Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '16

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Anlatım bozukluğu (2)

Anlatım bozukluğu (2)
 

Uçan helikopter!..


2. ANLAMLA İLGİLİ ANLATIM BOZUKLUKLARI

2.1.Birbirine Karıştırılan Sözcüklerden Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu

Yazılışları birbirine yakın, anlamları ayrı olan sözcüklerin birbirinin yerine kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur:
Geçmişte görünmeyen durumlarla karşılaşıyoruz.” Görülmeyen(olmalı). Sözlerimi neden çarptırıyorsun? Çarpıtıyorsunuz(olmalı). Yolsuzluklar, soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır.” Sonunda” (olmalı). Bu yıl daha çok kitap “yayınlandı.” ” yayımlandı(olmalı)
Çocuğun iyileşmesi için belli bir sürecin geçmesi gerekli.” Sürenin”(olmalı)

2.2.Doğru Sözcük Seçilmemesinden Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu

“Okuma, üretim imecesinin uygulandığı köy enstitülerinde yüz elliyi geçkin (öykücü, romancı, denemeci, şair…) sanatçı yetişti:” [İsmail Erten, “Okuma İmecesi (ya da İnsan Okur)” ÇTD 193 Mart 2004, s.35“],  Yüz elliyi geçkin” değil, “yüz elliyi aşkın” denmelidir. Güzellikleriyle büyüleyen iki ithal fotomodel, 90 kıyafet tanıttı, sevecen tavırlarıyla da sempati topladı.” (Milliyet Ege, s.2, 11.02.2004). “İthal, kıyafet, tavır, sempati” Sözcüklerinin seçimindeki savrukluk, özensizlik, bilinçsizlik yanlışlıklara neden olmuş. “Sevecen”yerine “sevimli “ daha uygun olurdu. İnsan “ithal” edilmez.”Yabancı” ya da “getirilen” denilmeliydi.”Sempati” başkasına duyulan sevgi ve yakınlıktır. Türkçede “sempati duymak” deyimi vardır .”Sempati toplamak” diye bir deyim yoktur.”Sempati toplamak” yerine “ilgi çektiler” denilebilir. ”Kıyafet”yerine “giysi”,”tavır”yerine “tutum ya da davranış”daha uygun olurdu.“Bacaklarda fer kalmadı.” (Kadir Çöpdemir, ATV, 14.12.2003)“Fer” Arapça “parlaklık, aydınlık; (gözde) canlılık” demektir.” Bacaklar için “fer” değil, “güç” söz konusudur.“Atalarımız yoğurdu keşfettiler.” (Hüsnü Gökalp, Tarım ve Köy İşleri Bakanı, TV Haberleri, 04.07.2001)Türkçede “bulmak” sözcüğü “icat” ve “keşif” kavramlarını da kapsar. Yukarıdaki tümce “Atalarımız, yoğurdu buldular.” biçiminde kurulsaydı sorun olmayacaktı. “İcat” kavramı “ilk kez yeni bir şey yaratma”dır; dolayısıyla yoğurdun ilk kez yapılışı icat; yerçekiminin bulunuşu “keşif”tir.“Ölmesini sağlayacak kadar derin kesmemiş.” (CTV, “Tutkular”, yabancı film, 11.08.1997)Tümce “Ölmesine yol açacak kadar derin kesmemiş.” biçiminde olmalıdır; çünkü “sağlamak” olumlu sonuçlar içeren yargılarda kullanılır.“Bana birkaç fikir verebilir misin?” (New York’ta Sonbahar, yabancı film, TRT-1, 07.11.2003)Türkçede “birkaç fikir vermek” yoktur. Bir konuda “yol(lar) göstermek”, “öneri(ler)de bulunmak”, “görüşünü söylemek” gibi anlatım biçim ve olanaklarımız vardır.“Umarsızca güneşin tadını çıkardı.” (İzmir TV,

