarını da kendi üslubuyla çok güzel eleştiriyordu.

   Roman serüvenine başladığında: Döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları kişileri işlerken!  Atila İlhan; Şehir insanını, Türkiye’nin yakın dönem tarihini, siyasal ekonomik ve sosyal yanlarıyla ela alan, bir yapı içerisinde işliyordu.  Sadece, İstanbul ve İzmir gibi Türkiye’nin iki bacaklı kapitalist böceklerinin yaşadığı büyük şehirleri, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor. Aynı zaman da, Ahlaktan yoksun olan o Batı Kültür’ünün, Türkiye’ye ne şekilde ve nasıl yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini çizdiği karakterlerle ve Avrupa’daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde işliyordu.

   Atilla İlhan’ın, Sokaktaki Adam adlı romanı; Edebiyatımıza giren yeni bir söylem olarak anılabilir. Daha sonraki romanlarında da görülebileceği gibi, Diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yönleriyle okura ulaşır. Kahramanlar birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda çağımızın vebası olan, o önyargıyı da asla oluşturmazlar. Roman dilinin farklılığını ise,  yazıldığı dönem yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar. Bazı cümlelerini Fransızca düşünüp, Türkçe yazmıştır. 

    Atilla İlhan; Türk aydınına da farklı açılardan bakar... Fikirlerini, diyalektik maddeci bir sentez içinde derleyerek, Türkiye için bir sentez önerir. Atilla İlhan vefatından önceki son yıllarını tarih araştırmalarına vermişti. Kendisine, Bozkurt Atatürk’ün eşsiz bulduğu dehasının, herkesle paylaşma misyonunu edinmiş, Türkiye’nin yakın tarihi hakkında düşündüklerini çoğunlukla belgelere dayandırarak, televizyon ekranından topluma seslenme gereği duymuştur. Milli mücadele yıllarının, hangi şartlarda kazanıldığını ve o dönemin olağanüstü ruh halinden de devamlı bahsetmiştir. 

İlhan: Türkiye’nin olası bir Avrupa Birliği üyeliğinde, egemenliğini Avrupa birliği devletleri ile paylaşacak olmasını ise şiddetle karşı çıkardı. Avrupalı devletlerin dostları değil, sadece çıkarları olabileceğini söyler, onların sömürgecilik anlayışlarını hemen her platformda tarihi ve belgeleri vererek, eleştirmekten hiçbir zaman çekinmezdi. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasına giden süreçte, Tanzimat fermanının çok büyük bir darbe olduğunu düşünür ve bu tarihten sonra Osmanlı’nın  çözülmesinin hızlandığını söylerdi.

    Bozkurt Atatürk’ün, bilgisi dehası ve yaptığı hareketlerde, Türk milletini hep arkasına almasını ve yaptığı devrimlere olan hayranlığını her alanda vurgulayan Atila İlhan; O’nun yaptığı devrimlerde, Fransa’yı örnek almasına rağmen; Avrupa devletleri ile kurduğu mesafeli ilişkileri her zaman övmekten geri durmadı.

   Atila lhan: Günümüz aydınlarının çoğunun batı yanlısı duruşları olduğunu söyleyip; Onları halk’ı tanımamakla eleştirir. Eski halk ile bütünleşmiş ve Millet çıkarları için hareket eden aydın tiplerinin artık yok olma aşamasına geldiğini söylerdi. İlhan; Anlattığı veya yazdığı olaylara hâkim olması, kimsenin kişiliğine saldırmamaya özen göstermesi; Bu duruş ve üslubu O’nun, herkesimden insan’ın takdirini kazanmasını sağlamıştır.

    O Atila İlhan ki, O Bir Gladyatördür: Fikirleriyle, şiirleriyle, romanlarıyla bir kılıç misali savaşır ve o, hep yalnızdır. Kendi dizeleriyle ölümü bekleyişini, ölümle dalga geçmesini ve ölümün aslında kayıp olmak, olmadığını anlatır…

Görünmez bir mezarlıktır zaman.

Şairler dolaşır saf saf, tenhalarında şiir söyleyerek!

Kim duysa, korkudan ölür.

Tahrip gücü yüksek saatli bir bombadır. Patlar…

An Gelir. Atilla İlhan Ölür,

  Atilla İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi, bu tarihten sonra kalp sorunları devam eden İlhan’ın, 2004 yılından itibaren sağlık durumu daha da bozuldu.  10 Ekim 2005’te İstanbul’da ki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşında idi.

   10 Ekim günü, O’nun öldüğünü bileniniz var mı?  Atila İlhan’ı anlatmak zordur… Kime sorsanız farklı tanımlar onu!  Bana göre O:  Bizim gibi aşk'ı bilen, bizim gibi düşünen, bizim gibi hayalleri olan, bizim gibi yurdunu seven ve bizim gibi kaygıları olan bir vatansever, aydın gibi aydındı! Namuslu şerefli, haysiyetli biriydi. Bakın çevrenize, öyle Aydınlar kaldı mı?

Artık, o yalnızlık sana dokunmasın; Ey Atilla İlhan, Rahmetle Mekânın Cennet Olsun!

Sisler bulvarı, bir gece haykırmıştı;

Ağaçları yatıyordu yoksuldu,

Bütün yaprakları sararmıştı,

Bütün bir sonbahar ağlamıştı,

Ağlayan Sanki İstanbul’du…

Yeni Kapı Tren Gar’ı ( Sisler Bulvarı) 10 Ekim 2014, İstanbul…

2020’ye Doğru..!

A. Ümit YILDIZ

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..