11.08.2002)”Umarsızca” çaresiz bir biçimde demektir. “Umarsızca” değil, “umursamadan” sözcüğü kullanılmalıydı.“Ölü sayısının artması bekleniyor.” (basından, televizyondan)“Ölü sayısının artması beklenmez. Bu, “korkularak beklenen” bir durumdur; tümce “Ölü sayısının artmasından korkuluyor / kaygılanılıyor.” gibi bir biçimde kurulmalıdır.“İşsizlik sayısı % 13 arttı.” (basından)“İşsiz sayısı” ya da “işsizlik oranı” artabilir; ama işsizlik sayısı artmaz. Tümce “İşsizlik % 13 oranında arttı.” biçiminde kurulmalıdır.“Yarışmanın koşulnamesini değiştireceğiz.” (Fikri Sağlar, Kültür Bakanı, TV haberlerinden) Türkçede koşulname diye bir sözcük yok. Şu tümce özdeş anlamı verebilir: Yarışmanın koşullarını değiştireceğiz. Türkmenistan’la alakalarımızı geliştireceğiz.” (Turgut Özal, Cumhur-başkanı, TV haberlerinden). Tümcenin doğrusu şöyle olmalıdır: Türkmenistan’la ilişkilerimizi (münasebetlerimizi) geliştireceğiz. Başbakan Süleyman Demirel 10.01.1992 akşamı TV haberlerinde gösterilen konuşmasında “Türkçe dilleri” diye bir tamlama kullandı. dili), “Türkçe dilleri” tamlaması yanlıştır; doğrusu “Türk dilleri”dir.“Bu da beni onure etti.” (Ajda Pekkan, TRT-1, 01.02.1992)“Onur”  sözcüğü Fransızca kökenli. “Honneur” sözcüğünü, anlamını koruyup biçimini bozarak Türkçeye almışız. Anadolu’da konuşulan Rumcadan aydınlar ağzıyla dilimize geçmiş. Sözcüğün “onurlandırmak, onurlanmak, onurlu, onursal, onursuz” gibi biçimleri var. Ancak “onure etmek” diye bir kullanım, Türkçeye hiç uygun değil. “Bu da beni onurlandırdı.” tümcesi Türkçeye daha uygun değil mi? (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İ.Z.Eyüboğlu, s.240)

Mehmet Barlas, 11.01.1992 akşamı Star1’de “… ölümlü birer insanlarsınız.” diye bir tümce kullandı. Türkçede nasıl “birer elmalar, birer kitaplar…” denmiyorsa “birer insanlar” da denmez. Doğrusu şöyledir: “… ölümlü birer insansınız.”

Belik belik saçlarının örgüsü” (Şemsi Belli, “Emm’oğlu”)“Belik” sözcüğünü, Türkçe Sözlük şöyle tanımlıyor: “Saç örgüsü (Derleme Dergisi’nden).” Saçlarının örgülü olduğu yinelenmiş; aynı anlamlı sözler .

2.3.Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılmasından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu

Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. “Olasılık” ve” kesinlik ”ya da “yaklaşıklık” anlamı, tümcenin anlamını belirsizleştirir.

Bundan aşağı yukarı tambir ay önceydi. Aşağı yukarı” yaklaşık, “tam” ise kesinlik anlamlı sözcüktür. Bu iki anlam birbiriyle çeliştiği için bir tümcede yan yana kullanılamaz. Şu örneklerde de aynı özellikte anlatım bozukluğu vardır:

Hiç kuşkusuz istediklerinialmış olmalı. Umarım, gönderdiğim mektup sanamutlaka ulaşmıştır. Sanırım, o buraya kesinlikle yerleşecektir. Eminiz ki oda sınavı kazanmış olsa gerek. Gönderdiğin paketi, eminim bugüne kadar almış olmalısınız.

Arkası gelmez dertlerimin / Bıktım illallah/Biri biterken öbürü de başlar / Vermesin Allah” (Erkin Koray). Çelişkili bir anlatımı var: Hem dertlerinin arkası gelmediğini söylüyor, hem de bıktığını. Hemen arkasından da dertlerinin sürekli olduğunu vurguluyor. “Arkası gelmez”i “sonu gelmez” anlamında kullanıyor; ama uygun değil.Çünkü “Biraz çiseleyen yağmurun arkası gelmedi.” tümcesine bakarsak, “arkası gelmemek” sözünün “devamı gelmemek” anlamında olduğunu daha somut görebiliriz

 2.4.Gereksiz Sözcük Kullanımından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu

Her sözcüğün tümcede bir işlevi vardır. Sözcüklerin işlevlerine göre kullanılmaması, anlatım bozukluğuna neden olur.“

Bütün bunları yaparsanız pis, pasaksız, tertemiz olursunuz.” (Altındağ Belediyesi, Okul Sağlığı Projesi afişi)“Pis sözcüğü “temizin karşıtıdır. Bu sözcük tümceden çıkarılmalıdır. Ayrıca Türkçe Sözlük’te “pasaksız diye bir sözcük de yoktur. “Tertemiz sözcüğü yeterlidir. Tümce şöyle olmalıdır: Bütün bunları yaparsanız tertemiz olursunuz. 

Defne Samyeli’yi önce güzellik yarışmalarından tanıdık, sonra vazgeçilmez bir keyifle sunduğu sunuculuğuyla tanıdık.”Sunduğu sunuculuk” ne demekse? “Sunuculuğun anlamında, içeriğinde “sunmak” var.”Sunduğu” sözcüğüne gerek yok. Şu anda durum oldukça gergin vaziyette. “Vaziyet”, “durum” demek, ikisinden birine gerek yok.”Vaziyet”i attığımızda tümcenin anlamında değişme olmuyor.Böyle bir yapıt yapmayı düşündüm. “Yapıt yapmayı” ne demekse? “Yapmayı” sözcüğünün tümcede bir işlevi yok. Orada durup bir şey söylemeden duramazdım. ”Durup duramazdım.” Durup” sözcüğünün tümcede bir işlevi yok.“…tanımlar ve tarifler yapılmalıdır.” (Hüseyin Çelik, Millî Eğitim Bakanı, NTV haberler, 07.11.2003) “Tanım” Türkçe, “tarif” Arapçasıdır. İşin üzücü yanı, bu basit yanlışlığı yapan kişinin Türk dili ve edebiyatı konusunda yüksek öğrenim görmüş, doktora yapmış ve ulusal eğitim bakanı olarak görevlendirilmiş olmasıdır.“Bu, henüz daha teyit edilmedi”“Henüz” sözcüğü Farsça olup (olumsuz tümcelerde) “daha” sözcüğüyle eşanlamlıdır. Biri gereksizdir. “Sanatçının yüz mimiklerini taklit etti.” (Pazar Keyfi, Show TV, 13.05.2001) Mimik “en çok konuşurken anlatılan duyguları berkitecek yolda yüzde beliren kımıldanışlar”dır. Dolayısıyla bu tümcede “yüz” sözcüğü gereksizdir.“Bunun için önce yetenek ve kabiliyetlerini tanımalısın.” (Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığının hazırlattığı filmden, TRT GAP, 05.07.2001) “Yetenek”, Arapça “kabiliyet”in Türkçesidir. Anlamları değişik sözcüklermiş gibi kullanılamaz.“On sekiz yaşından aşağı küçüklerin girmesini polis men eder” Bu tümcede “aşağı” sözcüğü gereksiz. Öte yandan burada ilginç bir mantık da var: “On sekiz yaşından ‘yukarı’ küçükler” girebilir.“…alkolsüz içki…” (basından)İçki  “alkollü içecek”tir, alkolsüz içki olmaz. “İçecek” sözcüğü alkollüyü de alkolsüzü de kapsar. Bu nedenle “alkolsüz içecek” denebilir. “…gizli şifre…” (basından, televizyondan, halktan)“Şifre” “gizli haberleşmeye yarar işaretler dizgesi” demektir; gizli olmayan “şifre” olmaz. “İçimden neden bu insanların bu kadar mutlu olduğunu düşünmeye başladım.” (öğrencilerden)“Düşünme” beyinde, içimizde olan bir eylemdir; bu nedenle bu tümcede “içimden” sözcüğü gereksizdir.
“… “…geçmişteki atalarımız…” (öğrencilerden)“Atalarımız” dediğimizde “geçmişte, bizden önce yaşamış ve ölmüş “büyüklerimiz” i anlatmak istediğimiz için “geçmişteki atalarımız” yanlıştır. “23 Nisan’da evine arkadaş alan hangileriniz var?” (Halit Kıvanç, Susam Sokağı, TV 2, 12.11.1993)Bu tümcenin doğrusu şu biçimlerde olabilir: “23 Nisan’da evine arkadaş alan kimlerdi?”, ya da “23 Nisan’da evine arkadaş alan kimler var?”“İsminden de anlayacağımız gibi’Eşkıya’filminde eşkıyayı oynayan, Şener Şen.” “Şener Şen” eşkıya mı? “İsminden de anlayacağımız gibi”ye gerek yok.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..